Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '11

 
Kategori
İnançlar
 

Ateistler neye inanmaz?

Ateistler neye inanmaz?
 

I’m quite happy to belive in an inoffensive inactive God
Anthony Flew

Ouml;yle anlatıldığını düşünmüş, öyle anlatıldığı için öyle inanmış bir düşünür Flew. Ateist’lerin, niçin inanmadıklarını sorgulamak haddim değil, araştırmalar, neden, niçinler sonrası ulaştığım bir sonuçtur; olayları, anlatılanları değerlendirdiğimde ulaştığım sonuç, sanki ben de atesit’ler gibi inanmıyorum. Neye inanmıyorum.

Hele hele son günlerde, içinde bulunduğumuz Ramazan ayında, iftar ve sahur programlarında TV lerde yapılan programları incelerseniz, dikkatle izlerseniz neyi anlatmak istediğimi daha iyi anlarsınız. Ekranlara çıkarttıkları sakallı sakallı kişilerin bir inançları var, saygı duyarız. Bu kişilerin günlerdir (daha 20 gün var) anlattıkları tanrı tamamen, öğrendikleri kadarıyla kendi dimağlarında yarattıkları tanrıdan ibaret. İşte ben onların kendi yarattıkları ve dikte ettikleri tanrılarına inanmıyorum. Cenneti, cehennemi, hurileri, zebanileri, abdesti, namazı, orucu, mukabeleyi… bir anlatışları var ki… sanki iki kişi bir birini imtihana çekiyor, cennette allah’ın huzurunda nelerin olacağını anlatıyorlar, iki samimi arkadaş gibi, bazen birisi bir gün oruç tutan cennete gider diyor, bazen diğeri, kalb-i selim’i anlatırken hiç ilgisi olmayan, alakasız örnekleri veriyor. Kalb-i Selim’in cennete girenlerde olduğunu anlatıyor. sanki ticaret yapıyorlar, şu ibadeti yaparsan şu kadar kazanırsın, maazallah yapmazsan ziyanın şudur… Neler neler.  İşte ben bunlara inanmıyorum. Bir gün diyanette görevli imiş isminin başında da Prof. Yazıyor, bir zat-ı muhterem. ‘Hürriyet’i anlatıyor. Allah’a Kul olanın hür olduğunu, hürriyetin ancak Kul olmakla mümkün olacağın anlatıyor. Dikkatlice baktım, bıyığını Başbakan Tayyip Erdoğan’a benzetmek için o kadar uğraşmış ki, kendi mahkûmiyetinin bile farkında değil. Hürriyetten bahsediyor. İşte bunun için inanmıyorum. Her neyse, birinci cümleye geri dönelim.

Flew şöyle söylüyor; “zararsız, etkin olmayan bir tanrıya inandığım için çok mutluyum”. Kendine ait bir fikrini böylece açıklıyor.

Sosyal medyada bizim Prof.larımızdan birisi şöyle yazdı; “I’m quite happy to belive in an inoffensive inactive god” diyen İngiliz Filozofu Anthony Flew ölmüş.” Bu cümleye yine Prof. Olan eskiden Milletvekilliği de yapmış bulunan (başka görevleri de vardı) birisi aynen şu cevabı verdi; “Herhalde kendi canını kendi aldı”. Birinci Profesör; “Valla öbür tarafta buluşunca taleplerini bizzat kendisi iletir artık” dedi. Araya bugünlerde bir gazetede köşe yazıları yazan birisi katıldı; “Adam onca zaman sonra ‘yanılmışım tanrı varmış’ diyebilmiş ya, daha fazlasını da beklemek lazımJ” Birinci Profesör sanırım kırdığı potu hafifletmek üzere; “evet bu da bir erdem. Çıkmayan candan ümit kesilmez. ‘şaka yaptım’ diyen Rorty’den daha iyi bir sonJ Diyerek konuşmayı bitirdiler.

Gördünüz mü Profesörlerimizin halini. Hiç Profesörlerin konuşmalarına, yazışmalarına benziyor mu? Ne bir incelik var ne de letafet. Dalga geçiyorlar, küçümsüyorlar. Peki, kendileri bir görüş, bir fikir, bir düşünce ortaya koyuyorlar mı? Hayır. Maalesef hayır. Bu iki prof. Üstelik devletin üst kademelerinde çok önemli görevler almışlardı (birisi halen görevli). Bilgi, yok. Düşünme kabiliyeti, yok. Makam mevki, çok. Kazanç, çok.

İşte ateist’lerin inanmadıkları düşünceler bunlar. Evet evet bu düşüncelere ben de inanmıyorum. Öyle bir tanrı tarif ediyor ki, koy ceviz kabuğunun içine, gezdir, ihtiyacın olduğu anda ise çıkar ve tapın, hatta iste isteyebildiğin kadar iste. Cenneti iste, af iste, para iste, makam mevki iste, nasılsa ceviz kabuğu içinde yanında taşıyorsun ya. İşte buna inanmıyorlar. Ben de inanmıyorum.  Oysa Flew, imanını açıklıyor, inanç tarzını açıklıyor kendine has üslubu ile. Flew’in tanrı’sı zararsız, fakat bizim Prof.ların tanrısı zararlı. Kendilerini bile terbiye edememiş. Terbiye edemeyen tanrı zararlı tanrıdır.

Oysa, ölüm haberini veren birinci profesöre ikincisi “toprağı bol olsun” deseydi, milli kültürümüz içinde oluşagelen bir hoşgörü tarafımızı da göstermiş olurdu. “herhalde kendi canını kendi aldı” diyerek, hem kendisini ve hem de milletimizi küçülttü, kendisinin farkında olduğunu zannetmiyorum. Onun adına üzüntü duyuyorum.

“Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş”. Özdeyişince bir süre daha bu ehliyetsiz, yeteneksiz biçareler başımıza bela olmaya devam edecekler anlaşılan.

 
Toplam blog
: 64
: 425
Kayıt tarihi
: 25.05.11
 
 

"Bom boş, Boşlukta" Konuyla ilgili eğitimim yoktur.Merak ve özel çabalarla bir şeyler yapmaya çal..