Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Ateşböcekleri isyanda... Ateşböcekleri çığlık çığlığa...

Ateşböcekleri isyanda... Ateşböcekleri çığlık çığlığa...
 

Hakkari-Şemdinli’de, neredeyse iki haftadır roketatarlar, uzun menzilli silahlar, bombalar, mayınlar patlıyor. Suriye sınırı karmakarışık. Bayraklara sarılı cenazeleri geliyor gencecik çocuklarımızın...

Kefenler, nice ana babanın, nice gencin özlemlerini, umutlarını da sarıp toprağa karışıyor. Kuşkusuz, tarafların diğerinde de ateş düştüğü yeri yakıyor. Evlat acısından öte acı var mı?

Bu kadim, acılı coğrafyada, dünya egemenlerinin bir büyük paylaşımı daha yaşanıyor. Din kardeşliği, mitolojik bir kavram olmuş artık. Sürekli kışkırtılan etnik, mezhepsel çatışmalarla yoksul ve emekçi büyük güçler, halklar körleşmekte. Halklar, birbirine düşman, insanlar bölük pörçük, insanlar paramparça. Paranın tanrıları kurban istiyor,  din kardeşleri birbirlerini  sunuyor sunaklarda.

“Yüreklerin kulakları sağır”

Ateşböcekleri... Karanlığın çılgın kıvılcımları... Minik minik aydınlıklar... Toplu halde çakıp durunca epeyce aydınlatan gezgin kandiller onlar...

Koyu, kirli bir karanlık, ülkemin üzerine çöktükçe, canını dişine takıyor ateşböcekleri. Yurdun dört bir yanında, öbek öbek çakıyorlar. “Biz varız, biz varız!...” diyorlar.

“Yüreklerin kulakları sağır”

ONLAR; Köyceğiz-Yuvarlakçay’da...

Tam 700 HES projesine karşı, Karadeniz İsyandadır Platformu’nda, Tunceli/Dersim’de HES’lere karşı öbekleniyorlar.

Anadolu İsyandadır, deyip yürüyorlar. Dereleri satılmasın, tarım alanları, havaları, suları kirlenmesin diye. Gözü, komisyon, rant ve günübirlik çıkarlardan başka bir şey görmeyen zihniyete “Dur!” diyorlar. Alaca giysili, genç yaşlı köy kadınları, yürekli çevreciler, jandarma süngüsüne, polis copuna karşı yürüyor, direniyor. Sularımız, toprağımız, havamız için. Birilerinin zenginleşmesi uğruna, üç kuruşa yok olup gitmesin, diye.

“Yüreklerin kulakları sağır”

ONLAR; bin pınarlı İda’nın/Kazdağları’nın bağrına saplanan, delik deşik eden siyanürlü altın rantına karşı direniyorlar. İda, koyu yeşil gözleriyle, hüngür hüngür ağlayamıyor artık. Göz pınarları kuruyor artık. Ulu ağaçlarını, vadilerini, ovalarını eskisi gibi okşayamıyor deli poyraz, hırçın karayel.

Nice kavimler geldi geçti. Tarih boyunca hiçbir kavim böyle gaddar, böyle barbar davranmadı İda’ya. İda şaşkın, göz pınarları kurumakta...

Çanakkale Çevre Platformu’nda, Bergama Çevre Platformu’nda öbekleniyor ateşböcekleri... Edremit Körfezi’nin, Biga Yarımada’sının yürekli ateşböcekleri onlar, çakıp duruyor kıvılcımlar.

“Yüreklerin kulakları sağır”

Ülkenin dört bir yanında, taşeronlaştırmaya, işten atılmalara karşı direniyor işçiler. Havayollarında, demiryollarında, limanlarda, fabrikalarda...

Doğa harikası bir yerde, Mersin'in Gülnar İlçesi, Büyükeceli Beldesi'nde yapılacak Akkuyu nükleer santralin durdurulması için, günlerdir çadır kurup, imece usulü pişirip yiyen yiğit ve güzel insanlar, direniyor.

“Yüreklerin kulakları sağır”

Ne iktidar (İktidarlar sağırdır hep) duyuyor seslerini ne de ana muhalefet partisi. Neyleyim ben, aşıma ekmeğime, havama suyuma, toprağıma sahip çıkmayan muhalefeti, neyleyim?... Al birini vur öbürüne... Medya ise üç maymunu oynamakta.

Onlara umut bağlamıyor ateş böcekleri. Denediler, gördüler. Ne olacaksa bizimle olacak” demekteler. Ol nedenledir ki  inatla çakım çakım ateşböcekleri... İnatla muhalif. İnatla cesur ve inatla azimli...

Biliyor musun?... Böcek yiyen canlılar, ateşböceğini sevmezler. Tadları acıdır, yiyenin başına ne geleceği belli olmaz. Işık yaymalarının üreme ile ilgili olduğu bilinir de,  hangi enzimlerle karınlarında o ışığı oluştururlar, tam olarak bilinmez. Onlar, ürerler ve çakarlar çakım çakım... Işık saçarlar.

Ateşböcekleri çakım çakım... Ateşböcekleri çığlık çığlığa... Ateşböcekleri “Kerem Gibi” yanmakta...

Çığlıkları, Nazım’ın dizelerinde yankılanmakta:

Hava kurşun gibi ağır!

Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.

Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum...

O diyor ki bana:

- Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem gibi yana yana...

Deeeert çok, hem dert yok!

Yüreklerin kulakları sağır...

Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:

- Kül olayım Kerem gibi yana yana…

Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…

Hava toprak gibi gebe.

Hava kurşun gibi ağır!

Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.

Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum...

 

06.08.2012

Vildan Sevil

 

 

 

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..