Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '15

 
Kategori
Siyaset
 

Atlar ve Koyunlar, Siyasetçiler ve Çobanlar

Atlar ve Koyunlar, Siyasetçiler ve Çobanlar
 

Hemen hemen hepimiz atları severiz. Onların koşuşları koşarken yelelerinin havada rüzgarla ahenksiz dans edişi hoşumuza gider. Atların ne asil hayvanlar olduğunu düşünürüz. Yine yollarda hayata küskün, yorgun ve bezgin bir şekilde gecekondu kadar mütevazı tahta arabayı çeken atları gördüğümüzde onlara acırız sempati duyarız.

Tuhaf hayvanlar atlar. Kırlarda tek başlarına özgürce yaşamanın hayvanları olan bu güzel varlıklar neredeyse şehirlerimizde medeniyetin izlerini üzerlerinde taşır. 

Hemen hemen her tarihsel kişiliği at üzerinde resim çektirirken görmüşüzdür. 

Oysa kimse koyunla resim çektirmiyor.

Aslında konu bu değil. Konu "Atlar gibi doğada özgürce koşmaya yaşamaya alışmış, yelelerinin rüzgarda savrulması, yağlı boya tablolarda bu şekilde tasvir edilmesinden hoşlandığımız hayvanların nasıl olur da şehirde insanın kölesi olurlar.

Anarşik düşünce aslında devlete ihtiyaç olmadığını insanların kendi kendilerini özgürce yönetebileceklerini savunur, bilindik devlet nizam kanunları istemez. Dinlerin, milliyetçiliğin, ırkçılık ve mezhepçiliğin insanı kontrol etmeye onu köleleştirmeye yarayan enstrümanlar olduğunu savunur.

Siyaset kelimesi aslında "At Bakıcılığı" kökünden gelir ve bu kelime SEYİS'tir. Seyisler siyasetlerini atlara uygulayarak onların özgürlük hislerini ellerinden alırlar. Atlara sırtlarına binenlere hizmet etme nasıl olur onu öğretirler. Atlar kırlarda baharın ve yazın yeşil otlarından bolca yerken kışın karlar üzerinde yiyecek bulamama, barınma sorunları yüzünden seyisin ona verdiği istikrarlı sarı samana yaz kış razı olur.

Günümüzün insanları şehirlerde tıpkı bu atların konumlarında. Özgür, hür ve huzurlu yaşamaktansa siyasetçilerde denilen seyisler onları kendilerine din, milliyetçilik ve şanlı tarih aldatmacasıyla uyuturlar ve sırtlarına binerler. Hepimiz böylece HİZMET ettiğini sanan istikrarlı sarı samana (Asgari Ücrete veya onun biraz yükseğine) çabalıyoruz.

Atlar aslında şehirlerde yaşayan yaşamaya alıştırılmış kimlikler. 

Koyunlar ise onların durumları daha vahim.

Koyunlar daha eğitimsiz, asla özgürlüğün ve özgür olmanın ne demek olduğunu bilmeyen, doğaya salınsalar iki dakkada kurt kapacak yem olacak olan saf insan yığınlarıdır. Siyasetçilerin kendilerini at bakıcısı değilde çobana benzetmeleri ise yerinde ilginç bir tespittir.

Cumhurbaşkanı RTE Başbakanken yapmış olduğu CHP ve MHP eleştirilerinde "bunlar iki koyunu güdemez bırakın devlet yönetmeyi" sözünde KK ve DB'nin siyasal beceriksizliklerine vurgu yapmak istemiş olsa da aslında halkı dolaylı yoldan KOYUN yerine koymakta olduğunun ve halkı bilmeden aşağıladığının farkına varamamış durumdadır.

Bizler yine de koyun olmayalım. 

Atlar olalım.

Varsın sırtımıza semer vursunlar, varsın üç otuz paraya şehirlerde emeklerimiz sömürülsün, varsın işsiz kalınca kimse kapımızı açmasın, varsın vergi ve askerlik borcu olmadıkça umursanmayalım, varsın bir ömür acıyla geçsin.

Ancak biz atların hayalleri var "Özgür kırlardan gelen, yelelerimizin özgürce havalandığı, güneşin umutla her sabah doğduğunu gören gözler, sabahın ilk saatlerinde daha kimsenin ciğerinden geçmemiş, hiç bir motorda tecavüze uğramamış oksijeni ciğerlerimize çektiğimizin hayali".

Koyunların hayali bile olamaz....

 

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..