- Kategori
- Öykü
Atmaca
Yılların yorgunluğu vardı üzerinde.
Kadın, Meltem’in esintisiyle uçuşan saçlarını topladı başının üstünde.
Geminin güvertesine çıktığında, uzun uzun baktı geride bırakmaya hazırlandığı şehrin üstüne çöken sis bulutuna. Uzun bir yolculuğa çıkıyordu. Sakin ve dingin bir hayatı düşleyerek. Gözlerinin önünden bir yağmur bulutu geçti ansızın. ‘’Ağlamayacağım’’ dedi kendi kendine.
Kitapları, not kâğıtları ve renk renk kalemleri yoldaşı.
Bir zaman sonra, karaya vuran gemiden savruldu dalgalarla beraber kıyıya. Kendini uçsuz bucaksız bir ormanın kıyısında buldu. Kitapları, kâğıtları, kalemleri, hayalleri kaybolmuştu dalgaların içinde. Ne düşlemişti, ne oldu?
Bitkin, çaresiz ve bedbin bir halde yürümeye başladı. Ayağının altında hışır hışır öten sarı, kırmızı güz yaprakları. Ağaçların arasından esen sonbaharın serin rüzgârı sardı tüm bedenini, sardı.
İyice yorgun ve bitap düştüğü bir halde iken, rastladı bir atmaca sürüsüne.
Sürünün içinden, yaşlı ve bilgiç bir ATMACA yaklaştı usulca yanına.
‘’Yoldaş olayım mı sana?’’ diye fısıldadı.
Ürperdi, gözlerini kaçırdı Atmacanın keskin ve hırçın bakışlarının haşmetinden.
‘’Neden?’’ Dedi kadın ‘’Neden ben? Kaç kişiye yoldaş oldun kim bilir bugüne değin!’’
‘’Birçok kişiye!’’ dedi, yaşlı atmaca.
Perde perde açılır hayat! Birinci perde, ikinci perde, üçüncü perde derken, muhteşem olur kapanış. Suarede de matinede de! Seni sevmeyenler bile ağlar son perdede!
‘’Daha çok gençtim o zamanlar, sessizliğimin ses olmasını istediğim dönemlerdi. Suskundu, yoldaşlık yaptığım. Hep suskun. Mahçup ve silik. Etrafımda pervane olurken birçoğu, ben onu sevmiştim. El âlemin kıskanç bakışları, dedikodu dolu ağızları yıldırdı beni. Sevgiden kör olan gözlerimi açmaya başladı, başkalarının sözleri. Suskunluğu üzdü, canımı sıktı. İki gül verdi bana. Biri beyaz, biri pembe. O güller bile caydırmadı beni fikrimden. Boynunu büktü beyaz gülle, pembe gül. Yoldaşımın dökülen yaşları, süzüldü yanaklarından usul usul aktı, sulara karıştı, güllere can oldu, hayat oldu. Yine de kararım karardı. Gözüm karardı.
Vaz geçtim yoldaşlıktan. Döndüm gittim arkama bile bakmadan
Gelgit zaman, çok güzel bir yoldaşım daha oldu. Bir içim su idi yüzü. Renk körü olmama rağmen, hissediyordum o gözlerin maviliğini. O gözler aldı beni benden. -GAÇO KUŞU- gibiydi. Avlamıştı tüm benliğimi. Mutluydum. Elalemin ağzı da kapanmıştı. Silik değildi. Şakıyordu bülbül gibi. Herkese verecek cevabı vardı. Kızdığında çılgınca şimşekler çakardı, masmavi gözlerinin derinliklerinde. AŞK dedikleri bu olsa gerek! Tutkuyla bağlanmıştım onun her haline. Tüm duygularımı sermiştim ayaklarının dibine. Vefa yoktu benliğinde. Hoşgörü desen keza. Tepeden süzerdi herkesi. Ulaşılmaz sanırdı kendini. Bencilliğin zirvesinde, eliyle itti beni. Kısır döngüydü belki. Ya da mazlumun ilentisi. Çaresiz terk ettim, gittim.
Tam ümitlerimin yittiği, tükendiğim bir anda bir yoldaşım daha oldu. Beraber elele paylaştık tüm güzel günleri. Gezdik, tozduk her bir ülkeyi. Omzuma yasladığı başını eğmedim hiçbir zaman. Gönül kapılarımı açtım sonuna kadar. Tek tek yıldızlar taktım saçlarının her bir teline. O yıldızlar ki her saçını okşadığımda, ışıl ışıl yanıp sönüyorlardı. İpeğin o yumuşak hissiydi teni. Mis kokuyordu nefesi. Her bir günüm bir diğerinden daha deli. Her yükselişin bir zirvesi, her zirvenin düşüşüydü düşüşüm. Düşlerim gerçek miydi, yoksa gerçekler düş müydü? Düşlerim kayboldu gitti, hayallerimin paramparça olan kırıklarının arasında. Ve… Bir gün aniden çekip gitti yanımdan. Sudan çıkmış balığa döndüm. Ne yapacağımı şaşırdım. Günler bitmedi, geceler yetmedi. Sabahlara değin ümitle bekledim dönmesini ama dönmedi! Gözlerimin buğusu hiç silinmedi o günden bu yana!
‘’Var git yoluna! Var git atmaca! ‘’
‘’Ne senden bana hayır gelir, ne de benden sana, bu saatten sonra!’’
‘’Silik, suskun diye ötelediğin yoldaşının ahını çek sen gayri’’
‘’Ben yolumu bulurum, çölde bile olsa!’’
Ay Şen
9 Eylül 2018