Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

ATV Haber'e açık mektup ve iş teklifi!

ATV Haber'e açık mektup ve iş teklifi!
 

Kaynak: www.habervitrini.com


ATV Haber Merkezi Müdürlüğü’ne;

Benden Size açık mektup ve açık iş teklifi!

Gördüğüm kadarıyla, ana haber bülteniniz içindeki bazı haberleri kotarmak için bir muhabir eksikliğiniz var ve ben bu göreve talibim! Sesi olmayan Savaş Ay’ı bile, belli haberleri sunması(!) için ekrana ısrarla sürmenizin başkaca bir geçerli nedeni olamaz diye düşündüğümden böyle söylemekteyim ve umarım yanlış anlaşılmam.


Gerekirse 5 kuruş para almaksızın, Savaş Ay’ın gitmesi gereken röportajlara gitmeye ve sunması gereken haberleri sunmaya talibim!
Endişelenmenize mahal yok! Bu işi kotarabilmek için gerekli eğitime sahip olmamın yanı sıra, mesleki geçmişim itibariyle kameralara aşinalığım da mevcuttur.

Heyecan yapıp, (acemice) onlarca tekrar gerektirmeksizin tüm anonsları ‘küt küt atabilmek’ konusunda size güvence de verebilirim.
Üstelik doğaçlama konusunda son derece iyiyimdir. Ellerinde metin olmasına rağmen saçmalayan ve hele de ellerinde metin olmadığı durumlarda konuşmalarını anlayabilmek için (nerdeyse) tercüman gerektiren muhabir(!)lerden olmadığıma da emin olabilirsiniz.

Hatta bedavadan yapacağım yönetmenlik de cabası! Onu size promosyon olarak öneriyorum ve göreve benimle birlikte çıkan kameraman arkadaşı, haberin gerektireceği tüm detay görüntülere titizlikle yönlendireceğimin (kamuya açık) sözünü veriyorum! Yönetmen dediğinin iyisi, montajı masadan önce yapabilenidir ve masada hangi görüntüye ihtiyaç duyacağını önceden kestirebilenidir ne de olsa!

Tek eksiğimin,( tebessüm ettiğimde ağzımın sağ tarafında beliriveren boşluklardan da şıp diye anlayabileceğiniz üzere) azı dişlerim olduğunu söyleyebilirim. Savaş Ay beyefendi, bir ayda aldığı ücreti bana (yardımlarım karşılığında) hibe eder ise, en fazla birkaç gün içersinde bu görüntü kirliliğime son verebileceğimin garantisini de yazılı olarak sunabilirim sizlere!

Evet sevgili yetkililer ve saygıya değer ATV Haber yönetimi. (Bu ‘saygıya değer’ tabiri, Seda Sayan ablamızın literatürüme bir hediyesidir)

İşte benden size açık teklif!

Ben Savaş Ay’ın yerine çalışmaya bilfiil hazırım ve hali hazırda da işsizim. Hem ben kazanayım, hem siz kazanın diyorum! Ama en önemlisi, ATV izleyicilerini (n’olur) artık bu işkenceden kurtarın!

En azından, Savaş Ay’lı haber bültenlerini, gece yarısından sonraki kuşakta yayınlayın ve biz izleyiciler ‘Fredy’nin Kabusu’nu zamansız izlemekten kurtulalım.

Akşam vakti, tatsız sürprizlerle ‘maruz kalarak, mağdur olmak’ yerine; neyle karşılaşacağımızı bilerek ve ‘gönüllü olarak, seçerek’ izleyelim.


Sonsuz saygılarımla..

İmza: İyiliksever izleyiciniz ben.

…..

Adım gibi eminim ki bana kızanlar çıkacaktır. ‘’Leyla'nım, Leyla’nııııım! Kendinize geliniz ve vicdanınızın sesine kulak veriniz! Karşınızdaki neticede bir hasta adam! Ona ve hastalığına saygılı olunuz. Ne yani? Adamın bunca yıllık tecrübesi var; hastalandı diye vefasızlık mı yapalım? Kaldırıp çöpe mi atalım?’’ şeklinde ders vermeye kalkışanlar olacaktır. Ama kendilerine kötü bir haberim var! Hiç zahmet edip de, böylesi ‘hamasi’ yorumlar yapmaya yeltenmesinler çünkü beni zerrece etkilemeleri ve kızdırmaları mümkün olmayacak!

Neden mi?

Yanıtımı aşağıdaki satırlarımda şimdiden vermiş olayım diyor ve tüm okuyanlarımı saygıyla selamlıyorum.

Küçüklerin gözlerinden, büyüklerinse ellerinden öpüyorum. (İlişmeyin bana. Bugün mektup yazma modundayım, idare ediverin artık)

Arada sırada Savaş Ay’ın elinden çıkmış ama sesinden çık(a)mamış haberlerine denk geliyorum Atv Ana Haber Bülteni içinde. Ve o zamanlarda ne yapıyorum biliyor musunuz?

Kanalı değiştiriyorum.
Anında başka kanala zıplayıp veya başka kanalı zaplayıp (artık hangisini uygun görürseniz), Savaş Ay traji-komedyası bitene değin açmıyorum.

Çünkü rahatsız oluyorum. Çünkü sinirlerim bozuluyor.

Neymiş?

Savaş Ay, ses tellerindeki rahatsızlıktan ötürü, sesini nerdeyse kaybetme aşamasına geldiği bu noktada, meslek aşkına yenik düşmüşmüş ve habercilikten vazgeç(e)miyormuş!

Neymiş?

Savaş Abi, ‘’Doğruları haykırmak için illa gür bir sesle bağırıp çağırmaya gerek yok’’ buyurmuş ve ‘’Fısıldayışlar’’ başlığıyla hem ATV Haberde hem de Takvim Gazetesinde röportajlarına devam edecekmiş!

‘’ Ses tellerindeki rahatsızlığı nedeniyle ancak fısıldayarak konuşabilen Savaş Ay hem Atv Haber'de hem de Takvim Gazetesi'nde ‘FISILDAYIŞLAR adı altında röportajlar yapacak.

Yeni projesiyle ilgili reklam çekimleri yapılan Savaş Ay, reklam filminde "İlle koşmak gerekmez yürüyerek de çok yol alınır. İlle haykırmak gerekmez doğrular fısıltıyla da anlatılır" sloganını kullanıyor’’

Kaynak: http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=312819

Buyurun buradan yakın! Olacak şey mi Allah aşkına?!

Gazetesine gitsin, yazılarını yazsın, sektöre yeni gençler yetiştirsin ama televizyon ekranlarından, en azından ses sağlığını geri kazanana kadar uzak dursun. Hem kendi sağlığı hem de biz izleyicilerin sağlığı açısından bu fedakârlığı(!) yapsın! Lütfen! Çok rica ediyorum bunu yapsın. Kendisi bunu göremiyorsa, bir bilen/gören büyüğü, bu konuda doğru olanın benim söylediğim şekil olduğunu kendisine anlatıp ikna etsin.

Tamam! Gazetecelik yapsın, bir diyeceğimiz yok! Ama n’olur ‘televizyon gazeteciliği’ yapmasın!
Mevcut (olmayan) sesiyle, son derece itici, sinir bozucu ve saçma oluyor çünkü!
Konu, işin mantığından sapıyor o zaman. Tamamen bir mantıksızlığa dönüşüyor.

Neden mi?

Yanlışım varsa lütfen düzeltin!
Televizyonda, eğer ekran önünde yer alıyorsanız ve yakanızda bir yaka mikrofonu takılıysa veya elinizde bir mikrofon tutuyor iseni, yapmanız gereken başlıca şey KONUŞMAKTIR! Hatta KONUŞMAK; TELEVİZYONDA BİR ŞEY SUNMANIN OLMAZSA OLMAZ UNSURUDUR! SADECE KONUŞMAK BİLE YETMEZ! GÜZEL KONUŞMANIZ, ETKİLİ VE DOĞRU BİR TONLAMAYA SAHİP OLMANIZ VE SESİNİZİ USTALIKLA KULLANABİLİYOR OLMANIZ GEREKTİR! AKSİ HALDE TV EKRANLARI SİZİN İÇİN BİR RÜYA OLARAK KALIR! AMA SİZ, BU (başlıca/olmazsa olmaz/yegane) YETİYE SAHİP OLMADAN EKRAN RÜYANIZI GERÇEKLEŞTİRİRSENİZ; SİZİN RÜYANIZ İZLEYİCİLERİN KABUSU HALİNE DÖNÜŞÜR Kİİİİİ… İZLEYİCİLERE BU İŞKENCEYİ YAPMAYA HİÇ KİMSENİN HAKKI YOKTUR!

DipNOT 1: Hoş! Yurdum ekranları değil midir bir dönem, sırf yabancı olduğu ve TÜRKÇEYİ DÜZGÜN KONUŞAMADIĞI İÇİN ‘Akın akın Kompela’ programıyla ekranı karalara(!) bulanan ekranlar?
Ben Almanya’da, Almancayı yarım yamalak konuşan bir yabancı olarak hiç de ilgi çekmezdim ama dil konusunda yetersizlik, rahatlıkla bir avantaja dönüşebiliyor benim ülkemde.
Bizzat Türk vatandaşı olup kendi dilini konuşamayan becerikli(!) ekran yüzlerini/seslerini ise hiç anlatmaya kalkmayayım. Çünkü seriler halinde yazsam yetmez… Bitmez…

DipNOT 2: Bu yazım vesilesiyle, Savaş Ay’ın ses tellerindeki rahatsızlığından ötürü kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Dilerim en kısa zamanda sağlığına tekrar kavuşur, sesi gümbür gümbür çıkmaya başlar ve ekran yolculuğunu tam gaz sürdürür.

KISSADAN HİSSE: Bu yazdıklarımın kişisel anlamda Savaş Ay ile zerre kadar ilgisi yoktur ve onun yerinde babam olsaydı, babam için de aynı şeyi söylerdim. Hatta kendim aynı durumda olsaydım, bana ‘hadi ekranda işine devam et’’ gibi bir teklif gelseydi; gözlerimi kocaman açmak ve hatta patlatmak suretiyle, şaşkınlıktan küçük dilimi de yutmuş olacağımdan hiç konuşamayarak, bir kağıda ‘’Siz kafayı peynir ekmekle mi yediniz kuzum?’’ yazardım...
Ve ardından, yukarda kocaman ve koyu renkte harflerle yazdığım gerekçeleri de ekleyerek o kâğıdı, gözlerinin içine içine (akıllarına da girmesi dileğiyle) sokardım!

 

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..