Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '10

 
Kategori
TV Programları
 

ATV Kasaba’yı harcadı ama en iyi drama dalında Türkiye'nin Emmy adayı oldu…

ATV Kasaba’yı harcadı ama en iyi drama dalında Türkiye'nin Emmy adayı oldu…
 

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4 Bu ne yaman çelişki öyle değil mi?

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından bu yıl ilk kez düzenlenecek olan ‘İsmail Cem Televizyon Ödülleri’nin adayları açıklandı. 24 kategoride 46 ödülün verileceği yarışmada en iddialı çekişme ise diziler kategorisinde yaşandı.

Yeterli reyting alamadığı için geçtiğimiz günlerde yayından kaldırılan “Kasaba” dizisi “En İyi Dizi Drama” alanında ilk 5’e girerek yarışmanın sürprizi oldu.

Bu dalda yarışacak diğer adaylar ise şöyle; Ezel, Hanımın Çiftliği, Aşk-ı Memnu, Kapalıçarşı, Kasaba.

“Kasaba” bu diziler arasında birinci olur mu bilemem ancak bildiğim şu ki reyting rekortmeni Reşat Nuri Gültekin'in aynı adlı eserinden uyarlanan “Yaprak Dökümü” dizisi ise en iyi drama dalında aday olamadı.

İşte burada düşünmek gerek diyorum. Bir dizinin başarısının tamamen reytinge endekslenmesinin yanlışlığının görülmesi gerektiğini söylüyorum.

“Yaprak Dökümü” reyting rekortmeni bir dizi hatta bu sezon sözde bitecek dizi gelecek yıla yeniden ekranlardaki yarışına devam edeceğini açıklıyor. Yani reytingleri yüksek oldukça dizi bitmeye niyetli değil. Ama ne hikmettir ki bu yüksek reytinglerle yarışmaya aday bile olamadı.

Durum böyle olunca ben de acımasızca eleştiren televizyon eleştirmenlerine soruyorum; Eleştirilmesi gereken reyting sisteminin kendisi olması gerekirken ve bu konuda bir şeyler yapılması gerekirken niçin bu dizilerin reyting alamadığı için kaldırıldığı, seyirci direnişinin yetersiz olduğu için ekranlara veda edildiği eleştirilir?

Bir dizi reyting alamadığı zaman başarısız mıdır yani? Eğer başarısız ise reytingleri dördüncü sezona damga vuran bir dizi beşinci sezona hazırlanırken, neden aday bile olamazken, sözde reyting kurbanı olan bir dizi ilk beşe aday oluyor? Başarıyı belirleyen reyting ise bu çelişki değil midir?

“Kasaba”nın reytinglerden çok içindeki mesajlardan dolayı yayından kalkmak zorunda kaldığı gerçeği göz ardı edilerek, seyircisine yüklenmek bana göre reytinglerden daha acımasız bir durum.

Zira “Kasaba” normal seyrinde ilerlerken takii bir yangın sahnesiyle söylenen bir repliğe kadar kanalda normal reklamlarını alıyordu.

O replikle bir anda tepetaklak olduğunu düşünenlerdenim.

Kasabalı diri diri bir kadının yanmasına göz yumuyor, yıllar sonra annesinin diri diri yakılmasının öcünü almak isteyen Yağmur bu olaya sebep olanları yakmak istiyor. Tamda o sırada gelen Alevi işçisi Yağmur’u dururdur ve der ki; “Biz onlardan değiliz biz adam yakamayız…”

Alevi işçisinin ağzından bu cümle sarf edilmemiş olsaydı yine “Kasaba” ya reklam verilmez miydi? Verilirdi; Çünkü Sivas olaylarına bir gönderme olmaz, birilerini acıtmazdı bu sözler o zaman.

Gerçeklerle yüzleşmekten o kadar korkuyoruz ki, yalanlarla örülü dünyalara merakımız bu yüzden. Çünkü yalan acıtmaz, bizi silkelemez, kendimize gelmemizi sağlamaz. Aksine olamadığımız hayallerin içine sürükler, benliğimizi ele geçirir. İşte bu yüzdendir Ezel’in, Aşk-ı Memnu’nun reytinglerinin yüksek oluşu. O hayatlarla gerçeklerden uzaklaşır, büyülerine kapılırız çünkü.

Bu yüzdendir “Bu Kalp Seni Unutur mu”, “Kasaba” gibi dizilerin bizleri yüzleşmeye sürükleyen yanlarına cesaretimizin kırıklığı. Çünkü biliriz ki gerçeklerle yüzleşirsek hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, çünkü biliriz ki gerçekleri görmek yalanlara inandırdığımız halkı uyandıracaktır. Uyanan halk ise eskisi gibi olmayacaktır. Bu korkular değil midir zaten sosyal projelere sahip çıkması gereken TRT’nin bile duruma el koymamasına neden olan. Oysa TRT reyting kaygısı taşımadan böyle dizilere sahip çıkmak zorundadır. Ama ne tuhaftır ki sessizliğini korumaktadır.

Sayın Ali Eyüpoğlu’nun bir yazısında şu sözleri ise çok düşündürücüdür bana göre. Der ki;

“Bu kalp seni unutur mu ve kasaba dizilerinin ortak bir noktası da yapımcısının Tomris Giritlioğlu olduğu ve Tomris Giritlioğlu’nun popüler kültüre hizmet etmediğini bu yüzdende

Giritlioğlu, “popüler kültür” e karşı, “Ben niteliğe bakarım, nicelik beni ilgilendirmez” diyenlerden. Giritlioğlu’nun dizilerinin genelde, “az, ama öz” bir seyirci kitlesine ulaşmasının sebebi de bu. Giritlioğlu, “dönem dizisi” yapmayı, misyon edindi.

Ancak iş yaptığı ulusal özel televizyonların hiçbiri, “misyon yayıncılığı” yapmıyor. Hepsinin amacı para kazanmak.”

Burada kendisine hak veriyorum. Evet, kapitalist sistem bunu gerektirir ve para kazanmadığın bir yapımı sırtlayamazsın. Tüm özel kanallarda durum bu.

Böyle olunca söylenecek söz kalmıyor gibi görünüyor belki ama öyle değil bana göre. Çünkü söylenecek söz var.

Popüler kültüre hizmet ederek, başta kanallar olarak bunun doğallığını savunarak, kaybettiğimiz onca değerin sorumluluğundan kaçamayız. Başta TRT Türk ailesinin içine Dallas gibi bir diziyi sokarak popüler kültüre hizmet vermiş halkın kültür kodlarıyla oynamıştır. Bugün gelinen noktada bu tür yapımların ön planda olma nedeni de bilerek, istenerek halkın buna alıştırılmasıdır. Bu konuda herkesin suçu varken şimdi popüler kültüre hizmet etmeyen bir yapımcıya bu sorumluluğu taşıdığı için yüklenmek ya da bu sorumluluğun bilincinde olmasından dolayı suçluymuş gibi davranmak sadece kendi sorumluluğumuzdan kaçmaktır.

Doğru olan popüler kültüre hizmet etmek onun bir parçası olmak mı, yoksa popüler kültüre hizmet etmeyip insanlarımızı gerçeklerle yüzleştirmek midir?

Özel kanallardan daha suçlu bulduğum TRT bana göre bu konuda zamanında yapmış olduğu yanlış yayın politikasıyla Türk halkının dokusunu etkilemiştir. Önce Dallas dizisi, ardından Aşk-ı Memnu ve benzeri yapımlar, tek kanal döneminde başka seçimleri olmayan halkın ve de Ogünlerde ki halkın eğitim durumları da göz önüne alınca fazlasıyla etkilemiş bugünlere getirmiştir. Halka bunlar doğalmış gibi sunularak hayatlarına işlenmiştir. Bu konuda bilimsel araştırmalar yapılarsa görülecek olan en bariz şey 1970’lerde ki halkın ahlak yapısı Türk kültür kodlarıyla bugün ki ahlak yapısı ve kültür kodları arasındaki değişim sarsıcı anlamda yozlaşmış durumdadır.

İşte bu anlamda sorumluluğumuz varken sadece bu konuya hizmet etmek istemeyen ve bunun sorumluluğunu taşıyan bir yapımcıya Tomris Giritlioğlu’na suçlu bizken suçlu gibi bakamayız…

Bu konuda kendini paralayan izleyicisine de sırf dizi sever diye bakamayız.

Temiz ekran sorumluluğu hepimizin sorumluluğu altında ve bu konuda herkesin önemli adımlar atması gerekirken, reyting bilmecesi henüz tam çözülmemişken, meseleyi oraya bağlayarak işin içinden çıkmakta sadece sorumluktan kaçmaktır.

Kasaba dizisiyle ilgili Sevilay Yükselir’in şu sözlerinin üzerinde de durmadan edemeyeceğim.

“Atv “Kabul edelim ki Atv büyük bir işe imza attı. Bugüne kadar hiçbir özel televizyonun ve hatta sinemacıların yayınlamaya cesaret edemediği, yıllardır kanayan toplumsal bir yarayı mükemmel bir diziyle kamuoyunun dikkatine sundu.

Tomris Giritlioğlu gibi bir ustanın elinden çıkan Kasaba adlı diziyle, Alevi ve Sünni insanların arasındaki önyargılardan kaynaklı tüm sorunlar bütün gerçekliği ve çıplaklığı ile ekrana taşındı.”

Diyor ve ardından ATV’nin reytinglere yenik düşen diziyi kaldırması yolundaki açıklamasına yer veriyor ve ekliyor.

“Tam da hükümetin Alevi Açılımı için kollarını sıvadığı bir dönemde. "Neden olmasın?" dedim kendi kendime. Neden binlerce Alevi yurttaşın hayranlıkla izlediği Kasaba TRT'de yayınlanmasın?”

İşte tamda neden yayınlanmadığını ya da TRT’nin bu sorumluluğu neden üstlenmediği sorusu geliyor aklıma;

“Biz onlardan değiliz biz adam yakamayız…”

Cümlesinin içinde gizli diye düşünenlerdenim ne yazık ki!

Kasaba dizisi izleyicileri dizileri yayından kalksa da bu işin peşini bırakmaya niyetli değil, bazı yazarların etkili bulmadığı direnişlerine devam ediyorlar. Tek tek kanalları zorluyorlar, onlar zorlarken Kasaba dizisi de en iyi drama dalında aday olarak yarışmada şansını zorluyor. Belki tüm bunlar sonunda TRT ya da başka bir kanal temiz ekran temiz toplum sorumluluğunu hatırlar, gerçeklerle yüzleşmekten korkmaz, diziye sahip çıkar. Kim bilir? İlerleyen zamanda hep birlikte göreceğiz bunu.

24 Nisan 2010 Cumartesi günü Antalya Mardan Palace’da Türkiye'nin Emmyleri sahiplerini bulacak. Törene Türk televizyon dünyasının tüm önemli “aktörleri” ile EMMY, Altın Küre, Bafta gibi dünyanın önemli yarışmalarının temsilcileri de katılacak.

24 Nisan Cumartesi gününü merakla bekleyenlerdenim. Kimlerin bu ödülleri paylaşacağı çokta umurumda değil beni meraklandıran daha çok EMMY ödül adayı olan Kasaba’nın bakalım ödülü de zorlayarak reyting canavarına gerekli cevabı verip veremeyeceği?

Kim bilir ekranlarda bu cevabı veremedi belki sahalarda verir!...

oyatekin@gmail.com

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilse bile izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..