Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '10

 
Kategori
Kültürler
 

AVM' LERDE NON-ROMANTİZM

AVM' LERDE NON-ROMANTİZM
 

Alışkanlık yaratan mekanlar AVM ler...


-Hava çok sıcak! Haydi AVM ye…
-Hava çok soğuk! Haydi AVM ye…
-Hava yağışlı! Haydi AVM ye…

-Canımız sıkıldı! Geldik AVM ye…
-Acıktık ! Nerede AVM?
-Bayram geldi, çoluk çocuk şöyle bir gezip gelelim; Hangi AVM ?

AVM’siz bir yaşam düşünemez olduk! Sosyo-Ekonomik konumumuz nerede olursa olsun, onsuz yapamıyoruz artık!

Yaşlılar orada, gençler orada, çocuklar da…
Kadınlar görünmek(!), erkekler görmek(!) üzere, orada…

“Alış Veriş Merkez”leri artık hayatımızın merkezinde. Türkiye’de, Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Rusya’da bahsini etmeye değecek büyüklükteki yatırımlar, artık sadece AVM ler…
Talep var da o yüzden mi, talep yaratmak üzere mi ?!
Şundan ya da bundan, ama kesin olan yaşamların artık tüketime odaklanması. Bunun için gereken tahriki yaratacak mekanlar da “Alış Veriş Merkezleri” . Adeta günümüzün mabetleri…
Belli sıklıkta gidilmezse bir boşluk hissettiren yerler haline ne zaman geldiler anlayamadık!

Küreselleşmenin en tipik yaşandığı “Alış Veriş Merkez”leri sanki bir odaktan projelendiriliyor ve yapılıyor. Standartları oluşturulmuş, hep aynı şema. İçerik Rusya, Türkiye, Avrupa olsun hep aynı:

Ana şema, gezinme aksından ibaret; Yer yer meydana dönüşen bu aksta dükkanlar yer alıyor.
Gözün gezindiği her yüzeyde tanıtım elemanları var. Görsel reklam bombardımanı altındasınız.
Yürürken zaten yoğun bir şekilde maruz kaldığınız bu bombardıman, bir şeyler yiyip içmek ve dinlenmek istediğinizde de yakanızı bırakmıyor! Tv izlerken araya giren reklamlardan zap yaparak kaçabilirsiniz, ama buralarda asla kaçamıyorsunuz. Gerçi kaçmak isteyen kim! Üste harcama yapıp buralarda bol vakit geçirildiğine göre!

İnsanlar hızlı cıs-tak bir müzik eşliğinde tüketim yaparak, kendilerine dikte edilen görselliğe bürünmeye çalışıyor.
İlk sırada yer alan hedef kitle, genç kadınlar… Tüketerek kendilerini tüketim malzemesi haline getirmekte yarış halindeler!

Döngü iyice kısırlaşmış:
“Sunulan ürünü tüketebilmek için gerekli kaynağı tekrar tekrar elde edebilmek için kendileri de tüketim metaına dönüşmüş bireyler…” Özellikle kadınlar!

Tahrik mekanizması aralıksız çalışıyor. Vitrinler insanları harcamaya tahrik ederken, tahrik altındaki bireylerin neye karşı açlık çektikleri belirsizleşiyor. Vitrinlerdeki ürünlere mi sahip olma peşindeler?; O ürünlerin kendilerine katacağı artılarla başka şeylerin mi? Posterlerdeki görüntüye sahip olduktan sonra neyin peşine düşecekler?

Sahip oldukları görüntü, onlara tekrar tüketim imkanı kapılarını açabilecek mi? Daha iyi bir işe mi sahip olacaklar, daha zengin bir eşe mi? Yoksa sadece “gün iyi geçmiş” mi olacak? “Foodcourt” daki kafelerde bir şeyler atıştırırken billboardlardaki gibi görünmek mi bütün amaç?

Yapay bir konforla donatılmış bu alanlarda çağdaş insana sunulan ve onu “misinayla yakalanmış balığa” döndüren nasıl bir motivasyon! Bu tüketimi yapabilmek için kazanma hırsı!

Altı belirgin olarak çizilen ise “cinsel çekicilik”. Kadınlar güzellikte, erkekler maddi olanakta cazibeli olmaya davet alıyorlar sürekli olarak. Günümüz şehirlisini zorlayan da bu dürtü… Ebedi gençlik ve güzellik; Bol para… sahibi olabilmek.

Bu mabet(!)lerin en önemli unsurlarından biri de teknolojik mağazalar. En son teknoloji ürünleri size prestij de vaat ediyor:
Telefonunuz şu markaysa çok havalısınız!
Şu bilgisayarın sahibiyseniz, uuuuu kimbilir neler döktürüyosunuz!
En seçme görüntüleri siz alacaksanız mutlaka şu kameradan edinin…
Sahip olduklarınız kimliğinizi deşifre ediyor, ona göre! Bunlardan edinin ve bu galerilerde havalı havalı dolaşın!

Enerji tüketimiyle Çevrecilik, yapay konforla Doğallık yerle bir ediliyor. Spor desen, evet mağaza gezmek için yürüyüş yapılıyor, hepsi o… spordan sayarsan!

Ama bunları sürekli ima eden tüketim ürünleri ve reklamlarıyla kaplı etraf:

Şu mağaza fit olmanız için yapmanız gereken sporun donanımını satıyor!

Yanındaki gençlik ve güzellik için kozmetik…

Diğeri romantik bir ortam için elzem gereçleri, mumlar, sabunlar, içkiler, tabak-çanak, örtü ve yastıklar…

Zayıflama ve genç kalma ürünleri birbiriyle yarış halinde; Öte yandan rengarenk ve biçimde sizi çağıran pastalar, dondurmalar, pizzalar… Sırasını seçmek size kalmış!

Non-Romantizm…

Alabildiğine materyalleşmiş bu atmosferde insanların bizatihi kendileri de birer materyale dönüşmüş oluyor. Hiç kimse ve hiç bir şey satan ve satılan olmaktan kurtulamıyor.

Dışarıda romantik bir ilişkide olduklarını tahmin edebileceğiniz çiftler bile burada o kisveden çıkıyorlar. Kimse yanındakiyle meşgul olamıyor, etrafı kolaçan etmekten sıra gelmiyor!
Bir aşk hikayesini bu dekorda kurgulamak zihinde çelişki yaratıyor. Çok zor ya! Burada başlayabilen bir ilişkinin devamını en azından burada düşünemiyoruz. Ne daha çok alışverişe teşvik eden maksatlı müzik, ne çiğ ışıklar altındaki standart fast food yiyecekler, ne de tüketime yönelik hırs, hedefte romantizm varsa olumlu etki yapacaktır.

Günümüz yaşam biçimine dönüşen bu olgu, aslında sadece insan doğasının bazı özelliklerinin altını çizip bazılarını silikleştiren etkisiyle, bakalım sonsuza kadar devam edebilecek mi?


 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..