Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '16

 
Kategori
Güncel
 

Avrupa Birliği neden önemli?

Avrupa Birliği neden önemli?
 

Ülke gündemimizin 50 yıldır en sık tartışılan meselelerinden birisi elbette AB Süreci. Katılmalı mıyız, geri mi dönmeliyiz, bizi alırlar mı-almazlar mı, ulusal ve dini kimliğimiz ne olur soruları diğer aday veya üye ülkelerde olduğu gibi bizde de tartışmaların merkezinde duruyor. Yine kimliklerin din hanesi boş olacaksa girmeyelim! idamı kabul etmezseniz gelmeyiz! içişlerimize karıştırmayız! kokoreçsiz olmaz! gibi konular da konjektürel olarak gündeme geliyor.

Bugünlerde AB ile uzun soluklu ama sağlıksız flortümüz yeniden sorunlar yumağına dönüştü. Bir süredir kabaran milliyetçi duygularımızın da etkisiyle, elbette din sosu olmazsa yeterince kabarmaz, "gavurun kapısında beklemek" zorumuza gitmeye başladı. Siyaset arenasında, sosyal medyada, misafirliklerde, kahvehanelerde dini ve milli sorumluluğumuz gereği AB'ye haddini bildirmek önemli hale geldi.

Zaman zaman Türkiye halkının %75'ler düzeyinde olumlu baktığı bu sürece destek bazen de %40'lara düşüyor! Ülkede ağırlıklı olarak kimler ve neden süreci destelerken karşı çıkanların durumu ne? Genel olarak ülkenin gelişmiş batı illeri ile liberal, Kürt, Alevi ve devletin "ötekilerinin" süreci daha çok desteklediği açık. Diğer taraftan milliyetçi/muhafazakar ve dindar çevreler süreci daha az önemsiyor. Sürecin destekçileri, ülkede sürekli, bir şekilde suçlu ilan edilme tehlikesi yaşayan, yani bireysel değil de kitlesel olarak cezalandırılan devletin ötekileri AİHM sözleşmesiyle aynı minvalde olan AB hukuk ve normlarının kendi haklarını koruyacağına inanıyor. Bu açıdan ülkede AB sürecine hemen her zaman en yüksek bölgesel destek Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan geliyor. Diğer taraftan AB ile uyumlu bir Türkiye'nin sosyal ve ekonomik alanda Dünya'da önünün açılacağı da yaygın bir kanı. Çünkü AB standartlarına uyumlu bir ülkeyle herkesin rahatlıkla ticaret yapabileceği, buraya yatırıma geleceği, mahkemelerinde hakkını arayabileceği vs düşünülüyor.

AB karşıtları çoğu zaman süreci popülist yönleriyle ele almakta ve duruma göre tavrını hızla değiştirmekte. Genel olarak AB'nin tavrını dini-milli duyguları incitici bulmakta ve bunu onaylamamaktadır. Devletin kendisini hemen herdaim "iyi vatandaş" kabul ettiğini bildiği için AB'yi hak-hukuk arama mercii olarak da görmüyorlar. Ayrıca birliğin bir Hrıstiyan klubü olduğu ve Müslüman bir Türkiye'yi içlerine almayacakları inancı hayli kuvvetli.

Konuya başka bir açıdan bakalım. Bugünlerde iki önemli ismin Türkiye'nin AB süreciyle ilgili açıklalamarı oldu. Biri Abdullah Gül'dü. Özetle şunu diyordu, ülkenin üyelik meselesi 27-28 Avrupalı ülkeden biri olmak, onların bayrağı altına girmek meselesi değildir. Önemli olan hukuki, siyasi, ekonomik açıdan onlarla aynı standartlarda olmaktır. Dolayısıyla burada biz bu kriterleri kendimiz için zaten uygulamaya koymamız gerekiyor. Başka bir açıklama da Mehmet Şimşek'e ait. Bakan da özetle, Japonya'ya bile gitseniz insanlar size AB ile ilişkilerinizi soruyor. Eğer AB ile ilşkilerimizi düzeltmezsek kimse bize güvenip yatırım yapmaz. Süreç kesilirse bunun ekonomiye maliyeti ağır olur.

Şahsen Gül ve Şimşek'e katılıyorum. Bu süreç yüzelli yıldır bir türlü kuramadığımız demokratik, özgür, adil bir sosyo-ekonomik-politik devlet düzenimizin inşası için elzem. Şunu da duyuyoruz, efendim bu düzeni kurmak için başkasının bekçiliğine ya da rehberliğine ihtiyacımız mı var? Cevabım EVET'tir. Niçin!

Maalesef bu topraklarda demokrasinin olmazsa olmazları olan sağlam-bağımsız hukuk, medya, ekonomi, STK ve bürokrasiyi kuramadığımız için devlet aygıtını eline geçiren ötekinin canına okumayı kendine vazife biliyor. Postu kaybeden ve zulüm görme sırası kendine gelen ise soluğu Avrupa mahkemelerinde alıyor. Bir çeşit, "güçlenince AB tü ka ka, zayıfken baba kurtar bizi" durumu.

 
Toplam blog
: 17
: 489
Kayıt tarihi
: 01.02.16
 
 

Aslen Trabzonlu, İki çocuk babası din sosyoloji alanında Dr.   Yakın dönem Kürt toplu..