Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
Kentleşme
 

Avrupa Birliği sürecinde doğal ve tarihsel çevrelerin bütüncül planlanmasına ilişkin saptamalar

Avrupa Birliği sürecinde doğal ve tarihsel çevrelerin bütüncül planlanmasına ilişkin saptamalar
 

AB sürecinde doğal ve tarihsel çevre korunması giderek daha çok önem taşımaktadır.


DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ

5. TÜRKİYE ŞEHİRCİLİK KONGRESİ

“AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ VE PLANLAMA”

7-8-9 Kasım 2001

4. “ÇEVRE” ALT BAŞLIĞI

“AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE DOĞAL VE TARİHSEL ÇEVRELERİN BÜTÜNCÜL PLANLANMASINA İLİŞKİN SAPTAMALAR ve SÜRDÜRÜLEBİLİR KORUMAYA İLİŞKİN POLİTİKA ÖNERİLERİ”

I. AMAÇ ve YÖNTEM

Bu bildiride; ülkemizde 2000’li yılların başlarında, doğal çevre ve tarihsel / kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesine ilişkin planlamayı yakından ilgilendiren güncel sorunlar üzerinde durulacak, üst ölçek planlamalardan alt ölçek planlamalara kadar giden genel bir değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır.

Avrupa Birliği entegrasyon sürecinde; Bölge Planlama, Alt Bölge Planlama, Kentsel Bölge Planlama, Metropoliten Alan Planlama, Şehir Planlama, Kentsel Tasarım gibi farklı ölçeklerde; Şehir ve Bölge Planlama mesleğinin doğal ve kültürel çevre korunmasına yönelik olarak, sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde, kalkınmayı göz ardı etmeden bütüncül bir yaklaşım getirmesine ilişkin öneriler geliştirilmeye çalışılacaktır.

Ülkemizde önceleri, kapsamlı planlama yaklaşımı (comprehensive planning) olarak ele alınan ve uzun yıllar boyu sürdürülen üst ölçekli planlama çalışmaları, giderek ülkemiz koşullarında eylem planlama ve yapısal planlama yaklaşımlarına (action planning & structural planning) doğru yönelmektedir.

Bu yaklaşım; üst ölçeklerde (bölge, alt bölge, metropoliten alan, büyük kent bütünü) coğrafi bilgi sistemleri ve bilgisayar olanakları kullanılarak olabildiğince hızlı, katılımcı ve etkin bir planlama yapılması, bu aşamada alt ölçeklerin (kent alt bölgeleri, kentsel tasarım alanları, koruma planlama alanları vd.) olabildiğince doğru ve bütüncül tanımlanması; planlama ilkelerine, örgütlenme/yönetim modellerine ve finansman kaynaklarına ilişkin kararların verilmesi ve kentsel tasarımlarla şekillendirilmesi şeklinde özetlenebilir.

Bu kapsamda karşılaştırmalı olarak incelenecek bölge, kent ve plan ölçekleri aşağıda sıralanmıştır.

a. BOLU İLİ EKONOMİK, MEKANSAL, SOSYO-KÜLTÜREL GELİŞME DESENİ (ÇEVRE DÜZENİ PLANI) PLANLAMASI” (1/100 000) :

Güncel bir “Alt Bölge Planlaması” deneyimi olan ve korunması gerekli pek çok doğal ve kültürel değeri bünyesinde barındırmaktadır. Bunlar; ormanlar, verimli sulu/kuru tarım toprakları, yaylalar, göller, akarsular, su havzaları, tabiatı koruma alanları, doğal, arkeolojik ve kentsel sit alanları olarak özetlenebilir. Ayrıca, planlama çalışmasının Bolu Valiliği tarafından talep edilmesi, ele alınması ve katılımcı bir yaklaşımla hazırlanması bakımından özel bir önemi bulunmaktadır. Bolu İli bütününe yönelik iken, Düzce’nin deprem sonrası ayrı bir İl olması nedeniyle planlamada da sorunlar yaşanmıştır.

Çalışma yöntemi olarak;

· Doğal ve kültürel değerlerin korunmasına yönelik sorun ve çözümlere ilişkin varsayımlar geliştirilecek,

· Çeşitli ölçeklerde doğal ve kültürel çevrenin bütüncül ve sürdürülebilir planlamasına, korunması ve geliştirilmesine yönelik öneriler geliştirilmeye çalışılacak,

· Avrupa Birliği’nin doğal ve kültürel çevre korunmasına yönelik geliştirdiği normlar ve ülkemizin de dahil olduğu uluslar arası sözleşmeler bu kapsamda değerlendirilecektir.

II. AVRUPA BİRLİĞİ : BUGÜNKÜ DURUM VE GELECEĞE BAKIŞ

II.1. Genel Olarak

Son yıllarda Avrupa Birliği’nde çevreye verilen zarar, giderek artmaktadır. Her yıl üye devletlerde 2 milyon ton civarında atık meydana gelirken, evlerden ve araçlardan kaynaklanan emisyonlar da hızla artmaktadır. Kirlenme, gürültü ve vandalizm, Avrupa’da insanların ve özellikle kentlerdeki insanların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmüştür [2].

Bu durum karşısında çevrenin korunması; bugün Avrupa’nın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan biri olmaktadır. Oysa, Avrupa Topluluğu; ticareti ve ekonomik kalkınmayı, çevre düşüncelerinin önüne geçirmekle eleştirilmektedir. Fakat artık kabul edildiği şekliyle, Avrupa modeli kalkınma, doğal kaynakların tüketilmesine ve çevrenin bozulmasına dayandırılamayacak bir noktaya gelmiştir.

Avrupa Topluluğu, çevre konusunda, ilk kez 1972 yılında harekete geçmiş ve birbirini izleyen dört eylem programı kabul etmiştir. Bu dönemde Topluluğun 200 dolayında hukuki metin kabul ederek bir mevzuat meydana getirdiği ve bu şekilde özellikle, atık yönetimi, su ve hava kirliliği gibi alanlarda asgari standartlar koyarak kirlenmeyi sınırlama amacı güttüğü görülmektedir.

Maastricht Antlaşması, o zamana kadar geliştirilen çevre eylemlerine bir politika statüsü kazandırmıştır. Amsterdam Antlaşması ile bir adım daha atılarak, sürdürülebilir kalkınma ilkesi; Avrupa Topluluğu’nun amaçlarından biri haline getirilmiştir.

Bu amacın mümkün olduğunca etkili bir biçimde gerçekleştirilmesini sağlamak üzere, “Sürdürülebilirliğe Doğru” başlığını taşıyan Beşinci Çevre Eylem Programı, bir yandan 1992 - 2000 dönemi için bir Avrupa gönüllü eylem stratejisi getirirken, bir yandan da bütün kirlenme sebeplerini (sanayi, enerji, turizm, ulaştırma, tarım, vb.) gözönüne alacak bir “yatay” Topluluk yaklaşımı başlatmıştır.

Çevre politikası konusundaki bu topyekun (bütünleştirilmiş) yaklaşım, Komisyon’un, çevrenin Avrupa Birliği politikalarına dahil edilmesi konusundaki 1998 tarihli Tebliği’nde teyit edildiği gibi, 11 - 12 Aralık 1998’de Viyana’da yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi (Avrupa Konseyi ‘Zirve’)toplantısında da benimsenmiştir. Artık, Topluluk kurumları, bütün diğer politikalarında çevre düşüncelerini gözönünde tutmak zorundadır.

II.2. Araçlar

Çevre politikasının gelişmesiyle birlikte elde mevcut çevresel araçlar da genişlemiştir. Topluluk, sadece üst düzey çevre koruması getiren çerçeve mevzuatı kabul etmekle kalmamış, bir mali aracı (LIFE Programı) ve teknik araçları da (çevre etiketi, Topluluk çevre yönetimi ve denetimi sistemi, kamu ve özel sektör projelerinin çevre etkilerinin değerlendirilmesi sistemi) yürürlüğe koymuştur.

Son yıllarda Avrupa Çevre Ajansı, giderek önemi artan bir rol oynamaya başlamıştır. Bu kuruluşun amacı, karşılaştırılabilir çevre verileri toplamak ve yaymaktır.

Halen çevresel araçların çeşitlendirilmesi ve özellikle çevre vergileri konulması (“kirleten öder” ilkesi), çevre muhasebesi ve gönüllü anlaşmalar gibi konular üzerinde durulmaktadır.

II.3. Hava Kirliliği

Hava kalitesinin iyileştirilmesi, küresel bir önceliktir. Küresel ısınmanın başta gelen sebebi olan hava kirliliğinde önemli bir azalma sağlayabilmek için, kirliliğe yol açan gazların emisyonunu azaltacak ulusal ve uluslararası çabaların birleştirilmesi zorunludur.

Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Çerçeve Konvansiyonu (1992) ve Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bunlara taraf ülkeler, 2008 - 2012 döneminde, sera gazlarının 1990 emisyon düzeyleri üzerinden en az %5 azaltma yapmayı taahhüt etmişlerdir. Komisyon da bu amaçla, başta ulaştırma, enerji, sanayi ve tarım olmak üzere, kirletici gazlar çıkaran bütün ekonomik sektörlerde harekete geçme stratejisini benimsemiştir.

Ulaştırma alanında Topluluk stratejisi;

* Kirleten emisyonların azaltılması (katalitik konvertör, yola uygunluk testi),

* Özel otomobillerin yakıt tüketiminin azaltılması (otomobil üreticileriyle işbirliği yapılarak),

* temiz araçların geliştirilmesi (vergi teşvikleri) / Türkiye’de kurşunsuz benzin desteklenmeli, alanlarını kapsamaktadır.

II.4. Su Kirliği

Üye devletler tarafından, su kalite standartlarının (içme suyu, kullanma suyu) konulması ve kirletici emisyonların gözetimi konularında çok sayıda direktif kabul edilmiştir.

Halihazırdaki direktif önerileri, yerüstü sularının ekolojik kalitesinin daha da iyileştirilmesini ve Topluluk’taki nehir ağızlarının, kıyı sularının korunmasını amaçlamaktadır.

II.5. Gürültü

Bu konudaki Topluluk stratejisinin temel amacı; öteden beri bazı makinalardan (çim biçme makinaları, motosikletler, uçaklarda ve açık havada kullanılan donatım vb.) çıkan gürültüler için izin verilebilir azami düzeyleri kabul etmek olmuştur.

II.6. Atık Yönetimi

Atık yönetimi konusundaki Topluluk politikası birbirini tamamlayan üç strateji içermektedir:

* Ürün tasarımının iyileştirilmesi yoluyla atığın kaynakta önüne geçilmesi,

* atığın yeniden kazanımının ve kullanımının özendirilmesi,

* atığın yakılmasının sebep olduğu kirlenmenin azaltılması.

Bu konudaki Topluluk yaklaşımı, üreticiye daha fazla sorumluluk yüklemek olmuştur.

II.7. Doğanın Korunması

Avrupa’da ciddi tehdit altında ya da yok olmak üzere bulunan 1000 bitki ve 150 kuş türü vardır. Bu durumla mücadele etmek için, Topluluk mevzuatı yaban hayatı ve doğal habitatları koruma amacı güden çok sayıda tedbir kabul etmiştir.

II.8. Doğal ve Teknolojik Gelişmeler

Modern toplumlar giderek artan ölçüde doğal, teknolojik ve çevresel tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu riskleri önlemek ve bunlardan kaynaklanan acil durumlarla baş etmek üzere, Topluluk, sivil korumayla ilgili bir eylem programı ve büyük endüstriyel kazaların önlenmesini amaçlayan bir Direktif kabul etmiştir.

Nükleer güvenlik konusunda da Komisyon, aralarında radyasyona karşı korunma direktifleriyle radyoaktif atıkların yönetimi için bir eylem planı da bulunan bir dizi tedbir kabul etmiştir. Nükleer tesislerin güvenliğini korumak üzere teknik işbirliği de geliştirilmiştir.

II.9. Genişleme

Bugün Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinde çevre çok kötü bir durumda bulunmaktadır. Dolayısıyla, Avrupa Birliği’nin bu ülkeleri üye yapmayı hedefleyen genişlemesi, daha önceki genişlemelere göre çok daha geniş ölçekli çevre sorunlarını beraberinde getirmektedir.

Aday ülkelerin, Topluluk çevre mevzuatını ulusal mevzuata dönüştürmeleri gerekmektedir ki, bu da uzun bir zaman alacaktır.

Özellikle, Komisyon, PHARE Programı çerçevesinde bir çok çevre çalışması yapmıştır ve aday ülkeleri, LIFE Programı’na katılmaya özendirmiştir. Çevre sektöründe Topluluk katılım öncesi yardımı, 2000 yılından sonra önemli ölçüde arttırılacaktır.

Avrupa Birliği Komisyonu, “Gündem 2000” çerçevesinde çevre için özel bir strateji belirlemiştir. Komisyon’a göre, aday ülkeler Birliğe katılmadan önce, gerçekçi ulusal stratejiler belirlemek ve uygulamaya koymak zorundadırlar. Uzun dönemde uyum sağlayabilmek için, bu gereklidir.

Aday ülkeler çevre açısından aşağıda belirtilen orunları da aşmak zorundadırlar.

* Mevzuat sorunları: AB çevre mevzuatına uyum için aday ülkelerin kanunları, kapsamlı bir incelemeye tabi tutularak öncelikler belirlenmelidir.

* Kurumsal sorunlar: Aday ülkeler, idari yapılarını güçlendirmek, daha etkin hale gelmek ve çevre politikasının yürütülmesinden sorumlu kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlamak zorundadırlar.

* Mali sorunlar: Finansman stratejilerinin hazırlanması ve öncelikli kılınması gerekmektedir. Yapılan tahminler, AB çevre mevzuatına uyum için gerekli toplam yatırım maliyetinin 100 - 120 milyar Euro’yu bulacağını göstermektedir.

Bunların dışında, aday ülkeler;

* İçme suyu sağlanması,

* atık su yönetimi,

* atık yönetimi,

* büyük kirletici fabrikalar

konularında çok pahalı altyapıları gerçekleştirmek zorundadırlar. Gündem 2000, aday ülkelerde yapılacak bütün yeni yatırımların AB çevre mevzuatına uyması gerektiğini belirtmiştir. AB mali yardımı, bu koşula uyulmasına bağlı olacaktır. Ayrıca, aday ülkelerin kendi finansman kaynaklarını bulmaları da istenmektedir.

II.10. Uluslararası İşbirliği

Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın 174. maddesine göre, Topluluk çevre politikasının araçlarından biri de, bölgesel ve küresel çevre sorunlarıyla uğraşmak üzere uluslararası düzeyde tedbirler geliştirmektir.

Halen, Topluluk, çevreyle ilgili 30’dan fazla konvansiyon ve anlaşmaya taraf olup, bu araçların kabulüne yol açan müzakerelere yetkisi çerçevesinde aktif şekilde katılmaktadır. Topluluk, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’nun çalışmalarına da tam olarak katılmakta olup, son zamanlarda Kyoto Protokolu’nu da imzalamıştır.

II.11. Geleceğe Bakış

Viyana’da yapılan Avrupa Konseyi (Zirve) toplantısında da belirtildiği gibi, böyle bir stratejinin başarılı olabilmesinin tek yolu, Amsterdam Antlaşması’nın da öngördüğü gibi, çevreyi ve sürdürülebilir kalkınmayı bütün Topluluk politikalarının ayrılmaz bir parçası haline getirmektedir.

Ulusal makamlar ve halk kitleleri çevrenin bütün diğer politikalara entegre edilmesinin önemini kavramıştır. Başlangıçta salt bir çevre konusu olarak düşünülen sürdürülebilir kalkınma kavramı artık, yaşayabilir tek sosyal ve ekonomik model olarak görülmektedir.

Herkes çevre dostu bir ekonomik kalkınma modelinin geliştirilmesi hedefine bağlanmalıdır. Ekonomik aktörlere daha fazla sorumluluk yükleyecek ve halkın çevre sorunları konusundaki bilinçlenmesini arttıracak adımlar atılmıştır.

III. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE ÇEVRE POLİTİKALARININ KAYNAKLARI VE UYGULANMASI

III.1. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ÇEVRE POLİTİKASI, POLİTİKANIN KAYNAKLARI, UYGULANMASI VE GENEL İDARİ YAPI

III.1.1. Avrupa Birliği Çevre Politikasının Hukuki Temelleri

a. Kurucu Antlaşmalarda Çevrenin Korunmasına İlişkin Düzenlemeler

<ı>(1) <ı>Genel Olarak

Bugün için Avrupa Birliği adını taşıyan Avrupa bütünleşmesi hareketinin hukuki temelleri, 1951 tarihli Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kuran Paris Antlaşması ve 1957 tarihli Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşmaları ile atılmıştır. Geçen 50 yıla yakın sürede, bu yapının hem yetki ve faaliyet alanlarının, hem de kurumsal yapısının büyük değişikliğe ve gelişime uğradığı; öte yandan da çeşitli genişleme aşamaları sonucu üye sayısının 6 kurucu üyeden bugün için 15 üye devlete yükselmiş olduğu görülmektedir

Tarihi bütünleşme deneyiminin temellerini meydana getiren unsur, başta ekonomik bütünleşme olarak tasarlanmıştır ve bugün için de ekonomik bütünleşme, Avrupa Birliği hareketinin esası niteliğindedir. Ekonomide kaydedilen gelişmelerin, bütünleşmenin siyasi alana da yayılmasında hem teşvik edici, hem de zorlayıcı bir işlev yerine getirmesi öngörülmektedir.

<ı>(2) AET - AKÇT - EURATOM Antlaşmaları

Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması’nın temel hedefi, üye devletler arasında, malların, işgücünün, hizmetlerin ve sermayenin serbest biçimde dolaştığı ve bu hedefi gerçekleştirmek açısından zorunlu olduğu ölçüde ulusal ekonomi politikalarının yakınlaştırıldığı ya da uyumlaştırıldığı bir yapı kurmaktır.

Üç kurucu antlaşmanın hiç birinde doğrudan çevrenin korunmasına yönelik herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Üç kurucu antlaşmadan sadece EURATOM Antlaşması, dolaylı da olsa, çevre korumasını içine alan bir takım hükümlere sahiptir.

Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması’nın orijinal halinde yer alan hükümler incelendiğinde ise, çevrenin korunması konusu ile ilgili tek dolaylı düzenlemenin 36. madde (yeni 30. madde) çerçevesinde yapıldığı görülmektedir.

Topluluklar’ın kurucu antlaşmalarının çevre sorunlarını ortak politikaları arasına ilke olarak dahil etmemiş bulunduğu ve dolaysıyla çevrenin korunması ile ilgili hususların genel olarak üye devletlerin yetkilerine giren alanlar arasında bırakılmış olduğu görülmektedir.

(3). <ı>Avrupa Bütünleşmesinin Çevre Sorunları İle İlgilendirilmesini Gerektiren Sebepler

· Avrupa Topluluğu’nun çevrenin korunması konusuna eğilmesini gerektiren ikinci sebep ise, üye devletlerde erişilmiş bulunan yaşam kalitesinin daha da yükseltilebilmesi için doğal yaşam koşullarının sağlıklı bir biçimde devam ettirilmesinin ve geliştirilmesinin gerekli görülmüş olmasıdır. Üye devletlerin halklarının bütünüyle daha iyi, kaliteli ve refah içinde yaşamasını sağlamaya yönelik bir proje olan Avrupa bütünleşmesinin, insan yaşamının sağlıklı biçimde devamı ve kalitesinin arttırılması açısından öncelikli öneme sahip çevre ve doğal kaynakların korunması alanına yabancı kalması, elbette ki, düşünülemez.

· Çok temel diğer bir sebep, çevre kirlenmesinin siyasal sınırları tanımaması ya da aşması olgusudur. Çevre kirlenmesi ile mücadelenin kapsamlı araştırmalar ve kirlenmenin önlenmesi ve ortadan kaldırılmasının ise kapsamlı çabalar gerektirmesi, bu alanda gerekli harcamaları paylaşma, işbirliğine ve işbölümüne gitme ihtiyacını arttırmaktadır.

· 1972 yılında Stockholm’de yapılan Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı bu alanda Topluluğun da harekete geçmesine zemin hazırlayıcı niteliktedir.

Bu çağrı üzerine Komisyon’un hazırladığı Çevre Eylem Programı, 22 Kasım 1973 tarihinde Konsy ve üye devlet temsilcileri tarafından kabul edilere Topluluğun bir bildirisi haline getirilmiştir.

Bu eylem programını, 1977 yılında 2. Çevre Eylem Programı, 1983 yılında 3. Çevre Eylem Programı ve 1987 yılında 4. Çevre Eylem Programı izlemiştir.

<ı>(4) <ı>İlk Dört Çevre Eylem Programı (1973 - 1993)

1972 yılında Avrupa Topluluğu, Birleşmiş Milletler’in İlk Çevre Konferansı’nın ardından 1973 - 1977 yıllarını kapsayan Birinci Çevre Eylem Programı’nı kabul etmiştir. Beş yıllık bir süreyi kapsayan bu program ile Topluluk, gelecekteki politikalarını biçimlendirecek ve bu politikalara rehber teşkil edecek ilke ve önceliklerini belirlemiştir.

İkinci Beş Yıllık Çevre Eylem Programı ise, 1978 - 1982 yıllarını kapsamak üzere hazırlanmıştır.

Söz konusu ilk iki eylem programı, kirlenme ile ilgili geniş kapsamlı sorunları kontrol altına almaya yönelik ayrıntılı bir eylemler listesini içermektedir. Sonraki programlar da gözönüne alınacak bazı temel ilkeler, bu ilk iki program ile ortaya konmuştur. Bu ilkeler arasında,

* kirlenmenin önlenmesi, meydana gelmesinden sonra ortadan kaldırılmaya çalışılmasından daha etkili ve yerindedir ilkesi (çevrenin kirlenmeden önce korunması ilkesi);

* kirleten öder ilkesi;

* herhangi bir faaliyetin çevreye etkisinin de gözönüne alınması gereği ilkesi;

* çevresel eylemlerin en uygun ve elverişli düzeyde ele alınması (subsidiarite) ilkesi yer almaktadır.

Bu çerçevede, 1. ve 2. Çevre Eylem Programları ile kirliliği ve gürültüyü azaltmaya ve önlemeye yönelik faaliyetler, yaşam düzeyini geliştirmeye yönelik faaliyetler, uluslararası örgütlere katılım ve uluslararası platformda işbirliği, ortak çevre politikasının kapsamına dahil alanlar, çevresel etki değerlendirmesi, ortak çevre politikasının mali boyutu, ortak çevre politikası ve istihdam gibi alanlarda Avrupa Topluluğu’nun öncelikleri ve girişilebilecek eylemler üzerinde durulmuştur.

1982 - 1986 yıllarını kapsayan 3. ve 1987 - 1992 yıllarını kapsayan 4. Eylem Programları, çevrenin ve Topluluk doğal kaynaklarının korunmasında global ve bütünlüklü bir strateji öngörme amacına yöneliktir. Burada amaç, genel olarak çevre politikasının Topluluğun diğer politikaları ile uyumlaştırılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu eylem programlarında vurgu, kirlenmenin kontrolünden önlenmesine kaydırılmış ve çevrenin korunması kavramı, toprak (arazi) kullanımı politikalarını, diğer AT politikaları ile çevresel konuların ve sorunların bütünleştirilmesini ve bir arada ele alınmasını da kapsayacak biçimde genişletilmiştir.

Bu çerçevede, AT Çevre Politikası kapsamında kirlenmenin önlenmesine yönelik ilkeler güçlendirilerek doğal kaynakların en ekonomik ve verimli şekilde kullanılabilmesi amacıyla ortak bir strateji benimsenmesi ve Çevresel Etki Değerlendirmesi prosedürünün hazırlanması da ele alınmış ve 1985 yılında karara bağlanmıştır.

<ı>(5) <ı>Avrupa Tek Senedi

Tek Senet ile Toplulukların yetki alanı içine açıkça dahil edilen alanlardan biri de, çevre ve çevrenin korunmasıdır.

Avrupa Tek Senedi’nin 25. Maddesi, Roma Antlaşması’na “Çevre” başlığını taşıyan bir VII. başlık eklenmesini öngörmektedir. Böylece, Avrupa Topluluğu’nun kuruluşundan bu yana ilk kez, çevre sorunları, doğrudan kurucu antlaşmalar içine dahil edilmiş olmaktadır. Kurucu antlaşmaya eklenen bu VII. başlık, 130R, 130S ve 130T maddelerini içermektedir.

Çevre konusunda asıl yetki üye devletlerde kalmaya devam etmekte; Topluluk ancak birlikte ya da toplu girişimin daha iyi sonuç vereceği alanlarda müdahale etme konusunda bir yetkiye sahip kılınmaktadır.

Ancak Topluluk, bölgelerin dengeli gelişimini sağlamak açısından, finansman araçlarını kullanarak ağırlığını koyabilecektir.

<ı>(6) <ı>Maastricht Antlaşması

9 - 10 Aralık 1991 tarihinde Hollanda’nın Maastricht kentinde bir araya gelen AT Devlet ve Hükümet Başkanları, üye devletler arasında bir parasal birliğe geçilmesinin ve dış politika, güvenlik, adalet ve içişleri alanlarında da ortak politikaları kapsayan bir siyasi birliğin temellerini atmışlardır.

İşte, çevre politikası da Maastricht Antlaşması ile güçlendirilen bu politika alanları arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, Maastricht Antlaşması ile çevrenin korunması ilkesi ilk kez açık bir biçimde, Avrupa Topluluğu / Birliği hedefleri kapsamına alınmıştır. Ekonomik büyümenin çevreyle uyum içinde gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiş, bu amaçla Birliğe bir çevre politikası geliştirilmesi görevi verilmiştir.

<ı>(7) <ı>Beşinci Çevre Eylem Programı

<ı>aa. <ı>Genel Olarak

Avrupa Birliği’nin 5. Çevre Eylem Programı, 1 Ocak 1993’te yürürlüğe girmiştir. Bu program ile Avrupa Birliği’nin gelecek 10 yıllık dönemdeki karar verme gündemi ve programı ortaya konmuştur. Bu eylem programının temelinde sürdürülebilir kalkınma ve sorumluluğunun paylaşılması genel kavramları yatmaktadır. Bu çerçevede, çevreyi kirlenmeden önce koruma ilkesi ve ortak sorumluluk ilkesi, 5. Eylem Programı’nın ana temalarını meydan getirmektedir.

Eylem Programı’nda üzerinde durulan çevre sorunları arasında özellikle hava kirliliği ve asit yağmurları, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, doğal kaynakların korunması, su kaynaklarının ve atıklarının yönetimi, kıyılar ve kentsel alanlarla ilgili çalışmalar sonucu ortay çıkan çevre sorunlarının çözümü gibi konular yer almaktadır.

<ı>bb. <ı>5. Eylem Programı ile Öngörülen Öncelikli eylem Alanları

Programın uygulanmasında öncelikli eylem alanları şu şekilde sıralanmaktadır:

· Doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilecek biçimde kullanılması,

· kirlilik kontrolü ve atık yönetiminin aynı paralelde yürümesi,

· yenilemeyen enerji kaynaklarından mümkün olduğu kadar az yararlanılması,

· kentsel alanlarda çevre kalitesinin yükseltilmesi,

· kentsel alanlarda çevre kalitesinin yükseltilmesi amacıyla ulaşım ve yerleşime ilişkin tedbirlerin alınması ve yeni modellerin benimsenmesi,

· kamu sağlığı ve güvenliğinin iyileştirilmesi.

Bundan başka, 5. Çevre Eylem Programı ile endüstri, enerji, ulaştırma, tarım ve turizm sektörlerine; gerek çevrenin korunması, gerek ekonomik gelişme bakımından taşıdıkları özel önem sebebiyle ayrı bir yer verilmiştir.

Çevre ile dost teknolojilere sahip firmaların bu sebeple mutlaka rekabet dezavantajına maruz kalmayacaklarının altı çizilmiştir. “Temiz teknolojiler” olarak adlandırılan çevreye duyarlı teknolojilere ve ürünlere giderek artan ihtiyacın bu türden yenilikleri hayata geçiren firmalara önemli pazar avantajları sağlayacağına, diğer taraftan temiz teknolojilerin üretim sürecine uyarlanması ile kaynak ve enerji tasarrufunda bulunacağına işaret edilmiştir.

Kararın 1. Maddesinde, 18 Mart 1992 tarihinde Komisyon tarafından benimsenen “Sürdürülebilirliğe Doğru” adını taşıyan 5. Çevre Eylem Programı’na ve aynı konuda 17 Kasım 1992 tarihli Avrupa Parlamentosu Kararı’na bağlılık teyit edilmiş ve programın değişen şartlar ışığında Topluluk ilgi alanına giren bölgeler için geliştirilerek uygulanmasının amaçlandığı belirtilmiştir.

Bu çerçevede,

* çevrenin diğer politika alanlarına entegre edilmesi ve eylemlerin bütünlüğünün ve tutarlığının sağlanmasına yönelik yöntemlerin geliştirilmesi; tarım, ulaştırma, enerji ve turizm gibi müdahale alanlarına yoğunlaşılması ve öncelikli hedefleri içeren bir eylem programının ortaya konması;

* daha fazla işlerliği ve etkinliği sağlamak üzere, çevre araçlarının kapsam ve türlerinin genişletilmesi; bu çerçevede, mali araçların geliştirilmesinde ortaya çıkan engellerin incelenmesi ve çevre vergileri, çevresel sorumluluk, gönüllü anlaşmalar (çevre hukukuna uygun şekilde) yoluyla çözümlerin sağlanması;

* sürdürülebilir kalkınmayı tehlikeye düşüren yardım programlarının belirlenmesi, üye devletler seviyesinde çevresel sorumluluğun geliştirilmesi, standardizasyonun geliştirilmesi, eğitim yöntem ve araçlarının iyileştirilmesi ve değerlendirme plan ve programları hazırlanması;

* çevre mevzuatının daha iyi uygulanması ve geçerliliğinin temini, bütünleştirilmiş stratejilerinin benimsenmesi, hukuki ve idari prosedürlerin basitleştirilmesi ve bu bağlamda çerçeve direktiflerin kullanımına ağırlık verilmesi, uygulamanın izlenmesi, yetkili makamlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi, tedbirlerin saydamlığının sağlanması ve görülen ihlallerin üzerine gidilmesi;

* çevre alanındaki kamu duyarlılığının ve bilincinin arttırılması, bilgiye erişimin geliştirilmesi, sürdürülebilir kalkınma kavramının Topluluk eğitim programlarına entegre edilmesi, Topluluk politikasının sonuçlarının değerlendirilmesi;

* uluslararası işbirliğinin arttırılması, bu alanda Topluluk inisiyatiflerinin geliştirilmesi (özellikle iklim değişiklikleri, su kirliliği, endüstriyel risklerin idaresi, biyolojik çeşitlilik gibi alanlarda);

* çevresel bilgilendirmenin geliştirilmesi, karşılaştırılabilir ve güvenilir istatistik ve göstergeler, alınan tedbirlerin maliyet / yarar analizinin ve işletmeler üzerindeki etkilerinin belirlenmesi;

* üretim ve tüketim için sürdürülebilir yöntemler kullanımının geliştirilmesi; paylaşılan sorumluluk ve ortaklık teminine yönelik pratik yöntemlerin teşviki, bütün çevresel aktörler arasında diyalogun güçlendirilmesi;

* bölgesel ve yerel inisiyatiflerin geliştirilmesi, sektörel ve bölgesel planlama, deneyimlerin karşılıklı değişimi ve yerel inisiyatiflerin geliştirilmesi öngörülmektedir.

1999 yılında süresi biten 5. Çevre Eylem Programı’nın ardından Komisyon, aynı yıl içinde Topluluk Çevre Politikasının ve programın değerlendirilmesine ve 6. Çevre Eylem Programı’nın hazırlığına yönelik bir tartışma başlatmıştır.

<ı>(8) <ı>Amsterdam Antlaşması

Avrupa bütünleşmesini 21. Yüzyıla ve yeni ve büyük bir genişleme dalgasına hazırlama amacını güden kurucu antlaşma değişikliklerinin ilk aşaması, 16 - 17 Haziran 1997 tarihinde gerçekleştirilen Amsterdam Zirvesi ile bir sonuca bağlanmıştır.

<ı>(9) <ı>Nice Antlaşması

7 - 8 Aralık 2000 tarihlerinde gerçekleştirilen Nice Antlaşması, Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısını, özellikle genişleme sonrası etkili ve verimli bir işleyişe kavuşturmak amacını hedefleyen değişiklikleri içermektedir.

<ı>(10) Altıncı Çevre Eylem Programı

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 24 Ocak 2001 tarihinde, çevre alanında Avrupa Birliği’nin önümüzdeki on yıl içindeki temel ve öncelikli hedeflerini ortaya koyan 6. Çevre Eylem Programı açıklanmıştır. “Çevre 2000: Geleceğimiz, Seçimimiz” adı verilen Program’da dört ana konu öncelikli hedefler olarak belirlenmiştir. Bunlar, iklim değişikliği, doğa ve biyolojik çeşitlilik, çevre ve sağlık ile doğal kaynaklar ve atıklar olarak ifadesini bulmuştur.

aa. İklim Değişikliği

İklim konusunda son olarak düzenlenen hükümetlerarası panele atıfta bulunan Komisyon, Konsey tarafından belirlenen 2008 - 2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarının %8 oranında azaltılmasına ilişkin hedefin dışında, 2020 yılına kadar bu gazların küresel emisyonlarının %20 - 40 oranında azaltılması çerçevesinde bir hedef belirlemektir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği düzeyinde enerji ve ulaşım sektöründe yapısal değişiklikler gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bundan başka, enerjinin etkin kullanımı için harcanan çabaların arttırılması, emisyon haklarının alım satımı için bir Topluluk sistemi kurulması, teknolojik araştırma faaliyetlerinin yoğunlaştırılması ve konu ile ilgili kamuoyu bilinç ve duyarlılığının arttırılması amaçlanmaktadır.

bb. Doğa ve Biyolojik Çeşitlilik

Bu alanda Program, farklı canlı türlerinin yaşamlarını tehdit eden unsurların ortadan kaldırılması, Natura 2000 ağının tamamlanması, bazı sektörlerde bir dizi eylem planının uygulamaya konması, deniz çevresinin korunması için yeni girişimlerin başlatılması, endüstri ve madencilik alanındaki kazaların önlenmesi için çeşitli öneriler sunulması ve Topluluk politikası kapsamına yeni alınan arazi korunmasına ilişkin yeni bir stratejinin oluşturulması gibi tedbirlere yer vermektedir.

cc. Çevre ve Sağlık

Bu konu ile ilgili olarak Program, insan sağlığını tehdit eden çevre unsurlarını değerlendirmeye yönelik küresel bir yaklaşım geliştirilmesi, kimyasal maddelerin yol açtığı risklerin yönetimi için Topluluk sisteminin yeniden gözden geçirilmesi, böcek ilaçlarının ortaya çıkardığı tehlikelerin azaltılmasına ilişkin bir strateji tesbiti, su konusundaki çerçeve direktifin ve çevre kirliliği konusundaki direktifin kabul edilerek yürürlüğe konması, hava kalitesi ve mevcut standartların etkili biçimde izlenmesi için bir strateji oluşturulması ve doğabilecek zararların ortadan kaldırılması için geleceğe yönelik önceliklerin belirlenmesini öngörmektedir.

çç. Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı ve Atık Yönetimi

Bu alanda Program, atık yönetimi ile ekonomik kalkınma arasında bir ayrıma giderek doğal kaynakların gereksiz israfını ve atık hacminin sürekli artışını sona erdirmeyi amaç edinmektedir. Bu itibarla, geri kazanımın teşviki, çözünebilir atıklara yönelik yeni bir direktifin karara bağlanması için bir ürün politikası belirlenmesi ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına yönelik bir strateji geliştirilmesi öngörülmektedir. <ı>

IV. TÜRKİYE’DE BOLU ÖRNEĞİNDE DOĞAL ve TARİHSEL/KÜLTÜREL ÇEVRE KORUNMASINDA ÜST ÖLÇEK ALT ÖLÇEK PLAN İLİŞKİLERİ

IV.1. 1/100 000 ÖLÇEKLİ ALT BÖLGE PLANLAMASINDA :

Ülkemizde bu ölçek bir “Alt Bölge” planlaması olarak “STRATEJİLER”, “MAKRO HEDEF ve KARARLAR” içeren bir planlama ölçeğidir. Bu plana diğer tüm planların “ANAYASASI” olarak bakılabilir.

IV.2. BOLU İLİ PLANLAMASINDA DOĞAL ve KÜLTÜREL DEĞERLERE YAKLAŞIM :

Bolu İli Çevre Düzeni Planı (2020) Kararları Ve Uygulama Hükümleri (1/100 000) raporunda[3]; ise planın amacı;

· İl’in planlama hedef ve stratejilerini belirlemek,

· İl’in doğal, tarihsel ve kültürel değerlerini koruyarak; farklı sektörlerin gelişme hedeflerini, sürdürülebilirlik bağlamında sağlıklı bir çevrede geliştirmek,

· Alt ölçeklerde hazırlanacak her türde fiziksel planlara girdi olacak planlama kararlarının temelini oluşturmak,

olarak belirlenmiştir.

Planın “Tanımlar” başlığı altında ele alınan “Genel Tanımlar” doğal ve tarihsel/kültürel çevre ile olan ilişkileri bakımından aşağıda sınıflandırılmıştır;

a. KENTLEŞME ve SEKTÖREL GELİŞMELERE İLİŞKİN GENEL KONULAR:

· Bolu İli 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı; Ana Plan; Kentsel Gelişme Bölgesi,

· Kentsel Gelişme Alt Bölgesi, Kıyı Kesimi Kentsel Gelişme Alt Bölgesi, İlçe Planlama Alt Bölgesi, Özel Planlama Bölgesi, Planlı Kentsel Alan,

b. KONUT ALANLARI :

· Kentsel Yerleşme Alanları, Mevcut Konut Alanları, İrdelenecek Konut alanları,

· Kırsal Yerleşme Alanları,

c. TURİZM ve REKREASYON ALANLARI :

· Turizm Özel Planlama Alanları, Günübirlik Turizm Tesisleri, Piknik ve Eğlence (Rekreasyon) Alanları,

d. SANAYİ / ÇALIŞMA ALANLARI :

· Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Bölgeleri, İrdelenecek Sanayi ve/veya Küçük Sanayi Alanları, Tasfiye Edilecek sanayi Tesisleri,

e. TARIM ALANLARI :

· Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar, Özel Mahsul Alanları, Diğer Tarım Alanları,

· Tarımsal Sanayi Tesisleri, Tarımsal Yapı, Tarımsal Depolama,

f. SU HAVZALARI :

· Su Toplama Havzası, Su Kaynakları, Su Kaynakları Koruma Kuşakları, Su Ürünleri Tüketim Alanları, Yer altı Su Kaynakları,

g. TAŞINMAZ KÜLTÜR ve TABİAT VARLIKLARI :

· Taşınmaz Kültür Varlıkları, Taşınmaz Tabiat Varlıkları, Kentsel Sit, Tarihi Sit, Arkeolojik Sit, Tabii (doğal) Sit, Milli Park, Tabiat Parkı, Tabiat Anıtı, Tabiatı Koruma Alanı,

h. KURUMSAL YAPI :

· İlgili Kurum ve Kuruluş, İlgili İdare, Bakanlık,

“Gelişme İlkeleri” başlığı altında; kentsel gelişme alanlarının “Tarım Topraklarını” koruyacak biçimde “Dengeli olarak” , “İlgili Yasa ve Yönetmelikler Uyarınca” ve hazırlanacak “Ana Plan” lar uyarınca geliştirileceği belirtilmektedir.

IV.2.1. SANAYİ BÖLGELERİ :

Planın “Koruma İlke Kararları” nı desteklemek amacıyla tarımsal toprak niteliğinin düşük olduğu alanlarda özellikle “Organize Sanayi Bölgesi “ veya “İhtisaslaşmış Sanayi Bölgesi” biçiminde geliştirileceği belirtilmektedir (Md. IV.1.2.4). Olası istemleri bu plan koşulları uyarınca irdelemek, değerlendirmek ve kirletici sanayiyi kontrol altına almak amacıyla; ilgili kurum ve kuruluşların görüşü doğrultusunda ve doğal eşikler dikkate alınarak ihtisaslaşmış sanayi bölgelerinin ayrılması, denetim düzeninin ve çevresel önlemlerin ayrıntılı olarak belirlenmesi sağlanacaktır (Md.IV.1.2.5). Mevcut organize sanayi bölgelerinde doğması olası çevre kirliliği sorunlarını önlemek amacıyla, <ı>arıtma tesisi yapma zorunluluğuna ilişkin kararlar oluşturulacaktır (Md. IV.1.2.6). yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgelerinde, hangi tesislerin kesinlikle yer almayacağı 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planının hazırlanması aşamasında belirlenecektir (Md. IV.1.2.7.). OSB’leri destekleyecek küçük ve orta ölçekli sanayi bölgelerinin oluşturulması sağlanacaktır (Md. IV.1.2.8).

Kentsel Gelişme Bölgesi’nde, boş sanayi alanlarında sanayinin ileri teknolojiye yönelmesi teşvik edilecek, sanayi ve yerleşimlerin desantralizasyonunu sağlamaya ilişkin kararlar, yeni konut dışı kentsel kullanım alanları oluşturularak desteklenmesi öngörülmektedir (Md. IV.1.3.1) . Mevcut sanayi alanlarının sıhhileştirilmesi, çevre kirliliğini önleyici önlemlerin alınması ve arıtma tesisi oluşturulması zorunlu kılınmaktadır.

BOLU İLİ SANAYİ ANA PLANI ; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bolu Valiliği ve Kentsel Gelişme Bölgesi’nde yer alan belediyelerin katılımı ile hazırlanacaktır (Md.IV.2.2.1).

IV.2.1.1. TARIM TOPRAKLARININ KORUNMASI VE SANAYİ İLİŞKİSİ :

Bolu İli’nin tarımsal niteliği yüksek tarım topraklarına sahip olması nedeniyle sanayi yeri istemleri, OSB’lere yönlendirilecektir. OSB’lerde, KİRLETİCİ SANAYİNİN yer almaması esastır (Md. IV.1.3.2). Göynük ve Mudurnu’da sadece tarımsal sanayi ağırlıklı sanayi alanları oluşturulacak ve bu ilçelerin tarımsal kimlikleri desteklenerek korunması için önlemler alınacaktır (Md.IV.1.3.3) .

IV.2.2. TARİHSEL ÇEVRE :

Tarihsel kimliğin korunması gereken yerleşmelerde ve yakın çevresinde, nüfus artışı ve yığılmalara neden olacak kararların alınması önlenecektir (Md. IV.1.2.15).

Kentsel Gelişme Bölgesinde hizmet sektörüne yönelik kullanımlar ile turizm ve sanayi desteklenecek, ancak, tarihsel yerleşim bölgelerinin kimlikleri korunacaktır (Md. IV.1.3.1) . GÖYNÜK yerleşiminin mevcut tarihi ve turistik kimliği geliştirilecek ve bunu koruyabilmek için hiçbir türde ve ölçekte sanayinin oluşmasına izin verilmeyecektir (Md.IV.1.3.4) .

IV.3. İDARELERİN, KURUM VE KURULUŞLARIN KORUMA, GELİŞTİRME, PLANLAMA İLKELERİ AÇILARINDAN GÖREV VE SORUMLULUKLARI :

<ı>IV.3.1. VERİMLİ TARIM TOPRAKLARININ ve ÖZEL MAHSUL ALANLARININ KORUNMASI :

Düzce, Bolu, Gerede Ovaları’nın korunması amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlar, ilgili idareler ve üniversitelerin ilgili birimlerinin katılımıyla, Valinin başkanlığında bir “Komisyon” kurulması önerilmektedir. Söz konusu Komisyonda koruma kararları ve yasal olanakların ilgili kurum ve kuruluşlara verdiği görev ve sorumluluklar irdelenecek ve uygulamada kurum ve kuruluşlar arası eşgüdüm sağlanacaktır (Md.IV.2.1.1).

Özel Mahsul Alanları’nın üniversite, valilik ve ilgili belediyelerin işbirliği ile saptanmasına yönelik çalışmalar yapılması, saptama işleminden sonra bu alanların geliştirilmesi ilgili yasal ve teknik önlemlerin alınması bir plan kararıdır (Md.IV.2.1.2).

<ı>

<ı>IV.3.2. SULAMA ANA PLANI :

Toprak sınıflarındaki tarımsal niteliğin ve tarımsal verimliliğin arttırılması amacıyla DSİ ve Köy Hizm. Gn.Md. ‘ce hazırlanan “Sulama Projeleri” ve bu projeler uyarınca yapılacak göletlerin, Çevre Düzeni Planı’nda öngörülen gelişme stratejileri doğrultusunda, öncelikleri belirlenecek; Valilikçe BOLU İLİ SULAMA ALANLARI ile ilgili ANA PLAN hazırlanacaktır.

<ı>

<ı>IV.3.3. İÇME SUYU KAYNAKLARININ KORUNMASI ve BOLU İLİ İÇME VE KULLANMA SUYU ANA PLANI :

İldeki içme suyu kaynaklarının korunması amacıyla ilgili belediye ve DSİ Gn. Md. İle birlikte öneriler ve bunları destekleyecek projeler oluşturulacaktır (Md. IV. 2.1.4). ANA PLAN kırsal ve kentsel yerleşmelerde içme ve kullanma suyu gereksinimini karşılamak amacıyla, DSİ ve Bolu İli’ndeki su kaynaklarını kullanması olası diğer kuruluşlar ve Bolu Valiliği ile birlikte hazırlanacaktır (Md. IV.2.1.5).

Ana Plan’a göre İl içindeki su kirliliğinin azaltılmasına yönelik ilgili kurum ve kuruluşlarca ”<ı>Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” çerçevesinde yapılacak çalışmaların belirlenmesi, ve özellikle su kirliliğinin azaltılmasına ilişkin öncelikler ve önlemlere ilişkin görev ve sorumlulukların Valilik tarafından izlenmesi öngörülmüştür.

<ı>

<ı>IV.3.4. ORMANLARIN KORUNMASI ve GELİŞTİRİLMESİ :

Bu amaçla, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda, Orman Bölge Müdürlüğü ve Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğünce geliştirme ve koruma amaçlı <ı>“BOLU İLİ ORMAN, MİLLİ PARK VE AV – YABAN HAYATI KORUMA ANA PLANI”’nın Bolu Valiliği tarafından hazırlanması kararı verilmiştir (Md. IV.2.1.6).

<ı>

<ı>IV.3.5. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI ANA PLANI :

İl sınırları içerisindeki, kültür ve tabiat varlıklarının tam olarak belirlenmesi ve ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun il düzeyindeki genel koruma kararlarını belirleyen bir Ana Plan’dır.

IV.4. DENETİM MEKANİZMASI :

Bolu 2020 yılı 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (ÇDP) kapsamında;

· Hazırlanacak alt ölçek planların ve uygulamaların ilgili mevzuata ve plana uygunluğunu sağlamak,

· ÇDP, plan kararları ve uygulama hükümleri uyarınca, ilgili idarelere görev verilen konulardaki iş ve işlemleri zamanında tamamlamak amacıyla gerekli önlemleri almak ve denetimi sağlamak,

· Bu amaçla yasal süreçleri işletmek,

· İlgili kurum ve kuruluşların, idarelerin ve Bakanlık’ın görevidir (Md.IV.3.1). Bolu Valiliği (Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü), İmar Kanunu (3194) ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri çerçevesinde alt ölçek planlamaları ve plan koşullarına uyumlu uygulamayı sağlamak amacıyla belediyelerin iş ve işlemlerini izler, denetimi sağlar, bu hükümlerde anılan ANA PLAN’ı hazırlar (Md. IV.3.2). İlgili kurum ve kuruluşlar, plana veri olarak işlenen koruma alanlarında, kullanım türü ne olursa olsun, yapılan aykırı uygulamayı bildirmekle yükümlü kılınmışlardır (Md.IV.3.3). ÇDP’na aykırı olarak yapılan alt ölçek planların ve uygulamaların saptanması halinde Bakanlığpın bu işlemlerin iptalini ve uygun hale getirilmesini ilgili idarelerden istemesi aksi takdirde İç İşleri Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunulması kararı verilmiştir (Md. IV.3.4) Ayrıca, merkezi yönetim birimlerinin Bolu İli sınırları içinde yer alması olası, ülke ve/veya İl kapsamında önemli etki ve değişiklikler oluşturabilecek, liman, havameydanı, demiryolu, turizm alan ve merkezi, kamusal kullanım alanları gibi yatırımları gerçekleştirmeden önce, planlama aşamasında Bolu Valiliği ve ilgili belediyelerle ortak çalışması zorunludur.

V. AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE DOĞAL VE KÜLTÜREL ÇEVRELERİN KORUNMASINA YÖNELİK SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKA ÖNERİLERİ

· <ı>Avrupa Topluluğuna giriş sürecinde ülkemizde doğal ve kültürel çevrelere ilişkin “Sürdürülebilir Koruma Politikaları” olarak nitelendirilen aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir :

1. Kentsel, Arkeolojik ve Doğal Sit Alanlarında ve diğer korunması gerekli bölgelerde Koruma konusunda yasalarda ve örgütsel yapıda gözlenen çok başlılık ve yetki kargaşası mutlaka önlenmelidir. “Sürdürülebilirlik” ilkesi doğrultusunda yetki ve sorumluluk dağılımı yeniden gözden geçirilerek tek bir<ı> “Kent ve Çevre Koruma Yasası” oluşturulmalıdır. Bu yasa ile Avrupa Topluluğu mevzuatı arasında doğrudan bağlantı kurulmalıdır.

2. Tarihsel ve doğal çevreler<ı>, “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı doğrultusunda sadece taşınmaz kültürel varlıkları olarak değil, birer “Konut Stoku” ve “Doğa Rezervi” olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda, sadece koruma değil, sağlıklaştırma, onarım ve yenilemeyi de içeren planlama ve projelendirme çalışmaları yapılmalıdır.

3. Yerel Yönetimlere (Belediyelere ve İl Özel İdareleri) teknik ve parasal destek arttırılarak ve yaptıkları hizmetler denetlenerek yerinde koruma ve geliştirme politikaları uygulanmalıdır.

4. Korumanın temelde ekonomik bir olgu olduğu gözetilerek, yapısını onarmak isteyenlere, doğal çevreyi koruma amaçlı çalışmalar yapmak isteyenlere teknik ve parasal yardım mekanizmaları oluşturulmalıdır.

5. Bayındırlık İskan Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ile korumada önem taşıyan diğer kamu kuruluşlarının bu günkü bürokratik, ağır işleyen, sorun çıkaran, teknik olarak yetersiz niteliği mutlaka iyileştirilmelidir. Politikalara (Bakan’ a, Müsteşar’ a, ya da Genel Müdür’ e) göre günden güne değişen politikalar yerine uzun vadeli, ülke kaynaklarını ve önceliklerine göre saptanan politikalar oluşturulup uygulamaya konmalıdır. Kamu kuruluşlarının birbirleri ile olan teknik ve hukuki sürtüşmelerinden arındırılması ve eşgüdüm içinde çalışmalarının sağlanmasına yönelik yeniden yapılandırılmaları zorunludur.

6. Kültür Bakanlığı’nın yerel birimleri olan Koruma Kurulları ve Büro Müdürlükleri günümüzdeki edilgen, sorunları çözemeyen, korumayı geciktiren yapılarından kurtarılarak, etkin, teknik ve parasal donanımlı, aktif mekanizmalar haline getirilmelidir. Kurul Üyelikleri günümüzdeki ciddi ve bilimsel olmayan, güncel politika doğrultusunda sürekli değişken yapısından kurtarılmalı, sürekliliği olan, bağımsız, açık ve bilimsel bir niteliğe kavuşturulmalıdır.

7. Yerel Yönetimlerin (Belediyeler) doğal ve kültür varlıklarının korunmasına yönelik olarak özerk, yetkili ve etkin birimler oluşturmaları sağlanmalıdır. Sürekli, planlı, programlı ve projelere dayalı çalışma gerektiren doğa ve kültür varlıkların korunması çalışmalarında ve uygulamalarında, merkezi kuruluşlardan (Kültür ve Turizm Bak., Orman Bak., Bayındırlık ve İskan Bak., Maliye ve Gümrük Bak., vb.) Belediyelere kaynak aktarılmalı ve koruma geliştirme amaçlı projeleri desteklenmelidir. Doğa/kültürel koruma ve onarım konularına ağırlık veren Belediye İmar Programları ilgili bakanlıklarca desteklenmeli ve uygulama için kaynak aktarılmalıdır.

4. Yörede yaşayan halkı doğal ve kültürel çevre konusunda bilgilendirmek ve

bilinçlendirmek, halkı ve sivil toplum kuruluşlarının doğal çevre ve kültürel çevrelerin korunması konusuna olumlu katkı ve katılımlarının sağlanması en önemli uygulama aracı olarak görülmektedir. Çocuk yaştan başlayarak ülkedeki doğal ve kültürel zenginliğin öğretilmesi, tanıtılması ve sevdirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada sivil toplum örgütlerine (meslek örgütleri, vakıflar, dernekler vb.) önemli görevler düşmektedir.

<ı>Ülkemizde Doğal Sit Alanları, Orman Alanları, Özel Çevre Koruma Alanları ile Kültürel/Tarihsel Çevre Koruma Alanlarının Korunması Ve Gelecek Kuşaklara Aktarılması Konusunda On Yıllardır Süregelen İhmal Ve Yağmanın Sonucunda Gelinen Nokta, Bu Varlıkları Tümüyle Olmasa Bile, Büyük Bir Kısmını Kaybetme Noktasıdır.

<ı>

<ı>Buna Önlem Alması Gerekli Merkezi Ve Yerel Yönetimlerin Bu Konularda Teknik Ve Mali Yetersizlikleri Ve Hatta İhmali Gözlenmektedir. Buna Derhal Dur Denilmeli, “Sürdürülebilir Kalkınma” İçin Yukarıda Sıralanan Önerilerin Gerçekleştirilmesi İçin Çaba Gösterilmelidir. Avrupa Topluluğundan bu konu ile ilgili parasal ve teknik destek aranmalıdır.

<ı>

<ı>Kamu Kurum ve Kuruluşlarına, Sivil Toplum Örgütlerine, Özel Sektöre ve Her Bireye Düşen Görev, Doğal, Kültürel Ve Tarihsel Değerlerin Korunması Çabalarında Aktif Yer Almaktır.

KAYNAKLAR

Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ağustos 2001, Önder Mat.

GÜLÜN, E., 1996, “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları”, Türkiye Çevre Vakfı Yayını.

ZİLELİOĞLU, H., 1992, “Avrupa Topluluklarında Çevre Politikası ve Hukuku”, Ankara Üniversitesi Basımevi.

BOLU İLİ “Çevre Düzeni Planı (2020) Kararları ve Uygulama Hükümleri

(1/100 000), UTTA Planlama, Projelendirme ve Danışmanlık Tic. Ltd. Şti ve Semra KUTLUAY Bürosu Ortak Girişimi, Bolu Valiliği, 2000.

TUNÇER, M., 2000, “Patara Özel Çevre Koruma Bölgesinde Doğal Ve Kültürel Çevrenin Korunması”, <ı><ı>“2000’li Yıllarda Yaşadığımız Çevre Ve Peyzaj Mimarlığı” Sempozyumunda sunulan bildiri<ı>, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü (24-25-26 Mayıs 2000) <ı>Oturum 2 : Ülkesel Açıdan Çevre Politikası.

[2] Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ağustos 2001, Önder Mat., S. 23.

[3] Bolu Valiliği tarafından yaptırılmakta olan “Bolu İli 1/100 000 Ölçekli Ekonomik, Sosyo-Kültürel, Mekansal Gelişme Deseni ve 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planlaması, S.1.

 
Toplam blog
: 114
: 2207
Kayıt tarihi
: 16.04.08
 
 

Kentsel, arkeolojik ve doğal sit alanlarında koruma, ıslah ve yenileme projelerinde, plancı, yöne..