Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '17

 
Kategori
Güncel
 

Avrupa Birliği Yalanı Bitse de İşimize Gücümüze Baksak!

Avrupa Birliği Yalanı Bitse de İşimize Gücümüze Baksak!
 

Avrupa Birliğine birçok nedenden dolayı karşı olan bir insanım. Benim nedenlerim birçoklarının nedenlerinden farklı olmakla beraber bunlar tamamen kendi görüşlerimdir.

Birincisi Avrupa Birliği üretim ve tüketimde standardizasyon getirmektedir. Yönetimde belli bir şeffaflık getirmektedir. Denetim mekanizmalarında aynı denetimi de aynı şeffaflığı getirmesini umulan bir sistemleri bütününü egemen zümrelerin işine geldiği sürece onaylayacak bir sistem getirecektir. Siyaset olarak, kurumlar olarak sanayi, üreticiler, çalışanlar olarak o sistemin içinde bulunmaya hazır mıyız buna bakmak lazım. Avrupa Türkiye’ye istediğini satabilen, istediğini yaptırabilen, istediği gibi yönlendirdiği zaten denetiminde olan bir ülke değil mi ki?

İçine girmeye çalıştığımız birlikle tarihsel bir düşmanlığımız var olduğunu, dostluğun da düşmanlığın da sonsuza kadar devam etmesinin mümkün olmadığı bir devletler hatta insanlar arasında bilinen gerçek. Ancak menfaat ise insanları birbirine sıkıca bağlayan en büyük bağ.

Avrupa’da hemen her ülkede bize karşı düşman olmamaları gereken ülkelerde dahi devlet bilincinin Türklere karşı kazandıkları zaferden, Türkleri Avrupa’dan atmalarından başka somut herhangi bir başarıları olmayan ülkelerin dahi bilinçaltında Türk ve Müslüman özellikle de Türk düşmanlığı varken neyin ortaklığından, neyi birliğinden bahsedildiğini anlamalıyız bilemiyorum. Balkanlardaki ülkelerin hemen hepsinde bağımsızlık demek Osmanlı’ya karşı kazanılan zafer demek. Her ne kadar Fransız, İngiliz, Alman desteğinde sağlanan bağımsızlık olsa da Türklerin himayesine giren her küçük ülke kesinlikle bilmelidir ki, o kadar süre başka bir Hıristiyan zümrenin himayesinde kalsalardı dahi durumları farklı olmazdı belki de çok daha kötü olurdu ancak Avrupa’da küçük devletlerin hepsinde hem de din tarafından pompalanan Türk ve Müslüman düşmanlığı halen var ve bu alt kültürlerde fanatikliğe varacak ölçüde Türk karşıtlığı var ve bu durum sanki onları ayakta tutan tek neden. Polonya, Macaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan, Romanya, Slovakya, Estonya gibi ülkelere ilave olarak komşularımız, Yunanistan, Bulgaristan.  Öte yandan İtalya’nın Katolikliğin merkezi olduğunu kutsal savaşın (Haçlı Seferleri) genellikle papa tarafından defalarca organize edildiği tarih bilen her Türk ve Müslüman’ın belleğine kazınmıştır.

İnsanların zihnine kazınan yanlış ifadeler var. Bunlar kesinlikle akıl ve mantıkla açıklanmayacak kadar saçma şeyler. Avrupa Birliğine girince Avrupa yardım edecek, para bollaşacak, Türkler Avrupa’da iş bulacak. Avrupa fonları Türkiye’ye akacak. Ne biçim mantık bu! Hayrat mı bu ki akacak da bizi zengin edecek!    Türkiye’de hâlbuki birçok insan baba mirası için kardeşine hem de öz kardeşine çalım atar, onun hakkını vermemek için bin bir dümen çevirirken;( bakın miras diyorum, kendi parasını değil!) Avrupa’nın hakkını, kendi ülkesinin vergi mükelleflerinde kesip neden Türkiye’ye versin!

Türkiye’ye dayatılan montaj sanayi (örtülü ithalatın adının montaj sanayi olduğunu herkes bilir.) görevi uğruna 2. Dünya Savaşına kadar peyderpey tasfiye edilen sanayimiz var. Onların otomobilden elektroniğe,  hemen her sektörde montaj sanayisinde büyürken kendimize özgü bir imalat sanayi vücuda getiremedik. Avrupa’nın en kirli sanayileri çimento, demir-çelik gibi sektörlerine ev sahipliği yaparak doğamızı kirlettiriyoruz. Ürettiğimiz fındığı dahi hakkıyla pazarlayamıyoruz. Ülkemizde halkımıza karşı kullanılan tüm silahlar ve silahları kullanan eller Avrupa’nın en medeni, en sanayileşmiş ülkeleri tarafından korunuyor, finanse ediliyor. Güneyimizde silahlandırdıkları PKK ile otuz beş yıldır bizi vuruyorlar. Elebaşlarını ülkelerinde koruyor, silah ve eğitim veriyorlar. Tüm bunları askeri kaynaklar siyasetçilerimiz onlarca yıldır ara sıra söylüyorlar. Bize de mantıklı geliyor. İslami, Kürtçü, Türkiye’de hemen hangi alanda eylem yapan olursa olsun, eğitimleri destekleri yine bu ülkeler tarafından onlarca yıldır sağlanıyor. Ermenilerle bizi sıkıştırmaya çalışan yine bunlar. Türkiye’de gerçek anlamda bir üretim yapılmamasının özel nedeni yine bunlar. Akan kanlara sebep olan bu dostlarımız nasıl olacak da bize dostluk gösterecekler ben doğrusu anlamıyorum, anlayamıyorum…

Güçlü biri ile güçsüz birinin ortaklığı binlerce elemanı olan Koç Holding’e kapıdaki güvenlik görevlisi ortak olması kadar saçmadır. Avrupa’da küçük ülkeler böyle bir ortaklığın olamayacağını kendi fabrikaları birer birer kapanıp kendilerini İsveç, Alman, Fransız fabrikalarında işçi montaj sanayisinin daimi işçisi olarak ödediler. Ödeyecekler de. Bu birliğin sonunda güçlü Alman-Fransız imparatorluğu ya kurulur, ya da Nazilerin silahla yapamadığını ekonomik olarak Alman şirketleri yapar. Birçok sekonder Avrupa ülkesinde kendi tarlasında ırgat durumuna düşen işçiler, emekleme evresinde iken batan yerli sanayiler göreceğiz.(İkarus örneği gibi)

Gümrük Birliği anlaşması yapıldığında bayram ilan edilmişti. İhracatçılar, birçok kuruluş bu anlaşmadan dolayı Türkiye’nin kaybının yüz milyar dolardan fazla olduğunu söylüyorlar. Aynı şekilde destekledikleri PKK ile ülkemiz kırk binden fazla insanını kaybederken, ekonomik maliyeti otuz yılda beş yüz milyar dolar. Neyin birliği, neyin dostluğu Allahaşıkına !

Kurdun kuzuyu kurtaracağına kimi inanır diyoruz da bu etkili bir çalışmayla mümkün olabiliyor demek ki. Bu duruma uygun bana ne ve sana ne veya neme lazım olarak da çevrilen ünsüz bir halk hikâyemiz var.

Şu andaki Avrupa Birliği Hitlerin savaşla yapamadığını ekonomik ve çok daha sağlam olarak gerçekleştirdiği üstte Amerika'nın olduğu yapay Alman İmparatorluğudur.  

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..