Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '07

 
Kategori
Dünya
 

Avrupa'da Birlik Ne Zaman? (Hani Bizim Bayrak)

Avrupa'da Birlik Ne Zaman? (Hani Bizim Bayrak)
 

Avrupa Birliği'nde siyasi ufuk çizgisi hangi topoğrafik engellere takılıyor. Avrupa Birliği, zincir halkalarının sayısında mı kararsız, yoksa halkaların ebatlarını farklı mı görüyorlar. Avrupa Birliği karar vermelidir, fiziki coğrafya mı AB’yi sınırlandıracak yoksa beşeri organizasyon ve yaşam paylaşımı ve ortaklığımı sınırlamaya etkili olacaktır. Ya da siyasi-politik manevralar ve gizli niyet ve pazarlıklar mı ? Eğer daha realist davranmak gerekirse gerekçeleri açık yüreklilikle tartışmak gerekir.

Bu konu hakikaten ciddiye alınarak politikalar üretilecekse, her ülkenin kendi iç siyasi aktörlerinin değişiklikleri nedeniyle uluslararası bir organizasyon yapılandırılmasına gündelik demagojik takozlar konmamak gerekir. AB’nin coğrafik sınırları gerek kendi organizasyon tarihi süreci içinde gerekse Avrupa Tarihi olarak genel geçmişi ile kıta sınırlarını ve burada bulunan devletlerin doğal olarak mevcut sınırlarını da kapsaması gerekmekte olup, Avrupa siyasi ve mali organizasyonları içinde yer alan devletleri kapsamasından daha doğal ne olabilir. Birliğe tarihinin ilk antlaşma imzalarından birini atan taraf olarak, oluşumun başından beri için de bulunan , ''Türkiye, AB ile anlaşma yapmıştır. AB'nin temeli, Roma Hukuku'dur. AB, akitlerine vefalıdır ve uyacaktır. AB üyesi 27 ülkede seçim olup da iktidarlar değişirse ve iktidarlara göre politika değişirse kaos oluşur. Osmanlı İmparatorluğu, 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak adlandırılmıştı, Asya'nın değil'' dedi.İsveç'in İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson, (1)

Türkiye’ye karşı birliğin neresinde bulunacağına dair tartışma başlatmak devletler ve siyaset ciddiyeti ile bağdaşmaz. Bu konunun konuşulması zamanı çoktan geçmiştir. Ama bir bakıyoruz dünyanın en ciddi devleti geçinenlerden Fransa son zamanlar da pişecek olan yemeğe su katmaya çalışmaktadır. Bu Yıllar sonra tanıştıkları ancak bizden önce katılımını onayladıkları devletlerden doygunluk mu duyuyorlar ki Alman Başbakanı Merkel’in körüklediği bir üfürme rüzgarla başlatılan bu politikaların devamına Fransa körükle gidiyor.

Bu konudaki ilk işareti veren Merkel hala bu söylemlerini devam ettirerek ''Türkiye ile Avrupa arasında 'imtiyazlı ortaklık'tan yanaydık, hala bundan yanayız, gelecekte de bundan yana ve Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olacağız'' dedi (2) Yine aynı ülkeden benzer bir ses; CDU Federal Meclis Grubu Başkanı Volker Kauder, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkarak, ''bir ülkenin sadece AB'ye üye olmak istemesinin yeterli olmadığını'' söyledi. Kauder, ''Burada Avrupa'nın daha da büyümesi için AB'nin entegrasyon gücü ve yeteneğinin de yeterli olup olmadığına bakılması lazım”(3) Bu duruma günaydın demek gerekir. Herhalde ABD’ ye geçerken havaalanında selam verip üyelik istemiyoruz! demedik sanırım.

AB Komisyonu daha olumlu, prensipli hareket eder gibi davranıyor “AB Komisyonu, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in başkanlığını yaptığı Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmayı parti programına alması üzerine, ''27 ülkenin oy birliğiyle aldığı müzakereleri başlatma kararına bağlı kalınmasını'' istedi ve AB Komisyonu Başsözcüsü Johannes Laitenberger: ''Bu karara bağlı kalmalıyız. AB Komisyonu müzakerelerin sürdürülmesinden yanadır'' Demekle birlikte, ancak ana unsur olan ve 50 yıllı aşkın bir tarihi geçmişi olan katılım sürecinin “bekraund”unda bu kadar birikimle bu günlere gelinmişken sanki silbaştan politikalara dönmek (Laitenberger, Almanya'da ''demokratik bir tartışma yaşandığını'' savunarak bu konuda yorum yapamayacağını ifade etti) (3) ve bunu demokrasinin cilvelerine yormak ciddiyetle bağdaşmaz. Bu siyasi manevralar işi yokuşa sürme hafifsemesiyle geçiştirilmemelidir.

Bütün bu geçmiş ilerlemeye rağmen "AB Ülkeleri Yeniden Türkiye Üzerinde Tartışıyorlar": “Dışişleri Bakanları toplantısının hazırlık çalışmaları sırasında yine polemik yaratan Türkiye konusu üzerinde tartıştılar. 27 ülkenin temsilcileri -Türkiye gibi resmen katılım adayı olsun, az ilerlemiş olsun- AB'nin genişleme stratejisi içinde adı geçen ülkeler tarafından gerçekleştirilen ilerlemeleri özetleyen bir Metnin ilk versiyonunda, halihazırda AB başkanlığını yürüten Portekiz, bu stratejinin bu ülkelerin AB'ye katılımını amaçladığını hatırlattı. Ancak, birçok diplomatik kaynaktan alınan bilgiye göre, -Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin AB içerisinde "yeri olmadığını" düşündüğü- Fransa için bu hatırlatma kabul edilemezdi." (4) Bunu üzerine yapılan bu son toplantıda yeni bir metin ortaya koyan Portekiz’in önerisi İngiltere ve İsveç gibi ülkelerce itiraz edilmek noktasına gelmiştir.

“İsveç katılım amacının altının çizilmemesi durumunda, Türkiye ve Hırvatistan ile aralık ayı sonunda yapılması öngörülen "katılım konferanslarına" atıfta bulunmak suretiyle, ‘katılım' kelimesinin görünmesini talep etti. Ancak Fransa, ‘katılım konferansı' ifadesini reddetti. Dünkü uzlaşmazlık gözönüne alındığında, genişlemeyle ilgili metnin pazartesi günü Dışişleri Bakanları tarafından yeniden tartışılması bekleniyor. Uzlaşmaya varılamaması durumunda, Türkiye ve hatta Hırvatistan ile başlıkların açılması 2008 yılına”(4) ertelenme durumuna kadar gelmiştir. Buna rağmen sayısal devlet çoğunluğu türkiye lehinde tavır koymaktadır.

“Diğer bazı AB üyesi devletler, özellikle de İngiltere, İspanya ve İsveç, Türkiye'nin AB girişimini şiddetle destekliyor. (Reuters) "

"2007 İlerleme Raporu açıklandı :Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Türkiye'nin AB'ne uyum sürecinde son bir yıllık ilerlemesi ile ilgili raporu açıkladı. İlerleme Raporu (6 Kasım 2007)
Yeni Katılım Ortaklığı Belgesi Taslağı açıklandı: Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü "Türkiye ile Katılım Ortaklığının İlkeleri, Öncelikleri ve Koşullarına İlişkin Konsey Kararı Taslağı"nı açıkladı.(5)

AB dönem başkanı Portekiz, Fransa’nın aksi yöndeki çabalarına rağmen konferansla ilgili tüm resmi AB belgelerinde "katılım" ifadesine yer verdi. Öte yandan Trans-Avrupa şebekeleriyle tüketicinin ve sağlığının korunması fasılları, "hükümetlerarası katılım konferansıyla" müzakerelere açıldı.

"Müzakere sürecini yolunda tutacak koşulları oluşturmaya çabaladıklarını kaydeden Amado, iki faslı açılmasını 'çok büyük başarı' olarak gördüğünü ve bunda 'gerekli kriterleri karşılamak için büyük çaba gösteren Türkiye’nin' katkısının önemli rol oynadığını ifade etti."

"Müzakere sürecinin ortasında oyunun kurallarını değiştirmek zordur" diyerek dolaylı olarak Fransa’yı uyaran Amado, dünyanın zor ve hareketli bir dönemden geçtiğini, Türkiye ile müzakere sürecini yolundan saptırmayarak, "AB’nin stratejik çıkarlarını korumaya ve ileriye götürmeye çalıştıklarını" vurguladı."(6)

"AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun önümüzdeki aylarda Türkiye’yi ziyaret edeceğini anlatan Rehn, bunun 'AB Komisyonu ve AB’nin (Türkiye’ye karşı) taahhütlerine bağlılığının açık işareti olacağını' ifade etti"(6)

Şimdi bu toplantı ve konferanlardan çıkan kararlar gereği biz hep teviz vermek için (insan haklarından değil, devlet bütünlük ve güvenliğinden) hep eldivanpençe, esas duruş ve rölantide mi bekleyeceğiz.



Nariçi .17.12.07




dipnot:
(1) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=41096&l=1
(2) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=41075&l=1
(3) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=41078&l=1
(4) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=41098&l=1
(5) http://www.abgs.gov.tr/
(6) http://www.milliyet.com.tr/2007/12/19/son/sondun29.asp?prm=0,4241115467




 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..