Avrupa'dan ya Naziler çıkar ya da Mussoliniler, ara sıra Sarkozy'lerin çıktığı da olur.

Paris’te 13 Temmuz 2008 tarihinde “Akdeniz İçin Birlik” zirvesi yapıldı.

Belki, Akdeniz Birliği'nin, AB'den bağımsız, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinden tamamen ayrı olarak ele alınan bir yapı olduğu vurgulandığı için Sayın Başbakan bu toplantıya icabet etti.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a göre Türkiye'nin istediği pek çok unsur sonuç bildirgesine girdi. Toplantıya, tüm ilgili devletlerin liderlerinin katılması bekleniyordu, beklentiler karşılandı. Hemen hemen, Batının kendilerinden pek fazla haz etmedikleri de dâhil, tüm ilgili liderler toplantıda temsil edildi.

Zirve öncesinde, Türkiye’nin kuşkularını dağıtmak için AB Komisyonu bir açıklama yaparak, Akdeniz İçin Birlik projesinin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olmadığını vurguladı.

Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin, Türkiye'yi Avrupa Birliği'nden dışlamak için "Akdeniz Birliği" formülünü ortaya attığı biliniyordu. Sadece Türkiye’nin değil, bazı büyük Avrupa devletlerinin de tepkisi nedeniyle Akdeniz Birliği gitmiş yerine, amacı Akdeniz ülkeleriyle Avrupa arasındaki işbirliğini artırmak olan "Akdeniz İçin Birlik" projesi gelmişti.

‘Akdeniz İçin Birlik’ zirvesinin deklarasyonunda, birliğin hiçbir şekilde Türkiye’nin AB üyeliğine alternatif oluşturmayacağının vurgulandığı, AB’ye tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir ülke olduğuna dair açık bir ifadenin de söz konusu deklarasyonda yer aldığının belirtildiği kaydediliyordu.

Nitekim, Fransa ile birlikte İtalya ve İspanya’nın vermiş olduğu yazılı teminatlar sayesinde, Ankara, Akdeniz İçin Birlik’e (AİB) üye olmayı prensipte kabul etti.

Bazı kaynaklar tarafından, Fransa’nın bu toplantıyı düzenlemesinin bir diğer amacının kendi liderliğinde, AB’den bağımsız yeni bir oluşum yaratmak olduğu şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Böylelikle Sarkozy’nin hem AB içinde eli güçlenecek ve hem de darboğazlarda açılacağı yeni denizler bulacaktı.

Sonra ne oldu?

Sonra Zirve sona erdi.

Deklarasyon yayınlandı.

Katılımcılar ülkelerine dönerek Zirveyi değerlendirmeye başladılar. Diğer liderlerin ulusal basınlarında bahse konu toplantıyı nasıl değerlendirdiklerine ilişkin ağırbaşlı ve nitelikli yazılar çıkarken Fransa’da Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’den kaynaklanan tuhaf haberler atılan imzaların kimini şimdiden soldurmaya başladı.

SABETAY VAROL’un, Associated Press’e dayandırdığı haberine göre, iktidar partisi olan Halk Hareketi İçin Birlik (UMP) milletvekilleriyle bir araya gelen Sarkozy, milletvekilleri tarafından tam anlamıyla bir sorguya çekildi. Milletvekilleri, Akdeniz İçin Birlik” zirvesine Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı davet etmesinin ne derece doğru olduğunu sordular.

Sarkozy, Esad’ı davet etmesinin ve Suriye ile ilişkileri güçlendirmek için girişimlerde bulunmasının doğru bir karar olduğunda ısrar etti.

Milletvekillerinin sıkıştırması daha da artınca patladı ve Suriye’nin yanına Türkiye’yi de ekleyiverdi “Ne yapalım. Ortadoğu’dan ya Talibanlar ya Atatürkler çıkıyor” karşılığını verdi. Aslında patlayan bilinçaltıydı.

Carla Bruni Nicolas Sarkozy'e hitaben yaptığı “Sen benim efendim, sevgilim, seks eşimsin. Benim deliliğim, karışımımsın, çekici prensimsin...” sözlerini içeren şarkısını söylerken, haberin başlığı muhabir tarafından “Sarkozy Atatürk’e sövdü mü, övdü mü?” şeklinde atılıyordu.

Sahi siz ne dersiniz “Sarkozy Atatürk’e sövdü mü, Atatürk'ü övdü mü”?

Bu cümle bana "ben Sezar'ı gömmeye geldim, övmeye değil" cümlesini hatırlattı.

Kaynak:
http://www.cnnturk.com/TURKIYE/haber_detay.asp?PID=318&haberID=478558

http://www.ntvmsnbc.com/news/452751.asp

http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=dunya&ArticleID=893880&Date=16.07.2008&ver=61