Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '12

 
Kategori
Seçim
 

Avrupa'nın çoktan seçmeli haftası!

Avrupa'nın çoktan seçmeli haftası!
 

François Hollande, Fransız cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Nicholas Sarkozy'i mağlup etti.


Fransa'da başkanlık seçimleri, Yunanistan’da parlamento seçimleri, İtalya’da yerel seçimler, Almanya’da eyalet seçimleri, Sırbistan’da parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri derken Avrupa çok seçimli bir hafta yaşadı.

Genel olarak herhangi bir Avrupa ülkesindeki seçim haberi bizim için sıradan bir haber niteliği taşısa da bu seferki farklı gibi. 2009’da Avrupa’yı hayati noktasından yaralayan fakat Türkiye’yi sıyırıp geçen(!) global ekonomik krizin ardından verilen ilk ciddi sınav olması açısından seçimler, gerçekten takip edilmeye değerdi. Bir çok değişime gebe olduğu uzmanlar tarafından varsayılan seçimler, gerçektende tahmin edildiği gibi değişimler ortaya koydu. Örneğin uzun yıllardır sosyalist bir cumhurbaşkanı tarafından yönetilmeyen Fransa bir sosyalisti lider olarak belirledi. Esasen bir ülkede iktidarın, başa güreşen iki büyük merkez partisinden birinden diğerine geçmesinde pek şaşırılacak bir durum yok. Genel olarak soğuk savaşın bitişi sonrası ortaya çıkan ‘’ideolojisizlik’’ çerçevesinde herhangi bir olumsuzlukta ortalama seçmenin verdiği tepkidir bu. İki büyük parti vardır ve ülkeyi yönetmeye aday gerçekte iki lider yer alır. Bu sistemi uygulayan demokratik ülkelerin eleştirdikleri totaliter rejimlerden farkları, gelişmiş birer insan hakları anlayışları olması ve vatandaşlarının önüne en az bir alternatif koyabiliyor olmalarıdır. Uzmanların ekonomik istikrar ve uzun vadeli devlet politikaları için önerdiği bu sistem geçtiğimiz seçimlerde ciddi bir hasar aldı. İstikrar zamanlarında sevilen, merkezde bulunan ve benzer çizgiler taşıyan partiler seçmen tarafından cezalandırıldı. Bu benim fikrimce ‘’otomatik pilota bağlanmış’’ demokrasi sisteminin yeniden soğuk savaş dönemini andıran bir ideolojiler mücadelesine dönüştüğünün göstergesidir. Geçtiğimiz seçimler haftasından bir örnek göstermek gerekirse: Fransa başkanlık seçimlerinde katılım oranının %80leri bulduğu ilk turda oylar nispeten dengeli bir dağılım gösterdi. Sarkozy %27 Hollande %28,6 Marine Le Pen’de %18 civarında oy aldı. Geri kalan oylar diğer adaylarca paylaşıldı. Burada dikkat çekici unsur ise Fransız milliyetçi seçmenin ‘’milliyetçicilik’’ oynayan Sarkozy’dense Marine Le Pen’i ön plana çıkarması. İkinci turda ise katılımın %30lar civarında olması. Yani çoğunluk seçmenin desteklemediği iki aday arasında geçen seçime ilginin az oluşu. Seçilmek zorunda kalınan iki aday arasından değişimi vaad eden Hollande’ın galibiyeti ise sürpriz değil ve yukarıdaki savı destekler nitelikte.

Yunan halkı seçimini bağımsızlıktan yana yaptı!

Yunanistandaki durum daha da karmaşık. Orada daha net gözüken merkez partilerinden kaçış, ülkeyi yıllardır yöneten Yeni Demokrasi ve PASOK’un bozguna uğraması ile daha net su yüzüne çıktı. Yeni borçlar alarak ülkeyi düzlüğe çıkarmayı hedefleyen bu iki partinin de yoğun oy kaybına uğraması AB’nin ülkenin ekonomi yönetimi üzerinde kurduğu baskının ortalama vatandaşı ne kadar rahatsız ettiğinin de bir göstergesi. 13 partiden oluşan Radikal Sol Koalisyonun %19 lara ulaşarak 2.liği alması ve neo-nazi eğilimli Altın Şafak Partisi’nin %5 barajını geçerek parlamentoya girmesi ülkedeki kaotik ortamın seçmeni aşırı uç partilere yönlendirdiğini gösteriyor.

1929 Büyük Buhranı’nın Adolf Hitler’i demokratik yollardan Almanya’nın lideri yaptığı gerçeği hatırlanacak olursa derin krizlerin seçmeni daha ideolojik hareket etmeye sevk ettiği anlaşılacaktır. Kriz zamanlarında daha çok ön plana çıkan vatanseverlik ve gelir düzensizliği gibi konular önümüzdeki dönemde Avrupa ve çevresinde seçmenlerin tepkilerini belirleyecek. Avrupa Birliği’nin temel felsefesini oluşturan ‘’Egemenlik Paylaşımı’’ kötü günlerde Almanya ve Merkel öncülüğünde, ‘’Kurtarma paketini fonlayan son sözü söyler!’’ felsefesine dönüştü. Bu tarzda Avrupa Birliği’nin sıkıntılı ekonomilerinde milliyetçi eğilimlerin karşılık bulmasına sebep oluyor. Demokrasi açısından çeşitliliğin çok önemli olduğu kesinlikle gerçek. Fakat milliyetçilerin ve radikal solun her ülkesinde kılıçları çektiği bir AB ne kadar sağlıklı yaşayabilir onu da zaman gösterecek.

 
Toplam blog
: 10
: 306
Kayıt tarihi
: 03.03.12
 
 

Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğre..