Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '11

 
Kategori
Tiyatro
 

Ay ışığında şamata

‘’ Ay ışığında korkularımız bizi esir alırsa, gün doğduğunda geriye kalan sadece ŞAMATA’dır…’’ 

Kocaeli Şehir Tiyatrolarında geçtiğimiz sezon sonlarına doğru sahnelenen, 26 Mart 2009’ da prömiyerini yapan ve bir çok temsiline rağmen, 25 Aralık akşamı, seyircilerin arasında bir yer buluncaya kadar, beni merdivende oyun izleme durumunda bırakan, oyunculuk ve reji harikası bir oyun ‘’ Ay Işığında Şamata’’ 

Haldun Taner’ in 1954 yılında yazdığı, Ay Işığında Çalışkur öyküsünden, 1977 yılında oyunlaştırdığı oyunudur Ay Işığında Şamata… Çalışkur apartmanından ve çalışkur ailesinden yola çıkarak; günümüz aile hayatının yozlaşmasını, sahte insan ilişkilerini, eğitim sisteminin yetersizliğini ve günümüz gençlerinin hayata ve çevresine karşı kayıtsız yaşamlarını, ele alan oyun metni , oyunun yönetmeni ; Aydın Sigalı’ nın elinde müthiş bir şekillde yoğrularak, seyirciye bir reji harikası olarak sunulmuş… 

Oyun metnini okuyan bir şahsın aklından bile geçiremeyeceği, bir hayal dünyasıyla sahnelemiş Aydın Sigalı oyunu. Sanki hayallerinin ortasına bu oyunu koymuş, yıllar boyu bu oyunun rejisini düşünerek yatmış kalkmış ve sahnede bizlere uzun yıllar süren bir çalışmanın ürünüymüş gibi yansıtmış çalışmasını... (Kim bilir, belkide öyledir ?) 

Haldun Taner’in yazdığı, Kocaeli Şehir Tiyatroları sanatçısı Aydın Sigalı’nın sahneye koyduğu, ‘’ Ay Işığında Şamata’’ bir sirkte oynanıyor… Oynayanlar; cambazlar, hokkabazlar, akrobatlar… 

Tepede, seyirciye eşlik eden ay ışığı, mekan sirk ve oyuncularda sirk çalışanları olunca geriye sadece şamata kalıyor… 

Seyirciye hoş geldiniz diyen anlatıcı, namı diğer Çalışkur’ların hizmetçisi Müstesna ‘’Seçil Mutlu ‘’ yüksek bir enerjiyle, seyircide tam yerine gelmişiz izlenimi uyandırırken, oyun boyunca süren yüksek performansı ile de, taktire şayan bir oyunculuk gösteri ortaya koyuyor. 

Oyun başlıyor ve bir cümbüştür ki alıp yürüyor… (Sirkimize Hoşgeldiniz!) 

Çalışkur apartmanındaki karakterlerin seyirciye tanıtılmasından sonra, bekçi zülfikar ve hapisteki kapıcının karısı Saime’ nin düşüp kalkması seyirciye sunularak oyun içinde oyun da başlatılır…
Tarih; hatırlatmak gibi olmasın da 12 Eylül ve Çalışkurlar’ın biricik kızlarının doğum günüdür. Evde bir doğum günü partisi verilir ve bu çerçevede gelişen olaylar ile çözülemeyen sorunlar ve hiçte görmek istemeyeceğimiz gerçekler seyirciyle buluşur…
 

Seyirci itiraz eder, bu gerçekleri beğenmez, oyunun havada kaldığını söyler , bu gidişe bir dur der. Oyunun bu şekilde bitemeyeceğini belirtir ve kendi görmek istediği gerçekleri yani gerçek yalanları anlatır. Bunun üzerine 15 dakika ara verilir ve ikinci perdede oyun tekrar ve bu sefer seyircinin gerçekleriyle oynanır. Karakterin ilk perdeki karakterin zıttına dönmesi ve oyuncuların bu geçişi müthiş bir ustalıkla gerçekletirmesiyle şamata büyük bir şamatayla son bulur… (Keşke hiç son bulmasaydı. Sanki kısacık sürdü!) 

Oyundan akılda kalan, en önemli yada farklı bir şey yapılsa daha iyi olurdu dediğim nokta, seyircinin ilk başta sahneye alınması olmuş. Oyuna yönveren ikinci perdesini kuran seyircinin oyunculardan biri olduğu bu kadar çabuk hissettirilmeseydi keşke. O seyircinin itirazından farklı bir aksiyon yaratılabilirdi sahnede ve şuanki seyircinin konumunda daha hoş olabilirdi. Bu oyun böyle oynanmaya devam edecek tabi ki ama en azından, oyuncuya birkaç farklı kostüm alınsın, her hafta oyunu daha önce izlemiş olan seyircilerin , oyuncu salona girerken, seyirci görünümlü oyuncu gibi espiriler yapmasını bir nebzede olsa engellemiş olur… 

Oyun üzerine çok çalışılmış ve gerçek anlamda çok emek verilmiş. Özellikle şamataya uygun şıkır şıkır kostümlerle; Funda Çebi, oyun mekanını yani sirk dokusunu oluşturan; Tayfun çebi, oyunun küçümsenemeyecek düzeydeki ışık tasarımını yapan; Erol Dinçdemir, seyirciyi oturduğu koltukta bile kıpır kıpır yapan müzikleri hayata geçiren; Nedim Yıldız, ayakta alkışlanmayı ve övgüyü fazlasıyla hak ediyor. 

Gelelim, oyunun mihenk taşlarını oluşturan dans ve akrobasiye. Baştan sona hareketli , kıpır kıpır bir oyunda, sade gözüken ama enerjisi üst seviyelerde olan dans düzenini Ferdi Yıldız sağlamış ve oyuncularda oyun boyunca bu düzeni bir an olsun aksatmadan seyirciye ulaştırmış.Oyunculuk performanslarını iki kat öne çıkartan akrobasi çalışmasını Ahmet Gönener üstlenmiş ve oyuncuların akrobasiye uygun yapılarıyla da muhteşem bir iş çıkarmış. Bu oyun aslında seyirciler için oyunculuk ve reji dersi olmanın yanında, oyuncular; Seçil Mutlu, Levent Muratoğlu, S.Taylan Ertuğrul, Senem Akman, Ahsen Gül Ever, Onursal Yıldırım, Ozan Şahin, Nuri Karadeniz, İrem Kahyaoğlu, Mustafa Arpacıoğlu, Emel Pala, Ferdi Yıldız, Destan Batmaz, Utku Oğuz, Meltem Özsavaş, Aytek Mete Elgün, Bülent Baytar, Burcu Güner, Pınar Ünsal, Erdem Irmak ve Işık Öztorun içinde kısa süreli eğitim veren bir konservatuar olmuş… 

Oyunculuk performanslarına teker teker girmek istemiyorum. Çünkü sahnede bir show vardı ve tüm oyuncular performanslarıyla bu show’a ortak olmuşlardı. Galiba ekip oyunu denen olgu da bu olmalıydı. Ama bu ekip oyununu bozmayacağını düşünerek anlatıcı Seçil Mutlu ve Erol karakteriyle muhteşem mimik ve vucut hareketleri kullanan Utku Oğuz bir kez daha alkışlanmalı demeden geçemiyorum… 

Kostümüyle dekoruyla ve yüksek performanslarıyla ‘’Ay Işığında Şamata’’ bir italyan comedisi(commedia dell'arte) tadı bırakarak seyircisini uğurluyor… 

Lafı fazla uzatmanın anlamı yok belkide. Emeği geçen herkezin, emeğine, yüreğine, bu yazı da benden bir alkış olsun. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda tiyatroyu meslek edinmek isteyenler için bir ders ve seyirciler içinde keyifli bir 2 saat var sizleri bekleyen… İyi Seyirler… 

 

A.Emrah Özdilek
emrahozdilek@gmail.com
 

 

 
Toplam blog
: 2
: 2091
Kayıt tarihi
: 15.03.11
 
 

1987 Yılında Sinop'ta doğmuşum ancak kendimi bildim bileli Kocaeli'de yaşamaktayım. 2001 yılında Kör..