Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayağa basmak...

Ayağa basmak...
 

Hatırlıyorum birkaç yıl önce Çevre günü ile ilgili kutlamalarda kompozisyonum derece almıştı. İlçede belediye başkanlık tören salonunda kutlamalara gitmiştik. Önce bir okulda toplanılıp konuşmalar yapılmıştı. Oradan topluca ilçede yürüyüş düzenlenmişti. 

Tören alanına gelmiştik, ödül alacaklar toplanmıştı. Belediye ve töreni düzenleyen yetkililer o sıcakta törene katılanlara salona girildiğinde su dağıtmıştı. 

Neyse uzatmayayım suyu içen pet ambalajı yere atmıştı. Güzelim salon bir anda adeta çöplük haline gelmişti. Şöyle bir baktım güldüm sadece biz şimdi Çevre Gününü kutluyoruz diye düşündüm. 

Aradan bir yıl geçmişti, ilköğretim sekizinci sınıfa gelmiştim. Öğretmenim beni çağırdı ve yine bu etkinlik için bir kompozisyon yazmamı istedi. 

Kalemi elime aldığımda gözümün önüne birden o manzara geldi salonun adeta çöplüğe çevrilişi, kapının önünde sigara içenlerin çöpleri ve külleri birkaç metre ileride bulunan küllükler yerine yerlere atışları ve bu kişilerin ise çevre gününü düzenleyenlerin içinde oldukları canlanmıştı. 

Ben de bu konuyu anlatan bir kompozisyon yazdım… 

Sonuç mu ne oldu? 

Çok basit kompozisyonum bırakın derece yapmayı ilk elemede elendi. Oysa bir yıl öncekinden çok daha güzeldi. 

Ama bu durum onun güzel olması ile ilgili değildi. 

Ben o noktada Çevre Günü ile ilgili çalışanların tören düzenleyenlerin bunu aslında yapmış olmak için yaptıklarını dile getirmiştim. Bir noktada ayaklarına basmıştım. 

Oysa ben orada normal davranıp cilalanmış ışıltılarla süslü bir kompozisyon yazıp ayaklarına basmak yerine o günü kutlamış olmak için kutlayanlar gibi davransaydım istenileni yapmış olacaktım. 

Akşam haberlerde gördüm partinin biri bir değişiklik yapmış parti başkanı yerine bir genç öğrenciyi çıkarıp seçim konuşması yaptırmış. O arkadaş doğru veya yanlış en azından sorunlarını dile getirdi. 

Bu parti bence çok güzel bir düşünce yapmış keşke bu tavrı büyük partilerden biri sergileyebilseydi. 

Ya da tüm partiler böyle yaklaşımlar sunabilseydi. Vatandaşın bir parti başkanına bırakın bir şey sormasını yaklaşmasının bile engellendiği ortamda bu bence çok önemli bir gelişme. 

Bugün duyduğum bir olay da beni şaşırttı, bir arkadaşımızın Ankara’da yaşadığı dönemde bir ameliyat geçirdiğini ve o noktada arkadaşımız için acil kan ihtiyacı doğduğunu ve bu olayın olduğu zamanda Başbakan Erdoğan’ın hastanede ziyarette bulunduğunu ve kan gurubu tuttuğu için gidip arkadaşımıza gereken canlı kanı verdiğini öğrendim. Bu beni fazlası ile memnun etmişti. Kişilerin makam gözetmemesi ve orada ihtiyacı olan insana yardıma koşması hele bu kişinin o ülkenin başbakanı olması bence çok çok önemliydi. 

Bu konunun medyaya yansımamış olmasına şaşırdım. O kadar saçma sapan olayların günlerce medyada flaş flaş denilerek yayınlanırken böyle bir insanlık dersinin yayınlanmamış olması ise medyamızın bir ayıbı diye düşünüyorum. 

Bazı şeyler demek gündeme gelmek için sansasyonel olmak zorunda ya da bazı kişiler bir noktaya gelmek için etliye sütlüye karışmadan kimsenin ayağına basmadan yürümeli. 

Ayaklara bastığın takdirde ya aforoz edilirsin ya da o köyden kovulursun… 

İşte bu da bizim anlayışımız kimimiz buna yandaşlık, kimimiz kayırma deriz ama bunun asıl adı ayağa basmaktır. 

 
Toplam blog
: 168
: 1098
Kayıt tarihi
: 02.07.10
 
 

4 kasım 1996 yılında İstanbul'da dünyaya geldim. Bu sene ilköğretimden mezun oldum. Okul hayatımd..