Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '16

 
Kategori
Otomobil
 

Ayağımızı yerden keselim de…

Ayağımızı yerden keselim de…
 

İki haftadır arayıp duruyorlar, “Lütfen gelip yeni cipimizi test edin.” diyorlar.

Olacakları biliyorum! Markaya zaten uzağım, aslında ben tüm Uzak Doğu markalarına uzağım. Çünkü Avrupalı rakiplerinin -teknoloji anlamında- en az 5 yıl gerisindeler. Neyse, genç bir satışçı bana arabanın sedefli boyasından ve alaşım jantlarının güzelliğinden bahsedecek, sonra da -koltuk rahat mı, direksiyon hafif mi- başlıklı bir sohbetle aracı test edeceğiz. Çayımı yudumlarken de gözlerimin içine bakarak 100 bin lira ödemeye ne kadar hazır olduğumu anlamaya çalışacak.

30 yıldır otomotiv sektörüne hizmet eden biri olarak neler döndüğünü size en basit haliyle anlatayım.

Bir aracın iki gizli kahramanı vardır, yani mutfağındaki şefleri: Motor ve şanzıman.

Bu ikili böylesine önemliyken halkımızın bilgisi “Benzinli ve dizel, manuel ve otomatik”le sınırlıdır. Oysa her ikisi de engin bir denizdir. Üreticiler araç maliyetindeki en büyük paya sahip bu ikili hakkında konuşmayı sevmezler; çünkü görünmeyene yatırım yapmak işlerine gelmez. Potansiyel on müşteriden sekizinin, rengine ve jantına bakarak araba aldığı bir ülkede motor ve şanzıman konusunu kurcalamanın gereği yoktur. O nedenle, iki üç senede bir aracın kasasını yeniden makyajlayarak gözünüzü boyamaya çalışırlar. Bunun, -en basit tarifiyle- pazarcıların tezgâha elma, domates dizişinden farkı yoktur, yani siz mostraya vurulursunuz! Oysa kaputun altında -artık teknolojik ömrünü tamamlamış- bir SOHC (tek kam milli) atmosferik motor olabilir. Genellikle de 20 yıl öncenin popüler motoru 1.6 cc’dir. Bu motordan 100-130 HP güç alınabiliyorken verdiği tork en çok 160 Nm’dir. Yüksek devirlerde soluklanabilen bu motor düşük devirlerde (şehir içi) hantaldır. Bu da yakıt tüketimini artıran bir faktördür. Otomatik şanzıman ise büyük ihtimalle -yarı otomatik denen- otomatikleştirilmiş manueldir. Yani, kabinde debriyaj pedalı yoktur; ama motor-şanzıman ilişkisini yönetip kafasına göre vites değiştiren bir robot vardır. Bu tip araçlarda -ilk iki viteste- secdeye varır gibi öne kapaklanırsınız. Doğan görünümlü Şahin misali otomatik görünümlü manuel bir aracınız olmuştur. Ucuz otomatik şanzımanın bir diğer modeli de CVT’dir. Siz gaza bastıkça vites yükselir, gürültü artar; ayağınızı gazdan çekince ya da frene basınca vites küçülür, gürültü azalır. Dişliler yoktur, iki volan ve bir kayıştan ibarettir. Tabii daha da kötüsü, hâlâ 4-5 vitesli yağlı konvansiyonel şanzımanla 2016 model araç satan firmalar da var!

Uzak Doğulu üreticiler nakliye masraflarını düşürmek ve satış potansiyellerini artırmak için Avrupa’da da üretim yapıyorlar. Batılı tasarımcılarla çalışarak gerçekten de modern görünümlü araçlar üretiyorlar. Şerit Takip Sistemi’nden Akıllı Park Sistemi’ne kadar birçok çekici özellik sunuyorlar ve siz de rengine, görünümüne, ısıtmalı koltuklarına, cam tavanına bayılıp aracınızı alıyorsunuz. Birkaç ay sonra da “Ya bu araç çok yakıyor!” diye söylenmeye başlıyorsunuz.

Bu ülkede insanlar -az yakıyor diye- dizel araç alıyor! Baştan 10-15 bin lira fazla ödüyor, sonra da benzincide kendini alkışlıyor! Eğer yılda 10 bin km yapıyorsanız -kârı bırakın- dizel araca ödediğiniz farkı; ancak 8 yılda geri alabilirsiniz! Lafın özü, yılda 50-60 bin km’den az yapıyorsanız -daha pahalı olan- dizel bir araç değil, benzinli araç almalısınız.

Neyse, konu dağılmasın. Cipi kullandım ve test sırasında yorum da yapmadım. Çayımı yudumlarken sorularımı sormaya başladım;

“Kaç beygir bu motor?”

Yani ne gerek var böyle sorulara der gibi hoşnutsuzca açtı kataloğu çaylak satışçı.

“130 hp”

“Kaç devirde alıyor bu gücü?”

“6200”

“Peki, torku nedir ve kaç devirde veriyor?”

“160 Nm, 4750 devirde veriyor”

“E bu hantallıkla 1.5 ton araç şehir içinde en az 12 lt yakar.”

“9.8 lt yazıyor burada.”

“Katalog değerini 1.25 ile çarpacaksın.”

Motivasyonunu yitirmeye ve sıkılmaya başladığını hissediyordum. Çömezcim bir an önce el sıkışmak istiyordu.

“Evlat, sıfır rüzgârlı bir havada, kaymak asfaltta 90 km sabit hızla gidebilirsen belki o değeri yakalayabilirsin. Gir bakalım köprü trafiğine de benzin ibresinin teslimiyetini izle! Şanzıman da eski tip galiba?”

”6 ileri tam otomatik şanzıman. En iyisi; klasik, yağlı yani.”

“Demek en iyisi! Peki, yıllık vergisi ne kadar?”

“997 TL”

“Bu, direksiyonun üzerindeki düğmeler silinir bir müddet sonra!”

“Neden silinsin abi?”

“Sen hiç taksiye binmedin mi; sizin marka araçların düğmeleri silinmiş hep, bembeyaz olmuş!”

“Onlar çok kullanıyor.”

“E belki ben de çok kullanacağım.”

“Tüm arabaların bir müddet sonra silinir.”

“Kaliteli araçlarda bu düğmeler çift enjeksiyon sistemiyle üretilir. Yani, aynı anda preste siyah polyamid malzeme ile düğmenin ana gövdesi ve beyaz polyamidle de istenen şekil ya da yazı basılır. Beyaz polyamid enjeksiyonu düğmenin et kalınlığı boyunca olduğundan zamanla silinme filan söz konusu değildir. Sizde kullanılanda ise düğme beyaz polyamidden basılmıştır ve üzerine soft-touch siyah boya ile kaplama atılır. Sonrasında siyah kaplama laserle kesilerek -beyaz gövde rengindeki- şekil ya da yazı ortaya çıkarılır. Kullanım sıklığına bağlı olarak bir süre sonra elin terinden, hanımların tırnaklarından, sürülen kremden ve kolonyadan dolayı siyah kaplama aşınmaya başlar ve beyaz alanda bozukluklar oluşur. Taksilerdeki manzaranın nedeni de budur.”

“Getirirsin, garantiden değiştiririz abi.”

“Bakalım garanti süresi içinde mi bozulacak! Servise gidip gelmek de zaman ve para değil mi? Bir de anlayamadığım; aracın kısa-uzun-gündüz farları led de sinyal ve geri vites lambaları neden filamanlı ampul?”

“Öyle miymiş? Araç daha yeni, biz de pek tanımıyoruz!”

“Sizi eğitime filan göndermiyorlar mı kardeşim? Sattığınız maldan haberiniz yok!”

“Bir kişi gidiyor eğitime, sonra da bize anlatıyor.”

“İyi de arkadaşım; 100 liralık gömlek değil, 100 bin liralık araç satıyorsun!”

“Abi, daha önce bir markette reyon görevlisiydim, şimdi de burada çalışıyorum! Öğrenmeye çalışıyorum işte. Zaten bu piyasada 35’ini doldurdun mu yaşlandın diye kapının önüne koyuyorlar.”

Hunimi ve tefimi evde bıraktığım için çok üzüldüm! Asla almayacağım bir araç için daha fazla vakit harcamak anlamsızdı. Cicisine bicisine kanarak ne zaman araba almıştım ki. Motor konusundaki -tamamen duygusal (!)- atmosferik aşkları sürüyorsa da Kia ve Hyundai nihayet C-Seg araçlarında çift kavramalı DCT şanzıman kullanmaya başladılar. Bu çok sevindirici bir gelişme. Şimdi de sıra şu hantal 1.6’lardan kurtulup küçük cc’li, turbo beslemeli motorlar tasarlamakta. Oysa 2008 model VW Jetta’mda çift kavramalı DSG şanzıman, 170 HP / 240 Nm çift turbo 1.4 motor vardı. Bn Otacı 2013 model 1.2 120 hp / 190 Nm, çift kavrama EDC şanzımanlı Clio kullanıyor. Şehir içi gerçek tüketimi 8 lt (100 km’de), şehirler arası yolculuklarda 5 litrenin altına iniyor. Anlayın Uzak Doğu'nun ne kadar geriden geldiğini.

Teknolojiyi araçlarına en hızlı yansıtan ülke Fransa. PSA Group (Peugeot, Citroen) ve Renault dünyanın en muhteşem motorlarını üretiyorlar. BMW’de Peugeot motoru, Mercedes’te Renault motoru kullanıldığını biliyor muydunuz?

VW ve Renault dışında Peugeot üç silindirli 1.2 PureTech DOHC 130 HP / 230 Nm motoru ve tork konvertörlü quickshift teknolojisine sahip Aisin şanzımanıyla; Ford da üç silindirli 1.0 EcoBoost DOHC 140 HP / 210 Nm motoru ve çift kavramalı PowerShift şanzımanıyla -şehir içi- 5 lt tüketim değerini yakalıyor. Ve bu araçların yıllık vergisi 623 TL. Motor ve şanzıman dışında da tam bir elektronik oyuncak halini aldı yeni nesil araçlar. Size sadece direksiyonu doğru tutup gözünüzü yoldan ayırmamak kalıyor ki -gerektiğinde- çarpışmayı önlemek için sizin yerinize fren de yapıyorlar!

Yeni otomobil alacaklara tavsiyelerim;

- Yılda 50-60 bin km’den az yapıyorsanız, dizel araca onca parayı dökmenin âlemi yok. Bakım ücretlerinin ve arıza olasılığının da yüksek olduğunu unutmayın.

- Benzinli araç alacaksanız, yeni nesil turbo beslemeli 1.2 cc ya da 1.0 cc alın. Yüksek güç ve tork sunmalarının yanında hem yakıt tüketimleri hem de yıllık vergileri düşük. Bu motorlar Avrupalı VW, Audi, Seat, Skoda, Ford, Opel, Peugeot, Citroen ve Renault ürün gamında var.

- “Türk erkeği bıyıklıdır, göbeklidir ve manuel araba kullanır.” safsatasına kanmayın, -göbek ve bıyık konusu keyfinize kalmış- çift kavramalı otomatik şanzıman tercih edin. Yeni nesil şanzımanlarda vites geçişleri hissedilmediği gibi yakıt tüketiminde de tasarruf sağlanıyor. Sabah-akşam İstanbul trafiğini manuel araçla çeken kişilerin sol bacak kaslarının daha da geliştiği bir taksi şoförünün neden sol bacağım sağa göre daha kalın diye doktora gitmesiyle ortaya çıkmış!

- Manuel ve dizel araç alacaklar “Japon” markalarını da değerlendirebilirler. Yalnız, şehir içi yakıt tüketiminin 5 lt'nin altında olmasına ve -vergi avantajı açısından- motor hacminin de 1.3 cc’den fazla olmamasına dikkat edin. Uzak Doğu’dan benzinli araç almak için ise biraz daha beklememiz gerekecek. İki araç bedeli ödeyip tek araç alan ve deposuna da dünyanın en pahalı benzinini dolduran Türk halkının cebine dost araçları mutlaka onlar da üreteceklerdir. Varsın mıçımız ısınmasın, aracımız kendi kendine park etmesin; ama az yaksın.

Geçen gün konuştuk da bizim sarışın, yeşil gözlü -her mevsim yanık tenle gezen- tipsiz velet, yaşlanan Grand Cherokee’sini 500 dolara satamıyormuş! Güçlü bir ülkenin ferdi olarak üzüldüm tabii, çok fakir şu Amerikalılar:(

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..