Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayağına "gül" döktük...

Siyaseten aynı görüşte olalım veya olmayalım, bir taraftan muhalefetimizi yaparken, diğer taraftan da hemşerimizin bir yerlerde olmasından sadece “Mutluluk” duyarız…

Bu duygular içinde Abdullah GÜL’ün “Cumhurbaşkanlığı” adaylığına bir ölçüde “Hayırlı olması” dileğinde bulundum.

Bir yazımda da Sayın Abdullah GÜL’e şöyle seslendim:

Hemşerim sen sen ol, ne Erdoğan’ın ne de Arınç’ın peşine takılma… Bak Tandoğan meydanını dolduranlara… Onlara kulak ver. O görüntü “Sivil darbe” değil. Çünkü darbenin “Sivil”i olmaz. Sivilin yaptığına “Demokrasi”nin gereği denir, o da “Darbe” değildir.

Sayın GÜL, bu seslenişimi duydu mu?...

Hiç sanmıyorum. Abdullah GÜL, öyle bir durumda ki, etrafını çevreleyenler, dışarıdan gelen sesleri duymasını engelliyorlar.

Recep Tayyip ERDOĞAN, gelen tepkilerden açıkça söylemek gerekirse korktu ve cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildi. Bu çekilmeyi partisi ve partilileri millete “Fedakârlık” olarak yutturmaya kalkıştılar.

Yutan elbette yuttu da, biz yutmadık…

Recep Tayyip ERDOĞAN, cumhuriyete meydan okumaya devam etmeliydi. Bu davranış biçimi O’nun hem “vizyonu” hem de “misyonu” idi. Ama nasıl olacak. Çankaya köşkü fethedilmeli ama nasıl?

Artık “Uzlaşmadan” bu seçimin yapılmayacağı ortadaydı. Kör bile görüyordu bunun böyle olduğunu. O zaman “Kabul” görecek birisi olmalıydı…

Bu konuda birkaç isim üzerinde anlaşma sağlanabileceği ortada iken, bu kez de ARINÇ faktörü ortaya çıktı. Onunki “İkiniz olmazsa ben” dayatmasıydı… Bu kez AKP içinde Cumhurbaşkanı “Kördüğüm” oldu…

Ve…

Parti içinde “Etkisi” yadsınamayacak kadar çok olan Abdullah GÜL için operasyon başladı…

Recep Tayyip ERDOĞAN, birkaç koldan rakiplerini saf dışı etmenin eşiğine gelmişti.

Bir, Abdullah GÜL, eğer olursa Cumhurbaşkanı sıfatıyla köşke gönderilecek. Bu arada “Dayatma” içinde olan Bülent ARINÇ’ın da karizması çizilecekti.

Burada birincisi gerçekleşmedi ama ikincisi oldu. Bülent ARINÇ’ın karizmasına bir çizik atıldı. Bunun bir kanıtı da, Manisa mitingine katılımın derecesi…

İkicisi ise Abdullah GÜL’ün bir ölçüde ikinci plana itelenmesiydi. Burada da ileriyi görmede yeteneksiz olan Abdullah GÜL’ün sözüm ona “Danışmanları” Cumhurbaşkanlığı seçimin kilitleneceğini görmek bir tarafa, inanamadılar. Onlarda “ekseriyet bizde, ne istesek yaparız” havası hâkimdi… Bu hâkimiyet ve de “Cumhurbaşkanlığı forsundaki güneş”in şiddetli ışığı gözlerini kamaştırmış ve görememişlerdi.

Recep Tayyip ERDOĞAN “Abdullah kardeşim… Bak bana itiraz geliyor. Senin en azından yüzün güleç. Belki bununla bu sorunu atlarız. Bülent ARINÇ’ı saf dışı etmemiz gerek, iş sana düşüyor” diyerek öne çıkarttı ve kelimenin tam anlamı ile “Feda” etti…

“AKP, Kayseri’yi yok sayamaz” tezini savunanların yaptığı ise, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ayaklarının altına “GÜL” dökmek oldu…

Peki, Abdullah GÜL bunu hak etti mi?...

Etmez mi? Sonuna kadar etti. Hatta hakkında çıkan ve seneler önce söylediği sözleri de inkâr ederek bunu fazlasıyla hak etti.

Şimdi “Yollarına gül döktük” Recep Tayyip ERDOĞAN gelir de geçer diye… Geçemedi ama Abdullah’ı da yedi…

07 MAYIS 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..