Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ayak üstü terapi

Ayak üstü terapi
 

Pazar sabahı, dün geceki eğlencenin etkisiyle, baş ağrısıyla uyanıyorum.

Biraz da geceden kendime kızgınım.

Dansöz Eylülü izledin..

Deniz Seki'yi neden sonuna kadar izlemedin?( Saf herif bir daha rüyanda görürsün)

Eşyaları toplamak ve koskoca odayı bırakıp gitmek çok zoruma gidiyor ama ne yapacaksın..

Öğlen on ikiye kadar oteli terk etmem lazım.

Eşyaları çanta almıyor bir türlü.Nedense hep böyle olur.Gelirken güle oynaya bir çantayla gelirsin..

Giderken eşyalar çantaya sığmaz.

Fermuarı zor kapatıyorum. Çanta çizgili, ...doğurmak üzere olan zebra gibi duruyor.

Unuttuğum bir şeyler var mı diye, son bir defa odayı gözden geçiriyorum ve hatıra olarak mini barın fiyat listesini araklıyorum.

Toplantıya geleceğim diye sıfır kilometre kösele ayakkabı almıştım.

Ayaklarım su topladı. Topuklara yara bandı yapıştırdım.

Budist bilgeler gibi terlikle yola çıksam “tam süper olacak” ama.....(!)

Otobüs yolculuğu da güzel fakat kendimi bir on buçuk saat daha gidecek güçte hissetmiyorum..

Resepsiyondaki kızla helalleşip, otelden ayrılıyorum..( Tam da lüxe alışmışken, nasıl bırakacağım buraları)

Güvenlik Taksi çağırıyor..

Taksiden bir minibüse biniyorum ve soluğu hava alanında alıyorum.

Bilet, falan yok..

Türk Hava Yolları gişesine doğru yürüyorum..

13.15'te kalkacak olan uçakta yer var.

Saat daha on bir.

Ne yapacağım o kadar saat.

O sırada uzun siyah deri pardösüsü ile Oktay Kaynarca uçaktan iniyor..

Adam hala “Çakır” gibi;

Kızlar hemen üzerine atlıyor.

— Oktay Bey... Oktay Bey... Fotoğraf çektirebilir miyiz? (Kaşla göz arasında nerden buldular makineyi..)

İstisnasız hepsiyle fotoğraf çektiriyor.( Helal olsun adama).

Birileri gelsin benimle fotoğraf çektirsin diye bekliyorum ama nerdeeeee...

Hava alanında, uçaktan korkan bir adam üç saat on beş dakika ne yapar?

Biiip!

Yanıt veriyorum; içer...( Çok pahalı meret yer)

Barda ki masalardan birine oturuyorum.

Garson geliyor,

— Ne içersiniz?

- Bira..

Garson birayı getiriyor, 33 lük, hem küçük hem pahalı..

Fondip yapıyorum, İkinci bira, üçüncü bira, dördüncü bira...

İçtikçe uçak korkum azalıyor.

Bir taraftan kendimi de motive ediyorum..

"Sen var ya sen isteseydin pilot olurdun pilot.".

"Heeey gidinin koca Ali Gülcüsü, uçaktan korkmak yakışır mı senin gibi adama.?"

"Sen uçarsın da, konarsın da....".

Birisi gelse muhabbet etsek daha iyi..

O kadar içince, boşaltım sistemi harekete geçiyor tabii.

Lavaboya kadar gidiyorum..

Geliyorum, benim masada sarışın bir adam oturuyor...( Biramdan içmiş mi diye bakıyorum....İçmemiş)

—Oturdum ama!

Aranan kan bulundu çok şükür

- Rica ederim canım sıkılıyordu zaten..

— Nereye yolculuk

—İstanbul

- Bende İstanbul’a gidiyorum..

— Uçağınız kaçta?

— 13.15

—Sizinki 13.05

O bileti Atlas jetten almış.

- Erken başlamışsınız..(!)

- Pek içmem aslında ama uçaktan korkuyorum..Gelirken otobüsle geldim..Yine otobüsle dönecektim ama çok zaman alıyor...

Gülümsüyor..

—Toplantı için mi? Geldiniz

- Evet...Siz Gıda fuarına mı geldiniz.?

-Yok..Bende toplantı için, dün geldim bu gün dönüyorum..

— Bu arada adım Ali.

-Bende Yalçın...Yalçın Öztürk..

— Ali Gülcü

Tokalaşıyoruz...

—Sizin işiniz ne?

- Nörologum ben...Doktorum..

Hey güzel Allah’ım ben istedim bir damla, sen gönderdin tonlarla..

—Nerde?

—Haydarpaşa da ( Ayrılırken kartını aldım, Başhekim)

Bulmuşum bedava Doktoru, uçak kalkana kadar istese de gidemez.

Ben Dut ağcından nasıl düştüğümden bir başladım anlatmaya, uçak korkumdan çıktım..

Sabırlı adam....Babacan adam....

Bana ayak üstü bi terepi....Bi terapi...

Coştum ben..İmkanı olsa, uçağın kanadında gideceğim İstanbul’a.

Saatimiz geldi, vedalaştık..Birbirimize kartları verdik...Ayrıldık...

Uçakta yanıma, İsmail diye başka bir arkadaş düştü..Ben cam kenarındayım...

Daha uçağa biner binmez, İsmail koltukta ne kadar kayış varsa hepsini bağladı..Kafayı da arkaya yasladı uyuyacak..

Korkuyor belli..

- Korkuyor musunuz?

- Evet..

Uçak İstanbul’a gelene kadar Yalçın Öztürk bana ne anlattıysa, bende İsmail’e

Bi terapi bi terapi...

İsmail uçaktan kükreyerek indi...

Çantaları beklerken sordu..

-Kuzum bu kadar çok şeyi nereden biliyorsunuz siz.?

İsmail bir daha nerde görecek beni, omurilik pırasamdan salladım

- Nöroloğum ben İsmail..Nörolog...

BİTTİ...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..