Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '06

 
Kategori
Felsefe
 

Ayakaltı felsefe

- Uzun bir yola çıkıyorsun, yanına bizleri anımsatacak bir şeyler al

- Alacağım hiçbir şey varlığınızın yerine geçmez,

- Biliyorum ama yine de bazı şeyleri unutmanı engeller

- Hiç yaşanmamış gibi geçen yılların ardından, unutmaya değmeyen kaç şey var ki, mesela ilk aşk mı, mesela ilk maaş mı, mesela ilk çocuğun doğuşu mu, niçin anımsamalıyım ki onları?

- Yaşadığına tanıklık etmek için, sen de vardın bir zamanlar denmesi için, onlar da hayatımdan geçti demek için.

- İlk insan belirdiğinden bu yana yaşamış milyarlarca insanın kaç tanesinin yaşam öyküsü veya anıları insanlığın aklında kalmıştır ki, ben bunları saklayayım?

- Sen yanlış düşünüyorsun, alışkanlıklar, aidiyetler, topluluklar bu anılar sayesinde oluşuyor, insan kendine benzeyenler ile bir arada yaşamak istiyor. Bunun sebebi babalarından, atalarından öğrendikleridir, her öğrendiğin bu anılardır aslında.

- İlginç bir yaklaşım, beni ben yapan toplumun hafızasını oluşturan anılardır, anımsamalardır diyorsun, ama anımsadıklarının pek yararı olmuyor değil mi? mesela savaşın kötülükleri, paylaşmanın iyiliklerini bile bile, öğrene öğrene geliyorsa insanlık niçin kötülükler bitmiyor, iyilikler artmıyor?

- Bak burada çuvallamak üzereyim. “Hafızayı beşer nisyan ile maluldür” sözünü dayadın önüme sıkıştım kaldım. Yanına hiçbir şey almadan gitmeyi seviyorsun sen.

- Evet, ben atalarının hiçbir söz söylememiş olduğu bir toplum olsun istiyorum. Anılar kirlenme yaratıyor, anılara sahip olacağız diye insanlar birbirini yiyor. Değerler yaratıp değerlerin esiri oluyor. Aslında yaratılan bir çok değerin mülkiyeti korumak için bir kandırmaca olduğunu düşünüyorum. Mülkiyet olmasa kandırmaca değerler de olmayacak anılar da olmayacak.

- Sen yazıya ve tarihe karşısın değil mi?

- Öyle mi görünüyorum?

- Öyle tabii, ama düşün anılar ve toplum hafızası olmasa, tekerleğin bulunmasından bu yana elde edilen bilgiler sonraki nesillere nasıl aktarılırdı? Kolaylıklar nasıl anlatılırdı?

- Her yeni doğan yeniden tekerleği mi keşfetmeli, ateşi mi bulmalı, geçmişin ona aktardıklarından niçin yararlanmasın?

- İşte buna sonradan miras diyorlar, para ve mülkiyet bulunanın paylaşımından çok bulanın varlığının artmasına yöneltiyor insanlığı, bulunanlar , keşfedilenler öncelikle bulanın faydasına çalışmaya başlıyor. Toplum ikinci planda kalıyor.

- Nasıl yani

- Gazetelerde okuyor, TV lerde seyrediyoruz, salgın hastalıkların bile bazı ilaçlar satılsın diye tetiklendiği söyleniyor. Dünyanın geldiği bu noktada doğal hayatın, insan varlığının ekseni gücün daha güçlenmesi doğrultusunda oluyor. Anılarımız, geçmişimiz daha iyiden ziyade daha güçlüye hizmet ediyor.

- Senin dediğin yaşam biçimi hayvanlarda bile yok, onların bile genlerine işlemiş varlığını sürdürme bilgileri var.

- İnsanda da var bu bilgiler, ama doğuşta zayıf olduğu için diğer canlılardan fazla korunmaya ihtiyacı var, bu korunma ihtiyacı zorunlu anılarını zorunlu olarak bencil olarak kullanmaya itiyor insanlığı, ataları insanlara hayvani davranışın insanbi özetini sunuyor ve şöyle diyor” önce kendini kurtar” bu tümüyle bugünü oluşturan neticeyi ortaya koyuyor.

- Peki senin dediğin gibi bir ütopya mümkün mü? Mülkiyetsiz ve atasız toplum ütopyası

- Neden olmasın, olay gücün ne yönde kullanıldığına bağlı, her ne kadar mülksüzler hiç güçlü ve organize olamadılarsa da bu hiç olamayacakları anlamına gelmez. Yeni dünya mülksüzlerin de güçlenmesine olanak sağlayacak teknolojik imkanlar sunuyor.

- Nasıl yani?

- Bir küçük çocuğun bile dünyaya egemen olabileceği bir teknoloji ortalarda dolaşıyor, bu sayede mülksüzlerin egemen olduğu yeni bir dünya kurulabilir.

- Mülk olmayınca teknoloji gelişir mi dersin?

- Alışkanlıklarımız buna hayır yanıtını verse de alışkanlıklar da değişebilir, zaman alacak bu durum ama, denemek zarar vermez.

- Yaşadığımız olumsuzlukların sebebi anılarımızda, aktarılan anılarımızda diyorsun yani

- Ben öyle diyorum, sen hayır diyorsun, o halde dünyanın halinden memnunsun yani?

- Memnun olmasam da bunu geçmişe yüklemenin haksızlık olduğunu düşünüyorum

- Katolikler ve Ortodokslar niye bin yıldır kavgalıdır, Caferiler binlerce yıldır niye belli zamanlarda vücutlarına işkence ederek hangi acıyı yaşatırlar, Irakta, Şii ve Sünniler niye düşmandırlar, Yunanlılar ile niye dost olamıyoruz, daha sıralayım mı tarihin ve anıların bize anlattıklarını…

- Sen ne dersen de dünya böyle kalacak

- Öyle mi?

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..