Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ayakta kalabilmek!

Ayakta kalabilmek!
 

Dünya ile ilgili tasavvurlarınız, sahip bulunduğunuz olanaklar, olasılıklar ve rastlantılar sizi pek fazla etkilemiyor. ...................


Mantığın ötesinde bireyler kurallarla bir araya gelir.

Bütün imkanlarını dolaşarak yaşamın sonuna uzanır.

Bu aşamada artık kendini reddetmemesi gerekir.

Gerçeklik dünyasında bunun nasıl olduğunu anlatmak gerekirse orası ciddi bir algılamayı/yaşamayı elzem kılıyor.

Şimdi bunu sorun etmeden akıl yoluyla daha basit oluşumlara değineceğim. Zira gerçeklik dünyası şu andaki işimiz değil. 

Diyelim ki İnanç dünyası içindesiniz.

Başta Çağımız düşünürlerinden araştırmacı yazar Üstad Ahmed Hulûsi’yi sonra sırası ile, Gavsı Azam Abdülkadir Geylâni Hazretlerini, İmamı Gazali, Abdülkerim Ceyli Hazretleri, Mevlâna ve Muhittin-i Arabi’nin eserlerini okuyup hatmettiniz.

Üstüne üstlük, bilimsel yöndeki araştırmalarınız onları destekledi.

Varsayalım ki sorulara verilecek yanıtlarınız belirli bir statü içeriyor. Artık kendinizden eminsiniz.

Her açıdan, muhatabınız tatmin oluyor.

Dünya ile ilgili tasavvurlarınız, sahip bulunduğunuz olanaklar, olasılıklar ve rastlantılar sizi pek fazla etkilemiyor.

Ama yine de karşı karşıya olduğunuz tehlikeleri savuşturmak için –size yön veren temel bilgilere sahip olmanıza rağmen- uyanık olmak, ayakta kalmak zorundasınız.

Çünkü rüzgâr, her zaman hafif ve istediğiniz istikamette esmeyebilir.

Yaşamı, inancı savunmanın doğru bir iş olduğunu bildiğiniz halde, bunu yapamayabilirsiniz.

Her koşulda ayakta kalabilmenin, mevcut imkânları tartabilmenin yegâne işareti, riskler ve ansızın ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara karşı hazır olmaktır.

Sizi eleştirenler, bir şekilde gözdağı vermeye kalkışmışlarsa “şans, tesadüf, olasılık…” gibi gerekçelere sığınmadan, yerinizde durmanız gerekiyordur.

Tehlike ne kadar büyükse, yaşam yanınız, azminiz de o derecede fazla olmalıdır.

Sudan bahanelere sığınıp “Of, aman neden, niçin?” gibi tavır takınmalar ve bir zamanlar sevdiğiniz için deli divane olurken, şimdi hor hakir görmeler, ilmi bir hobi olarak değerlendirdiğinizin işaretidir.

Unutulmamalı ki; İnsanoğlu yanlışlarından bir şeyler çıkararak düzeleceği, hız kazanacağı yerde, illa ki haklı olduğunu tutturuyorsa, yerlerde sürünüyor demektir.

Artık ayakta kalabilmenin tek çıkar yolu, akla gelebilecek tüm olasılıkları, peşinen kabul etmek, atlanmış olanlar varsa onları yeniden gözden geçirebilmektir.

Bu husus elzem olan bir davranış biçimidir.

Madem ki bir yaşama çabası içindeyiz, öyleyse bundan iyice yararlanmalı ve şartlar ne olursa olsun, sarsılmadan dimdik durabilmeliyiz.

Böylesine bir tavır, kesinlikle kafa tutmak ve asi olmak anlamına gelmez.

Zira, edep dışına çıkmamak, tepkisiz kalmak, ilk planda düşünülenler olmalı.

Düşünüyorum da; başı hep dik, onurlu, düşüncelerinden, inandıklarından asla ödün vermeyen ‘Adam gibi adam’ diyebildiğimiz birçok kişi tanıyorum.

Toplum tarafından da tanınıyor ve takdir ediliyorlardı. Onlardan bir şey duyunca toplum kendine çekidüzen verme ihtiyacını hissediyordu.

Bugün ortalıkta yoklar, kayboldular.

Şimdi isimleri bile zor hatırlanıyor.

Ruh kendini yok saydığı için maddeye dönmüşler diyemiyeceğim ama gerçekleri eskiden konuştukları mevzuları/ilmi bugün unutmuşlar diyebiliyorum.

Bunun nedeni çok basit; bir duygusal olay, tasavvufi yaşamlarını bitirmiştir.

İnanın, mübalağa etmiyorum, kafadan da atmıyorum, bunu gözlemlerime dayanarak söylüyorum.

“Ama yine de iyi ki onlarla beraber olmuş, farklı günler yaşamışız” diyorum.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

Yer altına inmiş olsalar bile, insanlara  bugün ayakta kalabilme hususunda farkında olmadan yardımcı oldukları için.

 

Ahmed F. Yüksel

 

https://twitter.com/sufafy


https://twitter.com/AhmedHulusi


http://www.ahmedhulusi.org/

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..