Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '11

 
Kategori
Efsaneler
 

Ayasofya; Melek ve Çırak efsanesi

Ayasofya; Melek ve Çırak efsanesi
 

Ayasofya'da son restorasyon sırasında açılan "melek" tasviri


Bir şey ne kadar büyükse, ona ait olanlar da o kadar çok olur. Ayasofya, yaklaşık 1500 yılda (MS 537) yaptığı ününü, “çokları” ile de pekiştirmiştir. Bu çoklar arasına, efsaneleri de girer. Bir çok yazar ve ünlü kişi, Ayasofya anılırken, onunla birlikte anılmak için ya bir efsane uydurmaya çalışmış ya da var olan efsaneleri değiştirerek efsanenin bir parçası olmaya uğraşmıştır.

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde, kitaplar dolusu efsane çıkmıştır Ayasofya için. Bir iki var olan kaynağa, bir iki de hiç var olmamış kaynağa göndermeler yapılarak. Bazen efsaneye güç katmak için kaynaklar üleştirilmiş, iki üç kaynakta gösterilen aynı efsanenin farklı versiyonları birleştirilmiştir. İşin en ilginç tarafı, “zamana ve zemine göre” uydurulan efsanelerdir. Dönem için sürdürülen politikayı desteklemek için Ayasofya üzerinden efsaneler örülerek, halk arasında yayılmıştır. Günümüzün popüler deyimiyle “resmi ideolojiyi desteklemek için” Ayasofya, yardımcı tema olarak kullanılmıştır.

Her devirde yapı hakkında çeşitli efsaneler çıkmasına rağmen, “Melek ve Çırak” efsanesi, Ayasofya’nın belki de en önemli efsanesidir. İnternette Türkçe yayınlanan ve “bir sitede gör – kes – yapıştır” yöntemiyle üreyen sitelerde pek rastlanmayan bir efsanedir bu[1].

Efsanenin en gelişmiş şekli 1389 ve 1391 yılları arasında Konstantiniye’yi ziyaret eden bir Rus gezginin Anonim’inde karşımıza çıkar.

“Ayasofya’ya gelindiğinde, sahanlığa güney kapısından girilir. Orada Aziz Mikail’e adanmış küçük bir kilise vardır. Aziz Mikail, şantiye bekçisi olan genç adama bu kilisede görünmüştür.

Aziz Mikail aniden belirmiş ve genç adama şu soruyu sormuştur; “Bu kilisenin inşaat ustaların neredeler ve adları ne?”

Genç adam şaşkınlık biraz da korku içinde Mikail’e cevap vermiş; “Ustalar akşam yemeği için saraya gittiler ve kilisenin adı yok[2]”

“Git, ustalarına haber ver. Ayasofya’ya adanan bu kiliseyi bir an önce bitirsinler.

“Saygıdeğer efendim, görüntünüz beni korkuttu, ışığınız beni körletti. Sizin adınız nedir saygıdeğer efendim?”

“Benim adım Mikail”

“Saygıdeğer Mikail efendim, ben ustalarım dönene kadar buradan ayrılamam.”

Bunu işitince Aziz Mikail genç adama sordu.

“Senin adın ne?”

“Benim adım Mikail”

“ Mikail, imparatora git ve ona, ustalarına Ayasofya’ya adanan bu kiliseyi bir an önce bitirmelerini emretmesini söyle; Ayasofya’nın şantiyesini senin yerine ben bekleyeceğim ve ben de kutsal Tanrı İsa’nın gücü bulunduğu için sen gelmeden buradan ayrılmayacağım”

Çırak Mikail imparatorun yanına gitti ve Aziz Mikail’in ona görünüp kendisine söylemesini istediklerini iletti. İmparator gencin dediklerini duyduktan sonra bir süre düşündü ve onu Roma’ya gönderdi.[3]

Böylece Çırak bir daha Ayasofya’ya dönmeyecek ve Aziz Mikail’de sonsuza dek Ayasofya ve Konstantiniye’nin koruyucusu olarak kalacaktı”

Kutsi Akıllı

Yazının devamını ve dipnotları http://diflek.com/1128/ayasofya-melek-ve-cirak-efsanesi/ adresinde bulabilirsiniz.
 

 
Toplam blog
: 32
: 1615
Kayıt tarihi
: 01.06.11
 
 

Olduğu gibi kabullenmek yerine "neden" sorusunu sormayı yeğlerim. 25 seneye yakındır senaryo çalışma..