Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '12

 
Kategori
Tarih
 

Ayasofya Efsaneleri

Ayasofya Efsaneleri
 

 

Ayasofya’yı gezdikten sonra, kulağımıza gelen efsanelerine de göz atmak gerekli.

Ayasofya ile ilgili beş cildlik kitap yazılır herhalde.

O kadar çok yazacağınız anlatılar varki… İsterseniz önce küçük – minik bir Ayasofya tınımı yapayım sonrada anlatılanlara kulak verelim.

 

Ayasofya İmparator I. Constantinus (324–337) zamanında yapılmış.

Birinci Ayasofya’nın inşasına Konstantinos zamanında başlanmışsa da inşaatı 360 yılında tamamlanmış.

Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmış.

İmparator II. Theodosius, Ayasofya’yı ikinci defa yaptırmış.

415'te ibadete açmış.

532'de Nika ihtilali sırasında yanmış.

1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar bulunmuş.

Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalarmış.

İmparator Justinianus (527–565) ilk iki Ayasofya’dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş.

Ünlü mimarlarından Miletos’lu İsidoros ve Tralles’i Anthemios’a günümüze ulaşan Ayasofya’yı yaptırmış.

Yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış.

27 Aralık 537'de tamamlanmış.

Miletli Isidore ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanan binanın Aralık 557 depreminden sonra zayıflayan kubbesi Mayıs 558'de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiş…(alıntı)

 

Bu böyle sürüp gidiyor. Üstelik bu efsaneler o kadar ayrı zamanlara bölünüyorki… Bizans döneminde de efsaneler ver Osmanlı döneminde de. Hepsi de birbirinden enteresan!

Evliya Çelebi bu konuda bir çok yazı yazmış.

 

Sizlere aktaracaklarım:

 

Akşemseddin'in ilk tefsir dersini verdiği pencere, soğuk pencere ismiyle anılmaktadır. Bu pencereden esen serin rüzgârın ilahiyet tahsil edecek talebeye zihin açıklığı verdiği inancı beslenirdi.

 

Ayasofya'nın güney tarafındaki delhizlerde bulunan oyuk bir taş Hz. İsa'nın beşiği olarak gösterilmekte idi. Kadınlar yeni doğmuş rahatsız çocuklarını bu beşiğe koysalar sıhhat bulacaklarına inanılmıştı.

Müslamanların inanışlarına göre Hızır, Ayasofya'da top kandilin altında namaz kılardı. 40 sabah aynı yerde namaz kılanların Hızır'a rastlamaları mümkündü.
Hızır genelllikle bir derviş kılığında görünürdü. Eğer o anda tanınır ve eline sarılırsa dilenilen şey olurdu. Ayasofya'nın kubbesindeki 4 melek tasviri de birer tılsım sayılırdı.


Bunlardan biri de Cebrail sureti kanat takıp sayha vurursa (bağırsa) doğu semti ganimet olur derlerdi. İsrafil sureti sayha vursa batıda kıtlığa dalalet eylerdi.


Mikail seslense kuzey tarafında bir asi ortaya çıkardı. Azrail seslense cemi âlemde taun (veba) başgösterirdi diye itikad edilmişti.

 

Caminin 361 kapısı vardır. Ama yüzü büyük kapıdır ve cümlesi tılsımlıdır.

 

Defalarca saysak bir kapı daha meydana çıkar, ona dahi nişan koysak görmediğimiz bir kapı zahir olur '(görünür) tuhaf hikmettir.


Orta cümle kapısı üzerinde sarı piniç tabuta benzer bir uzun sanduka vardır. İçinde Kraliçe Sofya'nın naaşı mumya olarak defnolunmuştur.
 

Nice kimseler bu sandukaya dokunmaya cür'et ettiklerinde caminin içinde büyük bir deprem ve velvele peyda olduğundan vazgeçmeye mecbur kalmışlardır.


Bunun üstünde "amud-u sagirmlerin (küçük direklerin) takı üzere bir mermer kitabe içinde Kud-sü Şerif'in eski kıblesi tavsvir olunmuştur.

İçi türlü cevherlerle süslenmiştir. Bu dahi tılsımdır.

Kimse dokunmaya cesaret edemez.

 

Ayasofya mevcut 11 kuyudan biri bileziğinden ötürü Hz. İsa'ya izale edilmektedir.

 

Yukarı mahfilin doğu tarafında mermere döşeme üzerinde yazılı bir taş vardır. Taşın üstünde 1205 Haziran'ın 1'inde ölen Ehlisalib reisi Hanri Dandalo ismi yazılıdır. Dandalo buraya gömülmüştü.
 

Lahid içinde bulunan zırhı ve arması Fatih tarafından ressam Bellini'ye hediye olunmuştur.


Evliya Çelebi unutkanlık hastalığına tutunanların Ayasofya kubbesi ortasındaki altın top altında yedi kere sabah namazı kılıp dua etmeleri ve her vakitte yedişer siyah üzüm yemeleriyle dertlerinin iyileşeceğini yazmaktadır.
 

Ayasofya'nın geride cümle kapılarının batı tarafı nihayetindeki dreklerden biri Terler Direk ismiyle anılmaktadır.

 

Bu rutubetli sütun önünden asırlarca, binlerce insan geçmiş ve türlü dertlere şifa ümidiyle uzattıkları parmaklarıyla sütunda derin bir çukur bırakmışlardır.
 

Kıble kapısının kanatları Nuh Peyamber'in gemisinin tahtasından yapılmıştır diye efsane vardır.


Tacirlerin, kaptanların o kapının önünde namaz kılıp ellerini kapının tahtasına sürmeleri ve Nuh peygamber ruhuna bir fatiha okuyup sefere çıkmaları uğurlu sayılırdı.


Yürek oynamasına ve nefes darlığına uğrayanların Ayasofya içindeki kuyunun suyundan sabah erkenden aç karnına üç kere içerlerse iyileşeceklerine inanılırdı.(alıntı)

 

 

Devam edecek…


Nazan Şara Şatana

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....