Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

15 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Aydın mısın?

Aydın mısın?
 

Rıfat Ilgaz


Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına

KORKULUK OL…

AYDIN MISIN?

Rıfat Ilgaz’ın şiirinin başlığını bu yazıma başlık yaptım. Çünkü bu soru çoğu aydınım diye ortalıklarda dolaşanlara sorulması gereken bir soru.

Soruyu kime soralım?

Günlük gazeteleri okumak söyle dursun, okullardan mezun olduktan sonra bir tek dahi kitap okumayan ve bunu da çekinmeden söyleyip de sonra oyun masasında günde 5 veya 6 saat mesai yapanlara mı sorsak?

Siyaset pazarlarında meydanı kimseye bırakmayan, söylediği her sözle beynimizi paçavraya çeviren, ikide birde söze ”Biz aydınlar olarak,, diye başlamayı marifet sayan, kerameti kendinden sözde okumuş yazmışlara mı sorsak?

Adının önünü anlı sanlı akademik ünvanlarla donatıp, rahat zamanlarda atarken mangalda kül bırakmayan, koşullar sıkıya girdiğinde önce okuduğu gazeteyi değiştirip, evine giderken arka sokakları kullanan, sağını solunu kollaya kollaya evine giden, “Salla başını al maaşını,, ilacıyla ayakta durmaya çalışan proflara mı sorsak?

Örgütlü toplumun gerekliliğinden herkesten fazla söz eden ancak bu güne değin hiçbir siyasi partiye üye olamamış, hatta kuşları sevenler derneğine bile üye olmaya çekinen sözde toplumculara mı sorsak?

Soruyu kime soralım?

Dünün Ali kıran baş kesen, hızında tozu dumana katan, yanına yaklaşılmayan, burnundan kıl aldırmayan, bugünse liberal pazardan payına düşen iki kemik parçasına tav olup da içki sofralarında, aile toplantılarında kendi geçmişine söverek buzlu viskiyle serinlemeye çalışan sosyalist eskisine mi sorsak?

Ya da bir fakülte bitirip diplomasının üstüne de yüksek lisans sosu kondurup doğduğu köye gitmeyen, çocukluk arkadaşlarıyla kenar mahallerin birinde çay içmeyi köylülerle takılmak saydığı için yolunu değiştiren üniversiteliye mi sorsak?
Yahut, gençliğinde, kendisine karşıt düşünceden olmayanlar dışında başka bir sermayesi olmayan; ama bugün o yaptıklarının içini dışını kaç renge boyayıp meyhane, kahvehane köşelerinde çevresine pazarlamaktan öte bir iş becerememiş eskinin bıçkın delikanlı devrimcisine mi soralım bu soruyu?

Haaa.. kime soralım.

Görüyorsunuz liste uzayıp gidiyor.

Oysa Rıfat Ilgaz’ın sorusunun yanıtı çok açık.

Aydın mısın?

Yoksa benden geçti mi diyorsun!

Öyleyse.

AÇ İKİ KOLUNU, KORKULUK OL BARİ.

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..