Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '09

 
Kategori
Anılar
 

Aydın ve incir, incirdeki zehir "Aflatoksin” - 2

Aydın ve incir, incirdeki zehir "Aflatoksin” - 2
 

Köşk İlçesine Yapılan Turne

Aydın’ a taşındığım aylarda, Ankara’ da 10 yıl para ödediğim kooperatifteki evimi teslim almıştım. Evimi; kendisi doktor, hanımı avukat olan genç bir aileye kiraya verdim. Ankara’dan aldığım kira, Aydın’ da oturduğum evin kirasını karşıladığı gibi fazladan biraz da para artıyordu. Aydın’ da kendi evimde oturuyormuş gibi oldum. Evimle işyerim arasındaki uzaklık, 750 - 800 metre kadardır. İşyerime gidiş geliş gibi ulaşım masrafım yok... Çarşı ve pazardaki fiyatlar uygun, pek pahalı sayılmazdı. Aydın şehri, gürültüsüz ve sakindi.

Parasal açıdan çok rahatlamıştım. Artık eşimin ihtiyaç olarak belirttiği taleplerine cevap verecek durumdaydım. Eşim, bulaşık makinesi ile fırınlı ocak istiyordu. Öyle demeyin; 1992 yıllarında, dayanıklı tüketim malları bu günkü gibi değil, çok daha pahalıydı. Eşimin bu isteklerini pazarlık gücünün bende olması için para biriktirerek peşin olarak alacaktım. Eşimin isteğini iki, üç ay içinde yerine getirmeyi planladım. Bu sırada, kendi kendime bir karar daha aldım. Bu karar, eşimle benim bundan sonraki yaşantımızı etkileyecek, hiç ödün vermeden uygulamaya koyacağım bir karardı. Kararım, çocuklarım küçükken memur maaşımla olabildiğince, yapabildiğim kadar tasarruf yapmaktı. Daha öncede bahsettiğim gibi hiç sigara kullanmadım, içkinin tadını bilmem. Zorunlu harcamalarım dışında fuzuli, lüzumsuz hiçbir harcamalarım olmayacaktı. Kooperatife girmem ve 10 yıl boyunca kooperatife para ödemem bana iyi bir ders olmuştu. Bundan sonraki stratejim ufak, tefek yatırım amaçlı alış verişlerimi peşin para ile yapacaktım. İstiyordum ki, peşin alış verişlerde pazarlık gücü bende olsun ve çok sıkı pazarlık yaparak alacağım her şeyi en uygun fiyata alayım…

Biriktireceğim maaşımı hangi değerler üzerinden tasarruf yapabilirim diye düşünmeye başladım. Bazı arkadaşlarımın yaptığı gibi borsaya giremezdim. O yıllarda, Türkiye’ de borsa çok daha sığdı. Dahası, borsada bazı kurt insanlar hile ile (Manipülasyon yoluyla) borsaya girmiş olan benim gibi küçük tasarrufçuların paralarını iç edip, buharlaştırıyorlardı. Belki çoğu kez borsa yönetimi bu işe dur bile diyemiyordu. Çünkü bu kurtlar, çok şeytani planlarla hareket ediyorlardı. Borsada, çok sinsi operasyonlar gerçekleştiriyorlardı. Kurtların bulunduğu borsaya bizim gibi kuzuların dişinde tırnağında arttırdığı küçük birikimlerini yatırması akıl karı değildi. Bu kurtlar, bizim gibi kuzuların postunu tike tike eder, her bir tikesini de bir dağın başına bırakırlardı. Dolaysıyla borsa işinde bazı arkadaşlarımın gösterdiği cesareti gösteremezdim.

Bankayla hiç işim olmadı.

O yıllarda Ülkemizde enflasyon çok yükseklerde seyrediyor. Paramı TL. olarak da tutamazdım. Paranın yeşili, kırmızısı, milliyeti, milliyetçiliği olmaz. Kazandığım para, benim alın terimdi. Alın terimi kurda, kuşa bizi yönetenlerin bir gecelik kâbus dolu kararlarına yem etmemeliyim diye düşündüm. Bu durumda, tasarruf olarak paramı değerlendireceğim tek araç kalıyordu. O da döviz almak…

Dolar mı, mark mı? Hangi dövizde karar kılmalıyım diye düşündüm. Kendimle konuşmaya başladım: “Döviz içinde en sağlam para dolardı. Çünkü doları dünya kullanıyordu. Dolar, dünya piyasasında tedavülde en çok dolaşan para idi. Arkasında koskoca Amerikan Merkez Bankası ve Avrupa devletlerinin tamamının milli hâsılasının toplamından daha çok yıllık hâsılası olan Amerikan Ekonomisi vardı. Bu para batarsa dünya batardı. Bu paraya bir şey olmaz. Tasarrufumu Amerikan Doları olarak yapmalıyım.” dedim.

Maaştan bir gün önce, o günün akşamı o ay içinde geçimim için yapacağım harcamaları ve ödemeleri tek tek gözden geçiriyordum. Benim iradem dışında gelişecek, tahmin edemediğim muhtemel harcamalarım içinde de küçük bir para ayırıyordum. Geriye kalan parayı, olduğu gibi dövize yatıracağım para olarak hesaplıyordum. Ayın on beşinde de hesapladığım param kadar Ramazanpaşa Mahallesinde bulunan Söke Döviz’ e gidip döviz alıyordum.

*****

Yukarıda anlattığım kararımdan dolayı o günden bu güne çok sade giyinip, kuşanıp çok planlı yaşadım. Ekonomik anlamda alçakgönüllü (mütevazi) yaşantımda hiç sıkıntılarım, inişlerim, çıkışlarım, zik zaklarım olmadı. Her zaman planlı bir bütçeye sahip oldum. Hiçbir ay açık bütçem olmadı, daha doğrusu tasarruf ağırlıklı bütçem oldu. Şükürler olsun o gün, bu gün hiçbir bankanın kredi kartı namerdine, ele güne muhtaç olmadım. Bu gün ayaklarım daha da sağlam yere basıyor.

*****

Aydın Vergi Denetmenleri Büro Başkanımız Hasan Tahsin SEVGEN, Şubat /1992 başında yıllık turne programlarını biz Vergi Denetmenlerine tebliğ etti. Büro Başkanımız Hasan Tahsin SEVGEN, ilginç bir kişiliği olan bir şahsiyetti. Kendisi, İzmir’ li idi. Öteden beri de İzmir’ in yerlisi olan bir aileden geliyordu. Uzun süre İzmir’ de Vergi Denetmenleri Büro Başkanlığı yapmıştı. Aydın’ da da Vergi Denetmenleri Büro Başkalığını yürütüyordu. Bu üstadımızın takdire yaraşır, çok takdir edilen hak ve adalet anlayışı vardı. Cebinde, daima iki kalem taşırdı. Biri devletin kalemi, diğeri de kendi şahsi kalemi idi. Masasında da not aldığı iki ayrı kâğıt destesi bulunurdu. Biri devletin kâğıdı, diğeri de kendi şahsi kâğıtlarıydı. Devletinin işini devletin kalemi ile devletin kâğıdına, şahsına ait bir konuyu da kendi şahsi kalemi ile kendi şahsi kâğıdına yazardı. Bazı insanlar doğuştan yönetici olarak doğarlar. Başkanımız Hasan Tahsin SEVGEN' de öyle birisiydi. Kendisi uzun boylu, ak pak yüzlü, yüzü devamlı gülümseyen inançlı bir kişiydi. Konuşurken gözü yerinde durmaz, gözü de konuşurdu. Konuşmaları arasına sıkıştırıp sık sık söylediği bir söz vardı:"Allah seni inandırsın" sözü. Bu sözü hala kulaklarımda...

Yıllık programımız dahilinde turne yapma günümüz gelip çatmıştı. Bütün arkadaşlar, 15 Şubat itibariyle Aydın’ ın tüm ilçelerine dağılacağız. Programa göre; bizlerde de benimle aynı dönemde, Aydın’ a tayini çıkmış olan meslektaşım Vergi Denetmeni O.Nuri K…………. Bey'le birlikte, 15 Şubat 1992’ da Aydın’ ın Köşk ilçesine olacağız. Diğer işlerimizin yanında, O.Nuri Bey'le ile müşterek de bir işimiz vardı. Bu işimiz, Köşk Malmüdürlüğü’nde kurumlar vergisi mükellefi olan ve incir ihracatı yapan bir şirkete aitti. Şirket, yaptığı ihracattan dolayı bizde (Maliye’ de) yüklü tutarda vergi iadesi talep ediyordu.

O.Nuri Bey’in bir Brodway arabası vardı. Benzinine katkı sağlamam şartıyla her gün Köşk İlçesine O. Nuri Bey'in arabası ile gidip, gelmeyi planladık. O.Nuri Bey, 15 Şubat’ ın sabahı arabası ile beni evimde aldı. Yola çıktık. Hava pırıl, pırıl… Yolun sağı, solu yeşilliklerle dolu… Dağ yeşil, ova yeşil… Ovada, dümdüz kaymak gibi yol... Yolu, yeşillikler içindeki adeta kayarak gidiyoruz... Arabamızda ne bir ses, ne de bir sarsıntı var...

Köşk, iki sene önce 20 Mayıs 1990 tarihinde yeni ilçe olmuştu. Aydın - Denizli yolu üzerinde ve Aydına 18 km uzaklıkta bir ilçe… Göz açıp kapatıncaya kadar gibi kısa bir sürede Köşk ilçesine geldik. Köşk İlçesi tayinle gelen O.Nuri Bey'le benim Aydın' da ilk görev aldığımız İlçe oluyordu. Bundan sonra sırası ile diğer ilçelerde de görev alacağız. Yoldan saptıktan sonra İlçe Merkezine doğru 1.km içeriye girdik. Doğrudan Mal Müdürlüğü’ ne vardık.

Malmüdürlüğü o yıllarda Köşk Pazarının kurulduğu çarşı içinde iki katlı bir evden dönüştürülmüş çok odaları bulunan bir binanın alt katındaydı. Köşk yeni ilçe olduğu için İlçe Malmüdürlüğü geçici olarak kiralanmış bu binada faaliyetlerini sürdürüyordu. Çalışma ortamı çok ilkeldi. Memurlar çok sıkışık oturmuş bir şekilde işlerini yapıyorlardı. Binanın üst katında da İlçe Kaymakamlığı bulunuyordu…

Malmüdürümüz Tunceli idi. Gözleri gülen, yüzünde gülümseme eksik olmayan, buğday benizli, siyah boncuk gözlü, canlı bakışlı, uzun boylu bir gençti. Çok duru bir Türkçesi, canlı ve enerjik bir anlatımı vardı. İstanbul Türkçesi akıcılığında konuşuyordu.

Malmüdürümüzün odasında çayımızı yudumlarken Müdürümüz; Dairenin genel durumu, binanın yeri konusundaki fiziki olumsuzlukları ve Köşk İlçesinin ekonomik durumu hakkında genel anlamda bizlere açıklayıcı bilgiler verdi.

*****

Köşk, ekonomisi tarıma dayalı bir ilçeydi. Halk, Menderes Ovasında narenciye, pamuk, mısır, karpuz, erik, şeftali, buğday gibi ürünler yetiştiriyorlar. Köşk’ ün dağ köylerde ise önemli miktarda zeytin, kestane, incir üretiliyordu. Özellikle, yüksek dağ köylerinde yılda 10.000 ton civarında kestane üretilmekteydi. Öteden beri bölgenin en büyük kestane pazarı Köşk ilçesinde kuruluyordu. Hayvancılık, tarımın yanında ikinci bir iş olarak yapılmaktaydı.

*****

Daha ilk günümüzde zaman çabuk geçmiş, öğle olmuştu. Dışarı çıktık. Hava ılıktı. Gökyüzü, güneş sabah olduğu gibi yine pırıl pırıldı… 15 Şubat olmasına rağmen, dışarıda Kırşehir- Nevşehir’ de bizim 15 Mayıs’tan sonra yaşayabileceğimiz bir bahar havası vardı. İlçe Merkezini dolaştık. İlçe Merkezi küçücüktü.. İlçedeki tüm işyerleri, 750 – 1000 metre çapında bir alan içine sıkışmış vaziyetteydi. Dolaşmaya başladık. Yemek yiyeceğimiz eli, yüzü düzgün bir yer aradık. Ancak çarşı içinde, içimize sinerek yemek yiyebileceğimiz doğru dürüst bir yerin olmadığını gördük. Kapıda, omuzlarında masa sildikleri kirli uzun peçeteleri sarkan kaba giyimli bir insan, sizi içeri yemeğe davet ediyor. Dönüşte bakıyorsunuz ki aynı insan hem mutfakta yemek hazırlıyor hem de garsonluk yapıyor. Masalar üstünde içi su dolu kirli plastik sürahiler, kirli masalar, sandalyeler. İlçede bulunan bir iki lokanta, tam bir küçük kasaba lokantaları görünümündeydi.

Biraz yürümüş olalım diye çarşı dışına çıktık. Başçayır yolundan dağa doğru yürümeye başladık. Daha 1 – 1, 5 km. kadar ancak yürümüştük ki kendimizi zeytin bahçelerinin içinde bulduk. Aman Yarabbi ne müthiş bir doğa… Her taraf yemyeşil… Her taraf, sarı beyaz papatya çiçekleri ile dolu. Zeytin ağaçlarında yayılan zeytin kokusu, papatya kokusunu harmanlıyor. O. Nuri Bey' le zeytin bahçesinde, papatyaların içinde mıhlandık kaldık. Bir tarafa gitmek istemiyoruz. Ellerimize papatyaları demetlemeye başladık. Bu sırada O. Nuri Bey birden şevke geldi ve Türk Sanat Müziğinden bir parça tutturdu.

Aman Allahım bu ne güzel bir ses… Bu ne güzel bir yorum… Ne güzel, ince, narin, zarif el kol hareketleri… Şaşırdım kaldım. O. Nuri Bey ve Türk Sanat Müziği… Hiç beklemiyordum. O.Nuri Bey şarkıyı söylerken adeta kendinden geçiyor, öyle ki bütün benliğini söylediği şarkıyla birleşiyordu. Canlı zeytin ağaçları ve papatyalardan oluşan muhteşem stüdyomuzda, geniş bir repertuara sahip olduğu anlaşılan O.Nuri Bey; şarkısının birisini bitirip, bir başka esere başlıyordu… Yorumladığı sanat müziği eserleri yönünden ( ki iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisi olduğumu söyleyebilirim.) aynı eserleri televizyonda yorumlayan sanatçıları göz önüne getirerek O.Nuri Bey' ı o sanatçılarla karşılaştırdığımda; O. Nuri Bey'in keşfedilmemiş, işlenmeyi bekleyen, değerli bir cevher olduğunu düşündüm ve keşfedilmemiş olmasından da kendi adıma üzüntü duydum. O.Nuri Bey, bu güzel sesini, bu güzel yorumlarını geniş kalabalıklara ulaştırabilseydi diğer yorumcularımıza ilaveten Türkiye iyi bir Türk Sanat Müziği yorumcusu daha kazanmış olurdu diye düşündüm.

Köşk Malmüdürlüğü’nde öğle sonrası çalışma saati başlamak üzereydi. Daireye döndük. Saat:2.00’ ye doğru Müdürümüzle birlikte Kaymakam Beyi ziyarete gittik. Kaymakam Bey orta yaşlarında neşeli bir insandı. Çayını içtik. Havadan sudan konuştuk. Konuşmalarından Müdürümüzün Kaymakam Bey’ le iyi bir diyalog içinde olduğu gözümden kaçmadı.

Kaymakam Bey’ in yanında döner dönmez Malmüdürümüzün bizim için hazırlattığı odamıza geçtik. Diğer işlerimizin yanında, O. Nuri Bey’ le ortak işimiz olan yapacağımız vergi incelemeleri içinde en önemlisi ve en büyüğü olan, incir ihracatı yapan, yaptığı ihracattan dolayı da bizden (Maliye’de) yüklü bir tutarda katma değer vergisi iadesi isteyen Şirketimizin dosyasını istemek oldu.

*****

İhracatta vergi iadesi nasıl bir şey diye düşünebilirsiniz. Bir maliyecinin diğer bir maliyeci ile konuştuğu dilin dışında daha basit, daha yalın kısa olarak anlatmaya çalışayım. 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’ nun 1’ ci maddesine göre Türkiye’nin sınırları içinde “Ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan tüm teslim ve hizmetler” katma değer vergisine tabidir. Ancak bir kısım istisnalar vardır. Aynı Kanunun 11-1/a maddesine göre de: “İhracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler….” ise Katma değer vergisinden müstesnadır. Diğer bir deyimle örneğin inceleyeceğimiz Şirket, iç piyasada temin ettiği mallar, yaptığı giderler ve aldığı hizmetler için katma değer vergisi ödediği halde, bu malların ihracatında tahsil ettiği bir katma değer vergisi olmadığı için kendisin ödediği ancak indiririm konusu yapamadığı katma değer vergisinin iadesini talep etmesi halidir.

Tabi ki vergi iadesi konusu, aynı zamanda da çok ince düşünülmüş, tezgahlanmış, hazırlanmış şeytani planlarla kötü niyetli kişilerin maddi çıkar sağlayabileceği suiistimale açık bir alandır da…

Bizler Vergi Denetmenleri olarak ihracatçı şirketin defter kayıtları üzerinde inceleme yapacağız.. Şirket defter kayıtlarıyla birlikte belgelerinin ( mal alış ve satış faturaların sahte-naylon olup olmadığını, incelemeye konu ihracatın gerçekten yapılıp yapılmadığını, ihracat şeklini, gümrük çıkış beyannamesi ve eklerini, döviz alım belgelerini) ile verilen beyannamelerin doğru verilip verilmediğini, hak edilen vergi iadesinin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı ve benzeri konuları karşıt incelemeler dahil tek tek gözden geçireceğiz. Netice olarak şirketin yaptığı ihracat kayıtlara uygundur, vergi iadesinin yapılmasında sakınca yoktur diye rapor yazdığımızda mükellef bu raporumuza istinaden vergi dairesinde gidip vergi iadesini alacaktır ya da vergi dairesine borcu varsa borcuna mahsup ettirecektir.

Vergi iadesi çok teknik ve karışık bir konudur. Bu konuda, Maliye Bakanlığı'nın uygulamaya yön veren çarşaf çarşaf tebliğleri vardır. Aylık verilen beyannamelerin doldurulmasında bile çoğu dikkatsiz mali müşavirler hata yaparlar. Tabi ki, vergi denetmenleri olarak bizlerin bu yönde kanaat bildirmesi için iyi muhasebe (muhasebe standartları, finalsal muhasebe, şirketler muhasebesi, yönetim ve maliyet muhasebesi, finansal tabloların analiz ve yorumlarını iyi bilmesi) ve mevzuat bilgimizin yeterli olması gerekir. Dahası vergi Kanunları, kanunlara bağlı tebliğlerin sürekli okunması, değişikliklerin sürekli izlenmesi, takibi gerekir. Yoksa sürekli değişen mali konular ve olaylara ve bunların mali mevzuata olan yansımalarına yetişemez, bocalar kalırsınız... İş, bocalamakla kalmaz meslekte yılgınlık duyarsınız... Meslekte geçirilen her gün böylesi bir insan için kâbus olmaya başlar. Sayıları çok azda olsa çevremde bu kâbusu yaşayan meslektaşlarımın olduğunu gördüm.

*****

Dosyanın ilgilisi memur bütün dosyaları getirip masamızın üzerine yığdı. Kalın ve içeriği dolu dosyalar. Masalarımız birbirine bitişikti. O. Nuri Bey, içlerinde bir dosya çekti. Gözümün içine bakarak, diğer dosyaların tümünü benim önüme sürdü. Bunun anlamı sen dosyaların tümüne bak. Dosya üzerinde gerekli incelemeleri sen yap demekti. İnisiyatifi sen eline al. İncelemeyi sen başlat, sen götür demekti. Ben de ne kadar yardımcı olabilirsem bunu da kendin için kar bil anlamı çıkıyordu. Anlaşıldı ki, incelemenin bütün safhaları benim üzerimde kaldı. Ben ve O. Nuri Bey meslektaş olarak ile ilk defa beraber turneye çıktık. Müthiş sanat müziği yorumcusu olan, ince ruhlu, hassas bir insanı kırmak olur mu? Tamam, anlamında başımı salladım.

Önce Şirketin genel dosyasını tetkik ettim. Şirketimiz, daha önce İzmir’ de ………. Vergi Dairesinin mükellefi iken, mükellefiyetini daha yakın bir zamanda Köşk Malmüdürlüğü’ ne taşımış olduğunu gördüm. Ancak, Şirketin asıl beyninin, işin sevk ve idaresinin İzmir Alsancak’ ta bir adres olduğu anlaşılıyordu. Bu incelemede bizim için düşündürücü olan, incelemenin Vergi İadesine konu zaman aralığının Şirketin hem İzmir’deki, hem de Köşk’ de faaliyette bulunduğu dönemleri kapsıyor olmasıydı. Şirketin, İzmir’ de o dönemlere ait faaliyetini tam olarak kavrayabilmemiz için ……….. Vergi Dairesindeki dosyasına, katma değer vergisi beyannamelerine ulaşmamız, incelememiz gerekiyordu. O zamanlar vergi denetmenleri henüz bölge teşkilatlandırılması içinde değillerdi. Bizim mükellefleri inceleme, dosyasını alma ve denetim yetkimiz Aydın ili sınırları ile sınırlıydı. Şirketin İzmir' deki dosyalarına ulaşamamak incelemede sıkıntı yaratacağa benziyordu… Konuyu meslektaşım O.Nuri Bey’le tekrar birlikte değerlendirdik. Esas incelemeye girmeden önce …………… Sanayi A.Ş' inin İzmir’ de bulunan dosyalarına erişmemiz konusunu Büro Başkanımız Hasan Tahsin SEVGEN’ e iletmemiz, başkanımızla birlikte tekrar konuyu irdeleyerek bir çıkış yolu bulmamızın doğru olduğunu düşündük.

Şirketin Köşk’te faaliyette bulunduğu dönemlere ait katma değer vergisi beyannamelerini incelemeye başladım. Mal ve hizmet teslimlerine ilişkin rakamları görünce gözlerime inanamadım. Şirketimiz, incir işleyen ve ihracatını yapan Aydın hatta İzmir kökenli şirketlerin en büyüğü olduğu anlaşılıyordu.

O gün ve ertesi gün öğleye kadar ……………Sanayi A.Ş' inin Vergi Dairedindeki dosyaları üzerinde ön incelememi tamamladım. İncelemeyi yaparken bir taraftan da O. Nuri Beyi bilgilendiriyordum. O.Nuri Bey, beni hayretle dinliyordu. Daireye verilen beyannamelerden Şirketin muhasebe işlemlerini Köşk’ te Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik yapan A. ……adında bir kişinin yürüttüğü anlaşılıyordu. Öğleden sonra telefonla Şirketin Köşk’ te bulunan incir işleme tesisleri müdürü ile temasa geçtim. Kendisinden yapılacak incelemeyle ilgili görüşme yapmak üzere daireye gelmesi ricasında bulundum..

Telefonla konuşmamız üzerinden daha yirmibeş – otuz dakika geçti, geçmedi ki incir işleme tesis müdürü, mali müşaviri ile birlikte Daireye geldi. Gülümseyerek ayağa kalktım: " Bu ne çabukluk" diyerek kendilerine elimi uzattım. Tokalaştık. O. Nuri Bey de ayağa kalkarak tokalaştı. Gelen kişiler:

“Gerek incir işleme tesisleri olarak gerekse de mali müşavirlik olarak Dairenin çok yakınlarında oldukları için çabucak geldiklerini ” söylediler.

Kendilerine yer gösterdik. Oturdular. Kısa bir tanışmadan sonra kendilerine çay ikram ettik.

Birlikte çayımızı içerken genel anlamda incir iişleme tesisleri hakkında bilgilendirildik …… Sanayi A.Ş' inin Müdürü bizlere:

“Şirketin incir iişleme tesisleri daha önce İzmir tarafındayken işçilik maliyetini düşürmek için tesisleri Köşk İlçesine taşıdıklarını, …………… Sanayi A.Ş' inin öteden beri Buharkent, Nazilli’ den Germencik, Ortaklar’ a kadar Aydın bölgesinin en büyük incir alıcısı olduğunu, yerli, yerel tüccarlar köylerden toplayıp satın aldıklar incirlerin tamamını getirip bu kendi firmalarına sattıklarını, incir ihracatında Aydın-İzmir bölgesinin en büyüklerinden olduğu” bilgisini verdi.

Ben gülerek Mali Müşavire:

“Böylesi büyük bir şirketin defterlerini tutmak; gelir, gider faturalarını defterlere kayıt etmek çok zor olsa gerek. Gündüz çalışmanız yetmez, hatta gece sabahlara kadar çalışmanız gerekir. Bununla nasıl baş ediyorsunuz?” diye bir soru yönettim. Aslında bu sorumla mali müşavirin bilgisini ölçmek ve çalışma yöntemi hakkında bilgi edinmek istiyordum.

Mali Müşavir A……gülerek:

"Mehmet Bey, İhracatçı ……………Sanayi A.Ş' inin defter ve belgeleri bir yana, bu şirkete incir satan tüm tüccarların defterlerini de ben tutuyorum.” dedi.

Vergi Denetmeni hayreti ile : “ Ne.. ne… bu nasıl oluyor?” dedim.

Mali Müşavir:

“ Anlatayım… “ dedi. Sözlerine devamla:

“Önceleri, Köşk’ te mütevazı bir yerde, kendi halimde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik (SMMM) yapan birisiydim. Sizlerinde gördüğü gibi Köşk İlçesi küçük bir yerleşim yeridir. Bütün Köşk esnafı herkes birbirini, beni de tanır, bilir. Sizlerinde bu inceleme nedeni ile benim kişiliğimi daha iyi tanıyacağınız umarım. Ben yapı olarak işimde ve ilişkilerimde çok dürüst davranan bir insanımdır. Hiçbir işimde yalan söyleyemem. Bir konu hakkında bir şey anlatırken veya bana bir soru sorduklarında o soruya cevap verirken aklımın yettiğince içimde geçen ne ise, doğru ne ise, onu olduğu gibi dışa vurur söyler, anlatırım. Doğru bildiğimi anlatmaktan hiç çekinmem. Ben doğruları anlatırken karşımdaki kişi ikna olur olmaz onu bilmem. Sanıyorum dürüst bir kişilik sergilememin faydasını gördüm. Bir gün tanımadığım bir kişi beni yemeğe davet etti, kabul ettim. Beni yemeğe davet eden kişi İncir ihracatı yapan ………………... Sanayi A.Ş' inin hissedarlarından olan …….. Bey idi. Orada, yemekte tanıştık. Benim hangi il doğumlu olduğumu, bitirdiğim okulu, ne zamandan beri SMMM olarak çalıştığımı v.s. öğrendi. Bir buçuk, iki saat havadan sudan çok şey konuştuk. Tam kalkacağımız zaman ………………Sanayi A.Ş' inin ortağı olan ……Bey:

“Sizi araştırdık çok dürüst bir insan olduğunuz yönünde bilgiler edindik. Şirketimizin muhasebe işlemlerini senin yürütmeni istiyorum, yürütürmüsünüz?” diye bir teklif getirdi.

Öteden beri Mali Müşavirlik yapan bir kişi olarak: “Neden olmasın, işim bu tabi ki yürütürüm.” dedim.

Şirket ortağı olan ……Bey sözlerine devamla:

“Yalnız Şirketimizin değil, Şirketimize incir satan tüm tüccarların da defterlerini de senin tutmanı istiyorum.” dedi. Ben de: “ Hayretle bu nasıl olacak.” dedim.

Şirket ortağı olan ……Bey:

“Şirketimize mal satan kişileri size yönlendireceğiz. Sizden tek istediğimiz mal satın aldığımız tüccarlar, bize sahte fatura vermesinler. Vergi İadesi incelemelerinde, ………….……………. Sanayi A.Ş' inin olarak zor durumda kalmayalım. Defterlerini sen tut ki; bize, sahte fatura vermediklerinden emin olalım. Sen işin parasal boyutunu düşünme. Organizasyonunu kur, yanına en iyi eğitimli, bilgili, işini yürütebileceğin kadar eleman al.” dedi.

Mali Müşavir A…… Bey:

“O konuşmamızdan sonra iyi bir SMMM’ lik büro düzeninde sahip oldum. Bir banka şubesi gibi şu anda yanımda 8 – 10 kişi çalıştırıyorum. İncir ihracatçısı ……………. Sanayi A.Ş' inin defterleri ile birlikte bu şirkete incir satan tüm tüccarların da defterlerini ben tutuyorum.” dedi.

Mali Müşavir A………Bey’ e :

“Şirket hissedarı olan …………Bey, diğer yerli incir tüccarlarının defterlerini size nasıl yönlendirdi?” diye bir soru daha sordum.

Mali Müşavir A………Bey:

“Çok kolay oldu. İhracatçı şirket olan ……………. Sanayi A.Ş' inin bölgenin en büyük toptan incir alıcısıdır. Elindeki inciri satmak isteyen tüccara defterlerini Mali Müşavir A…… Bey'e tutturursan incirini satın alırım. Yoksa almam diyordu. Tüccarlar incirini satmak için kolunun altın da defterleri mecburen bize geliyordu. Defterlerimi sen tut diyorlardı.” dedi.

Mali Müşavir A……… Bey sözlerine devamla:

“Şirket ortağı ……… Bey, niçin, neden bu yola başvurmuştur diye siz denetmenlerin aklına bir soru gelebilir? Konunun bu yönünü de ihracatçı firmadan edindiğim bilgiler doğrultusunda açıklamış olayım. Bizim incir tüccarların çoğu ilkokul mezunu alaylı insanlardır. Ticaretlerinde uzun vadeli ilişkileri pek düşünmezler. Bu sözlerimi diğer iyi niyetli tüccarlarımızı tenzih ederek söylüyorum. Lütfen yanlış anlaşılmasın, bunlardan bazıları diyorum da zaman zaman ahlaksal olmayan davranışlar içinde bulunmuşlardır. İhracatçı firmamıza incir sattıkları halde kendi faturalarını değil, kendilerinin olmayan başka faturalar, yani sahte faturalar vererek ihracatçı firmayı zor durumda bıraktıkları için ihracatçı firma tarafından böyle bir çıkış yolu izlenmiştir. Diğer yandan da sahte fatura verenler niçin bu yola girmiş olabilirler diye düşünebilirsiniz? Onu da şöyle açıklayayım. Büyük bir olasılıkla bazı tüccarlar üreticiden mal alırken belgesiz mal alıyorlar. Yani Müstahsil Makbuzu tanzim ederek almaları gerekirken Gelir Vergisi Kanunu’ nun 94’ üncü maddesine göre Stopaj Gelir Vergisini ödememek için belgesiz mal alıyorlar. Dolaysıyla alış belgesi olmadığı için aldıkları, parasını ödedikleri incirin maliyetini defterlerinde kayıt edemiyorlar, göstermiyorlar. Sattıkları incire gerçek faturalarını tanzim ettikleri zaman, aldıkları paranın tamamı kar olarak gözüküyor. Gerçek faturalarını verseler zorunlu olarak fatura tutarını defterlerine kayıt etmeleri icap edecektir. Bu durumda kazanmadıkları paranın vergisini ödemeleri gibi bir durum ortaya çıkıyor. Tüccarlar böylesi bir açmazda bu sefer sahte fatura tanzim etme yoluna gidiyorlar. İhracatçı şirket bu durumu bildiği için tedbir almaya, önlemeye çalışıyordu. İhracatçı şirket, incelemelerde kayıtları arasında sahte fatura çıkması halinde (vergi iadesi alamama, sahte fatura kullanmanın mahkeme boyutu olduğu için) çok zor durumda kalacağından oto kontrolünü benim yapmam için kendisine incir satan tüm tüccarların da defterini benim tutmam yönünde onları zorluyordu. Defterlerini bana tutturmazsa da incirini satın almıyordu.” dedi.

…………… Sanayi A.Ş' inin incir işleme tesis müdürü 34–35 yaşlarında Eskişehir’ li orta boylu bir insandı. Pozitif enerjili, dinamik bir duruşu vardı. Mali Müşavir A…….. Bey, sabit bakışlı, dolgun yüzlü, tıraş kaçkını, hafif kirli sakalı, ortanın üzerinde boylu, biraz derbeder giyimli fakat çok sade ve samimi bir anlatımla düşüncelerini ifade eden bir insandı. Sempatik bir yapısı vardı. Her duraksamalardan sonra "abi" diyerek konuşmalarına başlıyordu.

O. Nuri Bey, hep dinlemede kaldı. Benim, mali müşavir ve incir iişleme tesisleri müdürüyle olan diyalogumu gözlüklerinin arkasında hayret dolu bakışlarla çok dikkatli olarak izlediğini görüyordum.

Ben incelemeyi yapacak vergi denetmeni olarak şirket müdürü ve müşavirine incelemenin mahiyetini anlattıktan sonra: “ ……………Sanayi A.Ş' inin defter ve belgelerini iki-üç gün içinde Denetmenliğimize ibraz edip edemeyeceklerini” sordum.

“Belgeler buraya taşıyamayacağımız kadar çok fazladır. İşletmemizde inceme yapacağınız uygun odalarımız var. Bunlardan beğendiğiniz birisinde çalışabilirsiniz. Çalışmalarınızda iletişim ve fiziki mekân olarak istediğiniz her türlü kolaylığı sağlamaya hazırız. İncelemeyi işletmemizde yapmanızı talep ediyoruz. Eğer arzu ederseniz yarın sabah sizleri işletmemize, incirleri işlediğimiz yere götürelim. Hem çalışacağınız yerleri görürsünüz hem de tesislerimiz gezersiniz” dediler.

“ Olur, bizce hiçbir mahsuru olmaz” dedim.

*****

Okuyucularıma incelemenin işyeri de yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi vermek istiyorum. İncelemenin yapılacağı yer hususu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’ nun 139. nci maddesinde hüküm altına alınmış olup, aşağıdaki gibidir.


<ı>Madde 139 - Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın <ı>işyerinde yapılır.

İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.

Bu takdirde incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak istenilir.

İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmiyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.

Her ne yukarıdaki yasa maddesine göre inceleme işyerinde yapılır denilse de genelde vergi denetmenleri vergi incelemelerini dairelerinde yaparlar. Ancak çok nadir de olsa inceleyeceğimiz Şirket gibi çok evrakı olan bazı büyük ölçekli firmaların vergi incelemeleri iş yerinde yapılır…

*****

Karşılıklı istek ve taleplerimiz birbirimize aktarmıştık. Şirketin incir işleme tesisi müdürü ile mali müşaviri yarın sabah tekrar buluşmak dileği ile bizlerden müsaade isteyerek odamızdan ayrıldılar.

Onlar ayrıldıktan sonra O.Nuri Bey’le aramızda geçen konuşmaları tekrar bir daha değerlendirdik. Firma sandığımızdan da daha büyük bir firmaydı. Yüksek cirolu bir firmaya benziyordu. Nerede ise Eğe bölgesinin tüm incir ihracatını tek başına yapıyordu. Firmanın faaliyet alanında ciddi bir belge sirkülâsyonu vardı. İncelemede hangi alanlar öncelik vermemiz, kendimizi ayrıntılar içinde boğmadan hangi alanlarda ayrıntılara bakmamız gerekir diye kafa yormaya başladık. Anlaşıldı ki, Şirketin defter ve belgelerini incelemeden önce çok iyi bir çalışma planı oluşturmamız gerekiyordu.

Diğer bir husus, …………… Sanayi A.Ş' inin daha önceki faaliyet dönemine ait İzmir ………… Vergi Dairesinde bulunan dosyalarına erişmemiz icap ediyordu. Bu Konuyu Aydın Vergi Denetmenleri Büro Başkanımızla ayrıntılı olarak görüşmemiz ve öncelikli olarak çözüme kavuşturmamız gerekiyordu. O dosyalar olmadan katma değer vergisi iadesi incelemesine başlayamazdık.

Devam edecek…

Ankara, 07 Mart 2009

Mehmet TURAN

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..