Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Aydınlanan Çin'in Lang Lang'ı ile, karanlıklara kayan Türkiye'nin Fazıl Say'ı arasındaki farklar

Aydınlanan Çin'in Lang Lang'ı ile, karanlıklara kayan Türkiye'nin Fazıl Say'ı arasındaki farklar
 

Bugün, değerli piyanist-bestecimiz Fazıl Say'ın paylaşım sitesi Facebook'ta, grubuyla paylaştığı bir makalesi yayınlandı. Benim için çok duygulu bu makaleyi, Say'ın menajeri dost Kadir Dursun'un onayıyla Milliyet Blog'da paylaşmak istedim. Blog sayfamda bugün, çok değerli bir müzik adamını konuk edeceğim anlaşılacağı gibi. Söz Fazıl Say'ın:


Ben Lang Lang'ı severim.


Bir çok kişi beğenmez,çok iyi müzikten anlayan dostlarım da dahil, müzikal bulmaz.


Ben severim.Çağımızın kuşkusuz en iyi piyanistlerinden biridir.Çin'in batılılaşma sürecinde ise bir semboldür.


Lang Lang enerji doludur, şevk ile müzik yapar. Mükemmelcidir.Hata yapmaz. Konsantredir.


Zaman ile "derinlere olan yolculuğu" da belirginleşecektir.Henüz 28 yaşında sanırım.


2004 yılında Simon Rattle yönetimindeki Berlin Filarmoni ile çaldığı Çaykovski Piyano Konçertosu sanırım bu eserin en hoş kayıtlarından biridir.


Lang Lang, "melankolik" değildir Çaykovski çalar iken.


Romantik ve içli de değildir.


Ama yine de ulaştırabildiği çok esprili bir deyişi vardır.



Müzik, büyük bir enerji ile yapıldığı zaman güzeldir kanımca.


"Değişik yorumlar" da zaten olması gerekendir.


Değişik yorumlara sıcak bakmayanlar,Rachmaninov Piyano Konçertolarını buyursunlar sadece Rachmaninov'un kendisinden dinlesinler!


Kayıdı var ; Rachmaninov tüm eserlerini 1940'larda plağa doldurmuştu..


Besteci kendi eserini kendi çalmış.En doğru hali değil mi?


En iyisi değil mi?



Peki niye bunca müzisyen sürekli Rachmaninov çalar?


Tek cevabı var; "O müziği kendi deyişiyle sunmayı sevdiği ve istediği için".


Sanatçının "içsesi" yani...



Pogoreliç mesela, 28 dakikalık Rachmaninov 2. Konçertoyu," 53 dakikada" çalan bir yorumcu. Ama ağlattığı anlar olur derinlerde...



Bu yüzden Lang Lang'ın kendi sesine kulak verelim.Değerli bir sestir.


En son Zürich konserini Radyo'dan dinledim.


Beni üzen şey, "muzipliğini" biraz yitirmiş olmasıydı sadece. Ama bunu da anlıyorum, onca eleştiri, stres, yük altında kendisi, muzipliğini yerden yere vuranlardan bunaldığını hissettim. Başkaldırdığı zaman tekrar dönecektir bu "muziplik".



Lang Lang hayli şanslı aslında; tüm Çin hükümeti arkasında. Konserlerine Çin kültür işleri neredeyse 10 kişilik ekiple geliyor.


Lang Lang'ın özel uçağı var Çin 'in kendisine tahsis ettiği,


150-160 konsere ordan oraya bu uçakla uçuyor, uçakta bir duvar piyanosu bile var çalışması gerekirse.



Piyano Firması Steinway , Lang Lang ile özel anlaşma imzaladı ,milyonlarca Avroluk bir transfer ile, Çin marketine girmek için. Çin'de yüzbinlere yakın piyano satışı bekliyorlar, Lang Lang imzalı her Steinway piyanosu için.


Davos'ta 2009 yılında ben konser vermiştim.Lang Lang ise 2010 yılında konser verdi ayrıca bir de konuşma yaptı,planlanan.


Deutsche Grammaphon ve şimdi de Sony kayıtlarını yapıyor.CD'lerinde yapılan masraf, en pahalı şeflere, en pahalı orkestralara ayrılan bütçeler , , promosyon ve marketing, inanılmaz yüksek rakamlarda.


Satışlar iyi,


Batılılaşan Çin bir buçuk milyarlık nüfusu ile dehşet bir pazar.


Ama Lang Lang bir besteci değil.Dolayısıyle salt yorumcu uolarak "kültür elçiliği"ni yüklenmek, gerçekte çok da uzun vadeli değil.


Uzun vadeli olan ,onun müzisyenliğindeki bitmeyen enerjisi olacaktır.


Aydınlanan Çin'in Lang Lang'ının durumu bu.



***



"Aydınlanamayan Türkiye"nin Fazıl Say'ı mı?


15 yıldır varolan beynelminel mertebedeki uğraşında, kendi çabasıyla vardı bir yere. Dünyanın her yerinde defalarca çaldı .


Gerçek şu ki, günümüz sanat dünyasının en çok aranan sanatçılardan biridir.


2010 yılında Avrupa'nın 5 şehrinde "Fazıl Say Festivalleri "var, mesela..


Orkestralar ile Piyano konçertosu çalar,ardından bir de bestelediği Senfonisi çalınır...


O bir kent'te piyano resitali verir iken, aynı gece bir başka kentte, keman konçertosu çalınır.


O da kültür elçisidir...Tabi kendi memleketinin değil, Avrupa birliğinin...



Memleketinden destek mi? Türkiye ,Çin değil, peki ne Türkiye?


Başbakan yardımcısının, "Ona ihtiyacımız yok gitsin!" dediği;


Türk halkını klasik müziğe yakınlaştırma konusunda gerçekten köprü ve sevgi oluşturabilecek bir eser olan "Nazım Oratoryosu" için ,-kendisine hitaben- hem de Türkiye'nin Kültür Bakanı tarafından(!); "Nazım'ın sırtından para kazananlar" lafını işittiği;


2010 da bestelediği "İstanbul Senfonisi"nin, Almanya'daki dünya premiyerinde devleti temsil eden hiç kimsenin olmadığı;



"İstanbul 2010 Avrupa Kültür başkenti" kapsamında sunduğu "projesi"nin "reddedildiği";


-2008'de,Frankfurt kitap fuarı açılış konserinin, Nazım Oratoryosu olması sebebiyle "iptal" edildiği,


-2003 de ilk seslendirilişi yapılan Metin Altıok Ağıtı adlı eserinin daha ilk günden "sansürlendiği"...



"Yobazlığa karşı, Aydınlıktan yana tutumu yüzünden ,


Medya'da hemen her gün aleyhinde köşe yazılarının çıktığı ,


Ve bu köşe yazıları yüzünden sanatının da bilinçli olarak yıpratıldığı...


Saçma sapan dengeler arasında nice kirliliğin sıçratıldığı...


İnternet ortamlarında ,kendi ülkesinin insanlarınca yazılmış "Fazıl Say sanatının karşıtı" yüzbinlerce iletinin bulunduğu;


Kimi zaman "fanatik" kesimden ürkütücü tehtit mektupları aldığı...



Kültür sanata uzak Türk Medyasının (kötü niyetten değilse bile şuursuzluktan) "magazin" malzemesi yaparak erittiği ,


Bir "çağdaş besteci ve yorumcu" olarak yaptığı sanat ile


Türk halkının büyük çoğunluğu tarafından "beni temsil etmiyor" damgasını yediği,



"Batı özentisi" diye yıpratıldığı,


"Aydınlanma"nın ,Türkiye'de "zaten tuhaf tabular içinde" olduğu bir ortamda,


çaresizlikten ," umutsuzluğa kapılmamaya çalışarak" ilerlediği,


Her yıl 20-30 ülkede verdiği 140 konser için


-lacivert işçi pasaportu ile-( özel uçağı çoktan unuttuk)


karşılığını gerçek anlamda bulabileceği , hiç bir manevi motivasyonun sağlanmadığı bir memlekette,


yaşadığı,


yani,


Türkiye'de...



Türkiye'den de sanatçılar var ...


Evet Fazıl Say da var...


Nasıl var? Ben de şaşırıyorum...


Müziği ile var, yorumcu olarak, besteci olarak, oda müzikçisi olarak var. Bunun yanında elbetteki, caz,etnik müzikler,deneysel projelere ilgi duymasıyla , eğitim projelerine destek olması ile de var...Bunları dünyanın her yerinde kabul ettirebilmesi ile var.


Kendi memleketinde henüz küçük bir azınlık olan sanatsever kitlesinin büyüyeceği hayalini gütmesi ve umudu ile yaşaması ile var...



Son olarak da;


Bana Çin'i kutlamak kalır, değerli meslektaşım Lang Lang'a doğru bir şekilde sahip çıktıkları için...




FAZIL SAY, Nisan 2010





 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..