Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '22

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

AYDINLANMA ve SORUYU SORMAK…

Zihnin aydınlanması, soruyu sormakla başlar…

Soru ise, çözümün ilk adımı ve belki de yegâne anahtarıdır.

Çünkü soruyu sorabilen bir zihin, “sorun”u farkındadır.

Ve oluşturulacak olan çözüme [demek ki herkesten daha çok] ihtiyacıolan bir kişidir.

Aydınlanma Devrimi, ilk önce bireylerin kafalarında oluşmalıdır.

Daha sonra sıra aydınlanmışkafaların bir araya gelerek kitleleşme, sosyalleşme ve sonunda da kurumlaşmalarısürecine gelinecektir.

Aydın olmak; dünyayı, toplumu ve kendimizi, aydınlanma süreci içinde yeniden gözden geçirerek, sorgulayan bir kafa ile yeniden yaratma denemesidir.

Aydınlanma, öncelikle bireysel bir sorunsaldır.

Ama aynı zamanda da içinde bulunulan toplumsal sürecin koşullarından beslenmektedir.

Topluma rağmen birey olabilmek üst düzey bir marifetidir.

Toplumsal kültürü zihinde bir oya gibi işleyerek, ama aynı zamanda ondan kendini koruyarak sürdürülecek meşakkatli ve lezzetli bir meşgaledir.

Ancak her koşulda bu meşgaleyi [bir birey olarak] sürdürebilmek, toplumsal koşulları“aşarak” ulaşılabilen üst düzey bir mertebedir”.

Bu karmaşık gibi görünen ilişkiler ağının ilk basamağıise, “soruyu sormak”tır…

Soruyu soramayan kişi, o sorunun çözümüne [daha başlangıçta] uzak ve hatta yabancıkalmışgibidir.

Soruyu soracağız.

Koşullarıve tüm ön-kabullerimizi [titizlikle ve acımasız bir biçimde] sorgulayacağız.

Ve aklın önünde sinsice oluşturulmuşbulunan barajlarıaşarak, söke söke sorunun yanıtına doğru sabırla ilerleyeceğiz.

Varılan her noktayı özenle sınayacağız ve o noktanın her köşesini türlü çeşitli sağlama[lar]dan geçireceğiz…

Durmadan, bıkmadan ve usanmadan… Çalışacağız!

İşte gerçek sevgisi budur.

Bilimsel tavır budur.

Gerçek [bilgelik] sevgisi, felsefe sözcüğünün kökünde yer alan bir tutkudur…

Aydın kişi,müsrif miras-yedi gibi değil; sorgulayan bir zihin emekçisi gibi yaklaşır o gerçeğe…Gerçeğin sevgisine/ tutkusuna!..

Ve asla geçici bir heves değildir bu koşuşturma. Tam aksine,birbiri üstüne eklenen bir büyük, bir derin ummandır…

Ayrıca bu serüvende önemli olan…

Herhangi  bir menzile ulaşmak değil; arama ve sorgulamaya aşkla bağlıolarak tükenmeyen bir sevgi ile onun peşinden koşa koşa gitmektir.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..