Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aydınlara hücum

Aydınlara hücum
 

Aydınına en fazla saldırılan ve hakaret edilen ülke neresidir acaba? Türkiye olabilir mi? Belki. Entel dantel sözleriyle başlayan, sonra halkı tanımadığı ifade edilen, ve daha sonra aramıza çekilmek istenen bir insan tipidir aydın ülkemizde.

Halk denilen topluluk yani biz öylesine yükseğe konuluruz ki, tüm halk şakşakçıları ağız birliği etmişçesine bize yağ çeker “halk her şeyin doğrusunu bilir yapar” derler. Aslında biz refah ve rahatlık ve karnımızın doymasını isteriz en başta, bunu da aydın değil siyesetçi ve yöneticiler becerecektir, ama açlığımızdan da, yoksulluğumuzdan da cehaletimizden de aydını sorumlu tutarız. Onlara “entel dantel” diyerek küçümseriz, aramıza girmesini ve kalabalığımızda kaybolmasını isteriz.

Aydının bizden farklı olması gerektiğini, onun bizim gibi olmasının değil bizim onu anlamaya çalışmamızın yararı olduğunu düşünmeyiz. Müzik dendiği zaman, hançeresinden dünyayı intihara sürükleyecek hüzün akıtan insanları aydının dinlemesini bekleriz, onun dinlediği müziği küçümseriz.

Meclis tavanına çiğ köfte atan okumuş milletvekili bizim gözümüzde çok kıymetlidir ve bizdendir, ama kitap yazan, bizlerce sayfayı okumaktan gözü bozulmuş aydın bize uzaktır.

Aydının aykırı olması gerektiğini unutur, kendimizin dünyanın gidişatına aykırı kaldığımızı görmeyiz.

Hayatında neredeyse Red Kit dahil, hiç kitap okumamış para sahibi, Tanrı vergisi ses sahibi, ve şımarık oyunculara sanatçı deriz, bale yapanları ahlaksızlıkla suçlarız.

Bırakın Schopen, Mozart kendimizden olan Dede Efendi, Itri ve Münir Nurettin’den habersiz nesiller yetiştiren bir öğretim müfredatımız vardır, ve estetik sanki yumuşak karakterlilerin işiymiş gibi çocuklarımızı, kaba saba yetiştirmekten zevk alırız. Hayatın “aslanım erkeğim, çıkar bakalım pipini amcaların görsün” kısmından, müzik, resim, edebiyat özellikli kısmına geçemeyen babaların yarına çocuklara hazırladığı anlayış, bugün üniversitelere ağır sözler söyleyen, sanatın içine tüküren yöneticilerle bizleri tanıştırmıştır.

Niçin okumuş insanlara saygı gösterir gibi yapıp sonra onların canına okuruz.? Onları aramıza alıp kendimize benzetemediğimiz için mi?

Aydın bizimle aynı olmak zorunda mıdır?

Aydın sayısı aslında çok az olan bir ülke olduk. Okuma yazma durumumuz halen ilk öğretim üç buçuktan terk.

Bu tablodan, ne kadar aydın çıkar, ne kadarına vatan haini damgasını vurmadan dinleriz ve okuruz?

Aydınlarımız, düşünürlerimiz ölüyor yerleri dolmuyor. Fuat Köprülü, Ziya Gökalp, Attila İlhan, Necip Fazıl, Yusuf Akçura ve daha bir çok aydın gittiler , onlar aydın ve düşünür olmalarından dolayı çok acılar çektiler, fakat yerlerine yenileri gelmiyor.

Yaşayanların isimlerini sizler sıralayın istiyorum, onlara sahip çıkalım.

Yaşayanları zedelemeyelim.
Son halifenin mayoyla denize girişini izledim televizyonda, bir de bizim millet vekillerimizin haşema ile denize girişini. Aydınlık ne kadar zorlaşıyor, varoşların cahil karanlığı öylesine çöküyor ki üzerimize. Bu bizim aydınlarımızı sindiriyor, aydınlığa çıkarmıyor onları.

Cahillik o boyutlarda ki, eğlence yerinden içip çıkan gencecik çocuklar şehir içinde yarışarak birbirlerinin canını aldılar, delikanlı olmanın üniversiteli öğrencilerde tezahürü sarhoş yarış yapmak ise, biz aydınlık insanlar yetiştirmiyoruz demektir.

Biz zaten aydınları, okumuş yazmışları, fikirle yaşamın önünde duranları sevmiyoruz. Biz popüler olma adına yapılan tüm cahillikleri seviyoruz.

Aydınlar bizden değil.

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..