Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Aydınların Açmazları ve Sonuç

Son zamanlarda, bir aydın tartışmasıdır gidiyor. Aydın o mudur, yoksa bu mudur diye. Herkesin kendince fikri olması normal. Aslında bu bile kanaatimce kendi içinde çelişkiler barındırıyor. Birincisi sıfat alan aydın olamaz. Sözgelimi, ocu, bucu sıfatını aldıktan sonra başka kapılara kapısını kapatmış klasik bir taraftar olmuş kişiler karşımıza çıkar. Bu durumda da kişi kendi öz fikrini oluşturmaksızın yapmış olduğu basit bir taklitten başka birşey olmayan kişi de aydın kabul edilmemelidir.

İnsan; çok yönlü bir varlıktır. Su gibidir. Yaşadığı ülkenin, yörenin, bölgenin şekline bürünemeyen kişi bölgesi ile aynı tadı vermezse doğru veya yanlış olduğuna bakılmaz. Bu durumda oluşan tat reddedilir. Reddedilen aydın insan, sırf kendi toplumu açısından reddedildiğinde aydın tanımını kaybedemez. Su sadece içinde H2ve O2 moleküllerinin birleşmesiyle oluşsa da suyun içinde bir sürü başka madde vardır. Bir bardağa dökülen su;  içerisinde keşfedilmiş bir sürü minerale ilave olarak, bugün bilmediğimiz ancak belki de yakın gelecekte bulacağımız bir sürü mineral vardır. Bu mineraller bölgesel olarak değişerek damak tadı dediğimiz tatları oluşturur. Musluk suyu ile plastik bir şişeden aldığınız su farklı özellikler taşır. Aynı şekilde plastiğin türü, plastik şişenin içinde kalma süresi, plastik şişenin üretim standartlarının da suyun özelliklerini değiştirdiğini belirtmek gerekir. Aynı şekilde eğer plastik şişeye konulmayan su şayet bir şişeye konduğunda daha farklı lezzetler verebilir. İçindeki maddeden x kadarını almak, y kadar eklemek her durumda aslında başka tatlar kazanmasına neden olur.

İnsanın çeşitli şekillerde sınıflandırılması uzun yıllardır devam eden bir olgudur. Bu olgu, zaman içinde değişse de her toplumda zaman içinde toplumlarına yol gösterici rehberleri olmuştur. Bu rehber olarak kabul edilen kimseler, topluma kazanç sağlayan ( bu kazanç her şekilde olabilir) sözü dinlenir kimseler olurken, kazanç sağlamayan kimseler ve görüşler ise genellikle reddedilmiştir. Toplumunun kazançlı olmasını sağlayan, kendi toplumunu diğer toplumlar karşısında üstün gelmesini sağlayanlar toplumlar tarafından baş tacı edilirken, diğer toplumlar yok olmuştur. İnsanlar kazanan fikirleri genellikle severler. Zaten kazanmayan fikir de fikrin sahibi kadar yaşadığı için kendisinden sonraki kuşaklara aktarılamamıştır. Dolayısıyla günümüze gelebilmiş her fikir birincisi en ideal fikir olmayabilir, ikincisi o toplum ve o coğrafya hatta o dine inanan kişiler açısından kazanç getirici olmuştur.

Modern üniversite fikri ile birlikte insanların komple yapıları ayrıştırılmaya, bütün parçalanmaya başlanmıştır. Bir matematikçinin sosyal bilimlere veya bir sosyal bilimcinin ise fen ve tekniğe olan ihtiyacı olmadığı gibi basit bir seri üretim mantığı ortaya atılmıştır. Modern okulların kuruluşlarını sağlayan yatırımcılar genellikle bu yatırımları arttırma hedefi güttüklerinden ve bu da doğal karşılanması gerektiğinden yetenekler sınırlandırılmış, sınıflandırılmış, komple bir yapı bir daha birleştirilememek veya sadece elinde bu yapıyla istediği gibi oynayabilenlerin anlayabildiği karmakarışık bir hal almıştır. Dünyada etkin felsefi akımları, bilimin temellerini, astronomiyi ve birçok şeyi keşfedenlerin herhangi bir okula gitmemeleri günümüzde o kadar bilgi, belge, eser olmasına rağmen onlardan çok daha iyisini tek başına yapabilen pek fazla kişi de ortaya çıkmamıştır. Örneğin İbn Sina'yı incelersek, bu bilgin günümüz üniversitelerinden herhangi birine gitmemiştir. Oxford zaten yoktu. Ancak, fizik, kimya, matematik, tıp, botanik, astronomi, felsefe, psikoloji gibi birçok alanda dört yüz elliden fazla eser yazdığı söylenir. Günümüze kurgulandığında tüm şartlar var olmasına rağmen, bir adamın hem fizik, hem kimya, alanında Nobel alabilen bir babayiğit duymadım, bilmiyorum.

Günümüz uzmanlaşması ve aydını tüm vücut oluşturabilme yetilerinde tamamen uzaklaşmış bir  yapıdadır. Bu yeni aydın tipini; belki de bilim yuvaları okullara, üniversitelere borçluyuz. Günümüz bilimi; tüm vücudu meydana getirebilecek elemanları ayrı ayrı parçalara bölmek suretiyle yapıyı normalde birleşemeyecek şekilde kanlı ve hoyratça parçalamış olmalı ki, günümüzde tam bir yapı asla oluşamıyor. Yarım bir yapının ise aydın olması mümkün olamaz. Toplumunun çıkarlarını savunmuyorsa, zaten toplum onun hayat damarlarını keserek yok eder. Aydın toplumu ile barış içinde yaşamak zorundadır.  Aydın ise bu konuda belki de en acınası ve zavallı durumda olan kişidir. O'cu Bu'cu olmak, hâlihazırda safını seçmek, diğer görüşlere kapını kapatmak demektir ki, sadece kişi bu durumda en iyi ihtimalle bir kopya olabilir. "Karar verme sürecinde beyin sürekli hesaplamalar yapar, beyine ağrılar girer. Bu karar anı çoğu zaman olayın basit veya zor olmasına bakmaksızın yoğun bir mesai harcar, düşünür, yorulur, mukayese yapar" Karar verilince beyin yorum yapmaz, kıyas da yapmaz. Keyif yapar. Fransız aydın ise Fransa'da yaşıyorsa, sözünün geçerli olabilmesi için Fransız yüksek çıkarlarına karşı konuşmamalıdır. Ancak aynı aydın, Türkiye için ahkâm kesebilir, bunda bir sakınca yoktur. 

Gerçek aydın ki, hayatta kalması çok zor; bırakın medyada diğer insanlar tarafından okunup algılanabilmeyi, fikirlerini yazacak bir kâğıt bulması bile nerdeyse imkânsızdır. Belki de sokaklarda tahta ata binip, çocuklarla oyun oynayan ama milletin değer vermediği,  "meczup" diye aşağıladığı, milletin verdiği değere ihtiyaç duymayan, iletişim kuramayacağını bildiği için, diğer insanlarla iletişim kurmaya tevessül dahi etmeyenler bile aydın olabilir. Ama parçalara bölünmüş bir kol, beyin, kalp nasıl ki tek başına bir vücut olmuyor, olamıyorsa günümüz insanının da aydınlığı aynı derece eksik, taraflı ve tutarsızdır. Din adamları hariç!

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..