Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '11

 
Kategori
Doğal Hayat
 

AYI mısın, DAYI mı ?

AYI mısın, DAYI mı ?
 

Ayıyla AYI olmayın. Rahat bırakın doğayı, rahat bırakın hayvanları...


Gazetelerden, tv’lerden takip etmişsinizdir, Erzurum’un İspir ilçesinde meydana gelen Ayı olayından haberdarsınızdır. Haberdar olmayanlara, bir iki kelamla olayı anlatalım..

Efendim, olayın detayına girmeye gerek yok. İspir’de bir Boz ayı, köylülere saldırmış ve bugüne kadar bilinen 3 vukuatı var. Bunlardan iki tanesi ölümle sonuçlanmış, 1 tane de yaralı. Anlayacağınız, adı katile çıkmış bu ayı, ortalıkta dayı dayı, pardon ayı ayı dolaşırken, kendilerini öldüreceği korkusuyla, herkes silahlanmış. Öldürülmesi konusunda cevaz alan halk, ellerine geçirdikleri, çiftesi, pompalısı, tabancası, bilumum cephanesi ile birlikte şimdi İspir dağlarında, sürek avı başlatmış durumda.. İşin ilginç tarafı, resmi yerlerden de ‘öldürülmesi münasiptir’ cevazı alınmış ve halk şimdi, her yerde adı katile çıkmış bu ayı oğlu ayıyı arıyormuş.

Ülkede gelinen noktaya bakın. Bir ayıyı ya da ayıları ortadan kaldırmak için bir ilçenin, köyün insanları silahlanıyor ve dağ yollarına düşüyor. Hatta ölüsünü getire bilmem ne kadar lira ödül bile denilir hale geldi. Kimilerine göre köylüler haklı, ayının öldürülmesi gerek. Çevre ve Orman Bakanlığı bu konuda ne düşünoyr bilmiyorum ama doğa ve çevrecilere göre de Ayı öldürülmemeli.. Peki neden ? Bunu biraz irdeleyelim mi ?

Ayı bilimci değiliz. Doğa bilimci de değiliz. Haşa böyle bir iddiamız yok. Ama çevreciyiz. Hayvan severiz, hayvanları severiz. Ayıları da severiz. Hayvanları yalnız, evimizde ya da bahçemizde besleyerek sevenlerden, ya da uzaktan sevenlerden değiliz. Hani öyle insanlar vardır, hayvana elini bile değdiremez, görünce saçları diken diken olur. Hatta kedi, köpek görünce kaçacak bir yer ararlar, sonra da hayvanları severiz derler ya ! İşte onlardan olmadık hiç. Biz sokakta gördüğümüz hayvana yaklaşırız, daha çok onlar bizden kaçarlar. Neden?

Bu sorunun cevabı ile yukarıdaki paragrafta işlediğim konunun ana teması ortak aslında. Şöyle ki ! Hayvanların insanlardan kaçması, insanlardan korktuğu içindir. Sürekli, dövülen, itilen, kakılan, horlanan bir hayvan, insanlara yaklaşırken temkinli yaklaşır. Korkar. Korkar ama kendi öz savunmasını da yapmaktan geri kalmaz. Adı üzerinde ne de olsa hayvan. İnsan gibi düşünemez. Ne kadar insanlara yakın olsa da, içgüdüsel olarak vahşidir. Tabiatı gereği, saldırma güdüsü her zaman vardır. Ama bu her an saldırgan olduklarını göstermez. Hayvanlar zekidir. Ne zaman saldıracaklarını, ne zaman savunmaya geçeceklerini bilirler. Bu tamamen, kendisi dışındaki canlı varlıkların yaydığı negatif enerji ve hormonsal salgıların yaydığı kokularla ilgilidir. Bakın size bir örnek vereyim. Benim mahallemde sürekli ikili olarak dolaşan iki tane köpek vardı. Biri oldukça heybetli, beyaz renkli ama kirden tüyleri griye ve siyaha dönmüş bir köpek. Sanki soğuk hava ülkelerinin köpekleri gibi heybetli, asil görünüşlü. Diğeri tam bir sokak köpeği, bakışları her an saldırmaya müsaitmiş gibi, ürkek ve şüpheli. Uzaktan uzağa onları izlerdim. Bir gün yakınlardan bir yerden yürüyerek geliyordum. İleride bir evin önünde yatarlarken gördüm. Zaman zaman, oradan geçen arabalara, motosikletlere saldırdıklarına da şahit olmuştum. İnsanlara saldırmak gibi bir vukuatları oldu mu bilmiyorum. Neyse, yakınlarından geçip uzaklaşmak üzere iken birden havlama sesi ile irkildim ve her ikisi de saldırmak üzere bana doğru geliyordu. Böyle bir anda sistematik olarak 2 şey yapabilirsiniz. İlk akla gelen hızla kaçmaktır, ikincisi cesaretiniz varsa üzerlerine bir şeyler atarak onları korkutmaktır. İkincisini hiç tavsiye etmem. Belki, sizi saldırıdan kurtarabilir ama karşınızdaki hayvan daha saldırgan olabilir. Ben üçüncüsünü seçtim. Durdum ve bana doğru gelmelerini bekledim. Benim durduğumu ve gelgel yaptığımı görünce, sert bir fren yaptılar, biraz havladılar ve eski yerlerine gittiler. Sonra sonra ne mi oldu ? Onlarla iletişim kurmayı kafasına takan ben, birçok denememden sonra onlarla arkadaş oldum. Beyaz olanı artık beni tanıyor ve yanıma kadar gelip o iriliğine rağmen, üstüme atlamaya çalışıyor, benimle şakalaşıyor. Diğeri uzun zaman bizi uzaktan izledi. Ama bir gün beni şaşırtan o hamlesini yaptı. Tüm ürkütücü bakışlarına rağmen, kendisini sevmeme izin verdi. Şimdi ne zaman ikisini bir arada görsem, kendilerini sevdirmek için mücadele ediyorlar. Uzaktan geçiyorsam kuyruklar sallanıyor. Bu, ‘artık dostuz, bir sorun yok’ demektir.

Şimdi, bu anlattığının yukarıdaki konuyla ne ilgisi var. O köylülerde ayıya ‘gel seni biraz seveyim’ diyerek mi yaklaşsınlar diye aptalca bir soru sorulabilir. Hayır, demek istediğim bu değil. Anlatmak istediğim şudur. Siz hayvanların yaşam haklarını ellerinden alırsanız, yaşam alanlarını, ne kadar çok daraltırsanız, onlar da o kadar saldırgan ve savunmacı olurlar. Hayvan için insan ya da bir başka hayvan fark etmez. Çünkü öncelik kendisinin varsa yavrularının yaşamalarıdır. Siz HES adı altında, dağı taşı dinamitlerseniz, su kaynaklarını kurutur ya da başka yerlere aktarsanız, Su kaynaklarının olduğu yerlere başka canlıların girmesine izin vermezseniz, suları kirletir, ormanları yakarsanız, ağaçları keser, av sporu adı altında doğal hayattaki ‘vahşi’ dediğiniz hayvanları öldürürseniz, bir gün bir şekilde doğa sizden öcünü alacaktır. İnsanoğlu olarak bütün bu anlattıklarımı yapacaksınız, sonra da o vahşilerden size saldırmamasını, tarlalara, bahçelere girmemesini, insanları yaralayıp, öldürmemesini bekleyeceksiniz.

Bakın size bir örnek daha, geçenlerde yine bir hayvan haberi daha. Nesli tükenmekte olan 120 hayvandan biri diye bilinen, ülkemizde yaşadığı söylenen ama varlığı ispatlanmayan karakulakları biliyor musunuz? Bu hayvanların gece avlandığı bilinir. Hatta bir araştırmacı ormana kurduğu foto-kapanlarla bunları görüntülemişti. Demek ki, ülkemizde vardı. Ne oldu biliyor musunuz? Bu hayvanlarda iki tanesi, çiftliğe girip, çiftlikteki kuşlarsan birini kapıp kaçmış. Allahtan çiftlik sahibi o kadar gaddar ve bilinçsiz değilmiş. Yalnızca, onların fotoğrafını çekmiş. Şimdi burada iki soru sormak gerek. Birincisi; bu hayvanlar ne yapsın? Yaşam alanları daralmış, yiyecek bulmakta, su bulmakta zorlanıyorlar ve insanoğlu soylarını tüketmek için elinden geleni yapıyor. İkincisi; o hayvanların yerinde siz olsanız ne yapardınız?

Hele bir sorun kendinize? Ayının yaptığı ayılık mı, dayılık mı? Asıl eline silah alıp, sürek avı başlatanlar, görüldüğü yerde katli vaciptir diyenler sözüm ona ‘ayılık’ yapmıyor mu?

Not : Bu arada, hayvanlarına saldıran karakulağı vurmak yerine gitmelerine müsaade eden ve fotoğrafını çeken doğa ve hayvan dostuna sonsuz teşekkürler. Belki onun gibiler yüzünden karakulak gibi nesli tükenmekte olan hayvanlar bir yaşam alanı bulacaklar kendilerine.. Ve son söz : HES’lere, karşı çıkmalı herkes !..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..