Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Ayıkla pirincin taşını!

Ayıkla pirincin taşını!
 

Kaynak:İnternet


Son zamanlarda ciddi bir değişim gözlemliyorum, bir apar-toparlık hasıl oldu Türkiye genelinde bazı işlerde…

Hani pek alışık olduğumuz bir hantallığı vardır Türkiye’de bürokrasinin, ne oldu, nasıl oldu da değişti birden bire?

On-line çalışmalar, nüfus müdürlüklerinde mesela pek kolaylık sağlamaktalar, ama demek istediğim o değil!

Ah, hantal kalsın da asla istemem, ama bir şeyler var rahatsız eden, bilmem ki nasıl söylesem!

Mesela bir Ergenekon olayı, apar-topar bir şeyler yapılıyor, binlerce sayfalık dosyalara bilmem kaç bin gereksiz ekler iliştiriliyor, bir etüt yapılmadan, bir ön emek harcanmadan, koştur koştur insanlar suçlanıyor, tutuklanıyor, hani, şey gibi, nasıl desem, ya yaptıysa, ya yapmaya kalkışırsa kaygısıyla alelacele her şeyi bir çuvala koymak gibi; hani ak isen aklarsın kendini!

Devletin memurunu, yetkilisini zorlamayalım, vakit de harcatmayalım, koyalım çuvala gitsin suçluları, suçlu olmayanlar zaten ispatlamaya çalışır durumlarını!...

İspatlarlarsa ne ala, yoksa atın zindana!

Mesela “Gizli Tanık” konusu var, mesela “İspiyoncu” durumu var; ayol biz komşu hanım aşkımıza karşılık vermeyince adını inat olsun diye fahişeye çıkaran bir toplumuz, kendini kurtarmak için başkalarına çamur atmak ne kelime!

Hah, tam da demek istediğim buydu, birilerinin söylediği bir takım şeylere öyle itibar ediliyor ki, bürokrasi ışık hızıyla çalışıyor, artık nasıl oluyorsa, iş bilenin kılıç kuşananın mı demek lazım, artık bu durumda işi bilen kim, kılıcı kuşanan kim, az biraz anlamak lazım!

Aaaa…Bunun hem işi bilip hem de aynı zamanda kılıç kuşanan versiyonu mu yoksa?

Yani… Hani, bazı konular hala hantal işliyor maalesef, vatandaş mağduriyetini çoktan geçtim, bizler ödediği vergileriyle veresiye mal alanlar mahcubiyetine dönüştürülen, tabiri caizse, biçareleriz, ama mesela, bir Hüseyin Üzmez davası var, ne adli tıp ile olan sıkıntılar adamı etkiliyor, ne de duruşmalar sonuçlanıyor!

Bir Deniz Feneri davası var, amanin, fenere dokunmak yasak!

Yakar!

Ama amirallere, koramirallere dokunabilirsiniz, onların onurları çuvallarda, Deniz Feneri’nin suçu neredeyse sabitleşmiş zanlıları zırhlar içinde korunmakta, ki o zırhların adı bürokrasi!

Bürokrasi hantallığını aslında korumakta, ancak bir kalça devinimi, bir gerdan kıvırma ile bazı konularda bir ceylan edasıyla dağ ve bayırlarda sıçramakta…

Bürokrasinin hantallığını, en azından mesleğim gereği pek iyi bilirken, ceylan misali zıplamasını yıllar boyu talep etmişken, bu tedirginliğim neden?

Bazı konular, bazı kişiler, bir takım durumlar ayrıcalık göstermeseydi eğer, söyleyin lütfen, hangimiz tedirgin olabilirdik ki bu durumdan?

Yaka-paça, apar-topar, at içeri, fişle… Gerekçe? Bilmem kimle konuşmuştu geçenlerde!

Bilmem kim kim?

Hani, bir itirafçı vardı ya, hani suçlamıştı birini, hah işte onunla konuşmuşmuş telefonda…

İyi, iyi… Atın içeri!

Bakalım altından ne çıkar?

Ak Parti vatandaşa kendini aklamak gerektiğini öğretti!

Aklayabilene aşk olsun!

Gülgün Karaoğlu

Mayıs,14/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..