Aykut Hoca'nın açıklamaları üzerine

Aykut Kocaman futbolumuzun yetiştirdiği en beyefendi futbol adamalrından bir; tıpkı Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Rıza Çalımbay veya Tugay Kerimoğlu gibi. Bu yönüyle hem böylesine düzgün hem de bu topraklarda yetişen birinin Fenerbahçe teknik direktörlüğü gibi çok önemli bir görevde bulunması Türk futbolu adına çok önemli ve olumlu bir durum. Fakat elbette tüm bu olumlu özellikler Aykut Kocaman’ın eleştirilmeyeceği anlamı taşımıyor zaten eleştirilen de Aykut Kocaman değil Fenerbahçe teknik direktörü.

Dün akşam Aykut Kocaman’ın katıldığı televizyon programında yaptığı açıklamalardan umduğumu bulduğumu söylemem mümkün değil. Zira açık sözlülüğü ile tanıdığımız Kocaman, sorulara yine içtenlikle yanıt vermeye çalıştı fakat bir saati aşkın bir süre devam eden program sounda Fenerbahçe ile ilgili yeni bir şey öğrenmemiş olmamız oldukça enteresandı.

Diğer taraftan genç teknik adamın şampiyonluk yolundaki iddialı açıklamaları gibi bazı ifadeleri Fenerbahçe camiasına umut verirken bazı konulardaki düşünceleri zihinlerde soru işareti uyandırdı.

Örneğin, genç teknik adamın bir ifadesi oldukça dikkat çekiciydi: “futbolu çok iyi biliyorum.” Bu açıklama bana Galatasaray’ın eski teknik direktörü Frank Rijkaard’ı anımsattı zira Hollandalı teknik adam da Galatasaray’ın başındayken böyle bir açıklama yapmış ve beni en az Aykut Kocaman kadar şaşırtmıştı. Bu ifadeye şaşırmamın ve itiraz etmemin tek bir nedeni var o da şu meşhur söz: “en cahilimiz ben biliyorum diyendir.”

Eksiklikleri kabul etme ve öğrenmeye çalışma, ilerleme için hayatın her alanında bir şart ve her geçen gün gelişen futbol dünyası da yeniliğe açık olmayı en fazla gerektiren alanlardan birisi. Aykut Kocaman’ın da teknik direktörlük alanında kendini geliştirmeye çalıştığından eminim fakat genç teknik adamın eleştirilere kulak tıkaması, hatalarını kabul etmekten imtina etmesi ve bu denli kendinden emin bir açıklama yapması maça çıkan on birler olarak ligin en iyi kadrosuna sahip olmasına rağmen ilk yarıyı başarısız şekilde kapatan Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki muhtemel toparlanması önünde önemli bir engel niteliğinde.

Aykut Kocaman’ın dikkat çeken bir diğer açıklaması da transfer sorularına “büyük takımlar transferi hiç bir zaman bitirmez” gibi yuvarlak bir yanıt vermesiydi. Bu açıklama programın başka bir bölümünde kullanılan “son maçta takımın durumundan memnundum” cümlesi ile birleştirildiğinde Kocaman’ın devre arası ajandasında her hangi bir transfer maddesi bulunmadığını, en azından böyle bir zorunluluk görmediğini anlamak mümkün. Genç teknik adamın bu değerlendirmesine saygı duyulması gerekir fakat geride kalan on yedi maçta dört yenilgi ve üç beraberlik alarak liderin dokuz puan gerisinde kalan takımının transfere ihtiyacı olup olmadığının kararını son maça bakarak vermek doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Nitekim kendisine Christian ile ilgili sorulan soruya bu futbolcunun kalması veya gitmesi ile ilgili kararı verirken tek maçlık performanslara değil Fenerbahçe’deki karnesine bakmak gerektiğini söyleyen Kocaman’ın, takımının transfere ihtiyacı olmamasına Sivasspor maçındaki performansı neden göstermesi bir nevi çelişki olarak yansıdı ekranlara.

Neticede, eski bir yıldız futbolcu olan ve bu anlamda teknik direktörlüğün zorluklarını yaşayan (http://spor.milliyet.com.tr/bir-futbol-teorisiyildiz-futbolcular-kotu-teknik-direktor-olur-/acan-nizamoglu/spor/sporyazardetay/20.10.2010/1304150/default.htm?ref=haberici) Kocaman, Fenerbahçe için elinden geleni yapsa da takımını daha ileriye taşımak için sanıyorum takım olarak yapılan hataları biraz daha kabullenmeli, onları çözme konusunda kendisi gibi futboldan anlayan kişilerin eleştirilerine kulak vermeli ve gerek futbolcular gerekse takımı ile ilgili tasarruflarından önce maçlık performansları değil genel tabloyu baz almalıdır.