Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '12

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Aykut Kocaman ve Mesut Baba

Aykut Kocaman ve Mesut Baba
 

Çocukluğumda şimdiki gibi her köşe başında satılmıyordu formalar. Şimdiki gibi ucuz da değillerdi veya çocuk halimizle bize pahalı geliyordu. Öyle ha deyince alamıyorduk, para biriktirmek gerekiyordu. Biz de öyle yaptık üç arkadaş. Para biriktirdik. Aylar sürdü. Sonra doğru Soysal Pasajı’nın alt katındaki Fenerbahçe mağazasına gittik.

 

O zamanlar para, bugünkü kadar kuşatmamıştı ve tabi kirletmemişti futbolu. Fenerium’lar yoktu. Kulüp ürünleri satan bir dükkân açmak keyfe keder bir işti ve bunu takımını sadece destekleyen veya ona âşık olanlar değil hayatlarını onunla şekillendirenler yapıyordu; tıpkı vitrinlerini eski-yeni onlarca sarı lacivert formayla, şortla ve bilumum sarı lacivert malzeme ile dolduran Mesut Özer (Mesut baba) gibi. Mesut babanın, sonraları kapitalizmin vahşi pençelerine karşı koyamayıp bir Fenerium’a dönüşmesine razı olduğu hepsi hepsi yirmi, yirmi beş metrekarelik dükkânında formalar ve diğer malzemelerin arasında fotoğraflar da vardı.  Kâh hasbelkader girdiği, kâh küçük Şenol’u onunla yan yana olmaya razı ettiği fotoğraf kareleri... Fotoğrafların en büyüğü onun Müjdat ile iyiden iyiye arkadaş gibi poz vererek çektirdiğiydi; köşesinde de kaptanın imzası olan.

 

O gün koşarak gittiğimiz pasajdan ağzımız kulaklarımızda ayrılmıştık. Çubukluları daha sırtımıza geçirmesek de onların elimizdeki torbalarda olduklarını bilmek dahi bizi mutlu ediyordu. Hele hele onları giydikten sonra sokak aralarında veya okul bahçelerinde bir topun peşinden koşturduğumuzu, koşarken kendimizi o formanın gerçek sahibi gibi hayal ettiğimizi düşününce adeta nefesimiz kesiliyordu.

 

O sıralar formalar isimsiz ama mutlaka numaralıydı. Numaralar birden başlar on birde biterdi. Her futbolcunun forma numarası kendisi ile özdeşleşmişti. Fenerbahçe’nin en çok dokuz, on ve on bir numaralı formaları satılırdı o senelerde. Diğer iki arkadaşım ısrarla Oğuz Çetin’in on numaralı formasını almıştı Ankara’nın ilk Fenerbahçe mağazasından. Benim tercihim ise onlardan farklı oldu. Zira ben hayranı olduğum on bir numaranın formasını almıştım: Aykut'un formasını.

 

***

 

Geçen sezonun Fenerbahçe’nin yüz yılı aşkın tarihindeki en zor sezonu olduğu düşünülüyordu ama bu sezonun da ondan aşağı kalır tarafı yok. Bir tarafta geçen senenin küllerini sürekli körükleyenler, diğer tarafta Fenerbahçe’nin karışmasını dört gözle bekleyen ve bunun için her kötü sonuçtan sonra kılıçlarını biraz daha bileyen kelle avcıları var. Takımın kötü gidişi de bu olaylara çanak tutar vaziyette.

 

Ben de teknik direktör Aykut Kocaman’ın hataları olduğunu düşünenlerdenim; hem de çok önemli hataları. Takımın hem fiziksel hem de zihinsel açıdan dağınıklığı, sezon başlayalı uzunca bir süre olmasına karşın hâlâ zamana ihtiyaç olduğunun söylenmesi, istisnasız her maçta sahaya hücum yerine savunma ağırlıklı kadrolar sürülmesi, sadece sakat olduklarında değil ikisi de oynayabilecek durumdayken Kuyt veya Krasic yerine sağ kanadın ısrarla hiçbir kanat oyuncusu özelliği taşımayan M.Topuz’a emanet edilmesi, geç oyuncu değişiklikleri, gereksiz Alex polemikleri, basit savunma hataları, koşu mesafesi üzerine anlamsız vurgular, Salih veya Recep gibi gençlere yeterince şans verilmemesi, onca para harcanmasına ve iyi de bir kadro kurulmasına karşın potansiyelin bir türlü verimli kullanılamaması gibi onlarca konunun ilk muhatabı Aykut Kocaman. Fakat benim Kocaman’a en büyük eleştirim, futbolcuları toparlaması gereken özellikle son günlerde onun onlardan daha düşük bir görüntü vermesi; tabiri caizse eleştirilere pabuç bırakması.

 

Bugün yapılan Aykut Kocaman eleştirileri iki çeşit. Birincisi ve azınlıkta olanlar yapıcı ve samimi olanlar, ikincisi ve çoğunlukta olanlar ise yıkıcı ve faydadan ziyade zarar vermeyi amaçlayanlar. Aykut Kocaman her şeyden önce kendine güvenli olmalı, camianın onun arkasında durduğunu bilmeli, bu eleştirilerden yapıcı olanları dikkate almalı ve tüm bunlardan sonra gelecek iyi sonuçlarla bilinçli veya bilinçsiz olarak onu ve onun üzerinden takımını yıpratmaya çalışanlara fırsat vermemeli.     

 

Sonuç olarak evet, Aykut Kocaman dünyanın sayılı teknik direktörlerinden biri değil hatta görünen o ki vasatı dahi aşmakta zorlanıyor. Fakat o, iyi bir teknik direktör olacak diye bir zorunluluk da yok. Aykut Kocaman tıpkı futbolculuğunda olduğu gibi bugün de Fenerbahçe’nin başarısı için elinden geleni yapmaya devam ediyor ve onun nasıl bir teknik direktör karnesinin parlak olmaması Fenerbahçe taraftarının gözünde Kocaman’ın değerini hiçbir zaman azaltmayacaktır. Bugün ben nasıl ki Mesut babanın dükkânını düşündüğümde zihnimde, birbirinin aynı olan Feneriumlar yerine ruhu olan o cânım dükkân canlanıyor, tüm Fenerbahçeliler de Aykut Kocaman’ı her zaman kıvrak çalımları, iğne deliğinden golleri ve güzel gol sevinçleri ile hatırlayacaktır; onun teknik direktörlük kariyeri nasıl olursa olsun.  

 

can.nizamoglu@gmail.com

https://twitter.com/_acn_ 

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..