Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Ayna, bencil ve öteki

Ayna, bencil ve öteki
 

Her gün yaşanan tekrarları saymazsak, hiçbir şeyin yeni olmadığını / olamayacağını görürüz. Kurguların ve oyunların bilincine vardığımızda ise insanın diğerleri ve kendisi ile olan ilişkisinin basit mantık formüllerine dayandığını farkederiz.

Oysa kaosun ortasında akıllıca durmanın nasıl fomüle edileceğini kitaplardan öğrenenlerin içsel dengesizliklerini saklamak için aynalara en makyajlı halleriyle baktıklarını anlamak da zor olmasa gerek. Öğretilerin içinde öteki olmaya çalışmak, kendin olmaya çalıştıkça doğacak sorunların yaratacağı zararları kim karşılayacak?… Zırhını parlatmanın yararını kim görmüş ki?

Size ait sahnenin kaçta kaçını kullanıp, hangi maskenizi nerede nasıl taktığınızla ilgili biraz, kaosun ortasında savrulmadan durabilmek. Durmak, herşeye hatta kendinize bile belli bir mesafeden bakmak. Siz yaşamamışsınız gibi, hiçbir eyleminiz size ait değilmiş gibi yapmak. Susmak. Kabullenmek. Olduğunuz gibi, hatta olamadığınız... İnsan sustuğu zaman anlıyor gündeliğin içindeki kaosun aslında seslerden oluştuğunu. Sesine yabancılaşıyor, sesinden kaçıyor. Büyük bencil bir boşluğun içinde dolanıyor bir süre. Ne düşüneceğini hatta ne hissettiğini bile algılayamıyor.

Görüntülerin ve seslerin kaosu başlıyor, duruyor. Birilerinin öğretilerini red ediyor, ama sadece red ediyor, sorgulamıyor. Sabit doğruların ve kişisel menfaatlerin büyük savaşlar doğurabileceğini biliyor. Birilerinin pratiğe dayanmayan doğrularıyla başka birilerine zarar verdiğini farkediyor, susuyor. Bilgi kitaplarda durduğu gibi durmuyor, zararcı ve yorumlayanın silahına dönüşüyor. Örtünüyor, örtüyor.

Bilgiyi özümsemeden ruhunun çatlaklarına yamayanlar, kaosun metal tellerinden birine takıldıklarında tökezliyor, düşüyorlar. Bu düşüş onları öteki olarak ayağa kaldırırken, yeni sözcükler yeni ses tonları ve yeni korkuları ekliyor kaybolmuş benliklerine. Yalnızlık aynaya bakarken sırrını kazıyor bencilliğin, bencil en yakınındaki insanın rolüne bürünüyor, onun gözleriyle bakmaya çalışıyor, bulanıklaşıyor. Tepkilerini, kendi hikayesini yitiriyor, bir kez daha öteki oluyor. Hayat bir şekilde kendini tekrar edip, yeni bir yolculuğu, yeni bir insanı işaretliyor not defterinde. Oyun kaosun biricik sevgilisi olarak kalmaya devam ediyor...

***

(Sonra günlerce sürecek olan bir yağmur başlıyor adada. Ada sarı sıcağa bulanmışken, toz çamura dönüşüyor. Yeniden toprak kokusu, yeniden serinlik. Deniz olanca mavisiyle dalgalanıyor açık sulara doğru. Renkler özüne dönüyor, kurbağa sesleri artıyor. Doğanın muhteşem dengesi insanın kirlenmiş aklını onarıyor, sadeleştiriyor. Hissediyorsunuz ki aslında bütün kurgular, görememekten doğuyor. Dışarı çıkmanın, nefes almanın, uzun uzun hiçbirşey düşünmeden durmanın tadını alıyorsunuz. Doğa yeniliyor sizi -ki siz biliyorsunuz artık hiçbirşeyin yeni olmadığını/olamayacağını- bütün yolculuklarda yanınıza aldığınız kendinize rağmen... Olduğunuz gibi, hatta olabileceğiniz.)

 
Toplam blog
: 5
: 813
Kayıt tarihi
: 25.06.07
 
 

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü öğretim görevlisi ve..