Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ayna, makosenler ve etek boyu

Ayna, makosenler ve etek boyu
 

Kaynak: Web


Hiç yaşadığımız memlekette yabancılık çekmeyiz. İşte o yüzden de o kentin bir yabancı gözüyle görmek gerçek anlamda pek mümkün olamaz. Hani başka memleketleri görüp gelenler bazen anlatırlar, şu şöyle bu böyle diye. Onların anlattıklarını dinleyip burada da olsa diye iç geçirmeyen yok gibidir. Hiç düşündünüz mü bizim memleketimizi görenler ne anlatıyor olabilirler?

Yabancı gözüyle tahmin yürütmek gerçekten deneyim istiyor. Yabancı olmasak da, biraz empati kurabilsek: Bizim ülkemizde bayan olmak nasıldır? Engelli olmak nasıldır? Yaşlı, yardıma muhtaç olmak nasıldır? Belki o zaman daha iyi anlarız. Hatta, belki de pek çoğu farkındalar ve o nedenle bilmediği bir yere gitmekten kaçınıyorlar ya da erkek çocuğu daha makbul sayıyorlar, engellilerin dışarıya çıkmaya hakları olamıyor, birileri de yaşlanınca kendilerine bakması için çocuk yapabiliyor.

Ekonomik olarak yarattığı değere göre bireyleri ve ülkeleri adamdan sayıyor bu dünya düzeni. Yanılıyorsam düzeltin, az gelişmiş olmamızın nedenlerini soranlara şöyle söyleyebiliriz: “Biz nüfusumuzun yarısından azını çalıştırabiliyoruz. Diğerlerinin de ekonomik değer üretip topluma katkıda bulunması konusunda pek gayret sarf etmiyoruz. Geri kalıyoruz, çünkü sırtımızda çok yük var.”

Medeni düşünen zihinler bütün kazanımları için sosyal güvenlik kurumlarını çalıştırmanın, kanun ve nizam üzerine kafa yormanın önemini biliyor. Öyle ki, sadece insanların değil, doğadaki tüm canlıların yaşam standartları yükselmesi için çabalıyorlar. Mesela kadınlarının ve kızlarının hayatlarında hedefleri olması onlar için anlam taşıyor. Kendi ayaklarının üzerinde durduğu zaman kişi, etek boyu mu uzunmuş, saçı mı kısaymış? Pek de bir şey değişmiyor... Acaba kadınların az gelişmiş toplumdaki yeri etek boyuna göre mi belirleniyor?

Kadınlarımız, hayatları ipek kumaşlar arasına sınırlanmış iken kendi tercihlerinin ne olduğunu kendilerine bile itiraf edebiliyor mu dersiniz? Halen pencere pervazlarının arkasında rastık çeken ev hanımları, beylerinin makosenlerini parlatan cariyeler mi yaşıyor içimizde? Hiç mi farkında değiliz, bir toplumun aynası kadınlarının elindedir. Kadının eli evin ekmeğine fırına atmadan önce eskiden de değiyordu, yalnızca hamura değil, ata da, sabana da değiyordu, bugün de değiyor. Eğer o gün tarlada sırtında yavrusu ile çalıştıysa analarımız, bugün de kreşleri olacak iş yerlerimizin. Çocuklarını nereye bırakacağını düşünerek çocuk yapmaktan vazgeçmeyecek hiç kimse. Yolda işine giderken bir hanım, yolunu kesemeyecek diğer sürücüler.

Belki çiftlikler yok artık eskisi gibi, tarlalarda beli bükülmüyor kimsenin. Kent yaşamında çiftliklerin yerine fabrikalar doyuruyor karnımızı, tarlalarda değil, tezgahlarda, vardiyalarda bükülüyor belleri insanımızın. Sanayileşme, kentleşme, toplum yaşamındaki temel değişiklikler ve bu yaşamda kadının yeri 1930’lardakinden çok farklı. 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermiş, bu günü de Kadın Hakları Günü ilan etmişiz. O günlerde kadınımız bu hakkının daha mı bilincindeymiş, bugün bu hakkı kullanmaya gücü bile kalmadı mı bilinmez. Bir kısmımız elindeki aynadan gözünü azıcık kaçırsa belki de görecek nerede oturduğunu.

Elimde ayna, umurumda mı dünya demeyen tüm kadınlarımız, gününüz kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..