Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '10

 
Kategori
Felsefe
 

Ayna ve gönüldeki yansıma

Ayna ve gönüldeki yansıma
 

AYNA VE YANSIMA


Ayna; sözlükte ışığı yansıtan, maddelerin ve varlıkların görüntüsünü gösteren cilalı sırlı cam.

İnsanların çoğu günün ilk saatlerini karşısında geçirdiği aynaya nasıl bakmaktadır? Bedeninizi mi görmektesiniz? Yoksa gözbebeklerinin içinde aksimizin görüntüsünün derinliklerindeki ruhu mu görmektesiniz. Maalesef birçok kişi makyajlanmış yüzler gibi dış görünüşle, şekille uğraşmakta görüntünün altındaki öze bakmayı bilmemektedir. Aynaya baktığında yansıyan görüntü ile yüzleşebiliyor musun? Ayna ile yüzleşme esnasında içindeki sesle konuşup aksayan yönlerini düzeltmek için çaba sarf ediyor musun?

Gönül gözünle bakabiliyor musun? Kalbini görebiliyor musun? – Kalp derken bir parça etten oluşmuş organımızdan bahsetmiyorum- Aynaya bakan göz, gözün gördüğünü tanımlayan beyin, ama gözün gördüğünü yorumlayan gönüldür.

Gönül Türkçeye özgüdür. Başka dillerde eşi benzeri yoktur. Başka dillerde manevi yönü gönül ile ayna aynı şeydir.

Murat Bilgili “Batının şövalyeleri, Doğunun Fakirleri “ isimli kitabında şöyle yazıyor; kalbin ortasında var olduğu kabul edilen siyah bir nokta bulunur. Buraya süveyda-ül kalp denir. Bu nokta kötülük ve günah yeridir. İnananlar için ise basiret ve idrak noktasıdır. İşte gönlün var olduğu yer bu noktadır. Bu nokta insanın hakikati ve ruhudur. Süveyda-ül kalp bu özellikleriyle ikiyüzlü yuvarlak ayna olarak yaratılmıştır. Biri maddi diğeri manevi âleme bakar. Ayna cilalı ve parlak olduğu ölçüde mana suret kazanır. Ancak cehalet, taassup, gafillik, şehvet ve ihtiras aynaya parlaklığını kaybettirir. Bilgi inanç, iffet ve sevgi gönül aynasının yeniden cilalanmasını sağlar. Bu şekilde parlayan gönül aynası hakikati yansıtan batan güneşinin doğmasını sağlar. Dolayısıyla ayna insan gönlünün şekillenmiş halidir.

Tamer Ayan’da ; ayna, insan gönlünün şekillenmişidir. Gönül, bedenin tüm organlarının ve güçlerinin fonksiyonlarından yararlanan ve aynı zamanda bedenin üzerinde tasarrufu olan ruhtur. Gönül, bu nitelikleri dolayısıyla, bilgilerin özleri ve hakikatleri karşısında aynı suret karşısında duran aynaya benzer. Bunun için, bizzat gönülden ibaret olan insan, mir’at’ül musaffâ; yani, hak için saf bir aynadır. İnsan Hakk’a, hak da insana aynadır. Bundan dolayı, aynada tecelli edenle, tecelli yeri birbirine karıştığından vahdet olur. Kamil insan, Hakk’ı yansıtan aynadır. Hak kendisini Halk aynasında, halk da Hakk’ı insan aynasında görür. Yani, hak insanın kalbine nazar edip, kendisini gönül aynasında temaşa eder. İnsan da Hakk’ı kendi gönül aynasında seyreder. Diye yazmaktadır.

Peki, aynalar doğrumu söyler? Lunaparkta ki içbükey, dışbükey, ondulleli, deforme birçok aynaya bakarız. Bazen şaşırır, bazen güleriz ve en sonunda normal aynada gerçek yansımamızı görünce hele şükür doğruyu gördüm deriz. Peki, o son aynadaki bizim kendimiz zannettiğimiz görüntü ne kadar doğru bunu bilebiliyor muyuz? İşte o görüntü ile karşılaştığımızda biz kendimiz miyiz? Kendini bulan insan kendi gibi, bunu başaramayan insan ise diğerleri gibi olur.

Herhangi bir anlaşmazlık esnasında klasik cümle vardır: “beni anlamıyor, algılamıyorsun” peki siz aynanın karşısında görüntünüze baktığınızda, gönlünüzdeki görüntü ile aynadaki görüntü birbirini anlıyor mu? Birbirini algılıyormu bir uzlaşma içinde mi? Eğer öyleyse gerçekten sizin – eskilerin dediği gibi- içiniz dışınız bir’dir.

Sokrates, ”insanı öğrenelim, bilelim ve bilmeye de kendimizden başlayalım , ” demiştir.

Tamer Ayan; aynayı şöyle açıklıyor; Ayna, çoğu zaman sanıldığı gibi göz veya pınar anlamında Arapça Ayn’ dan dan değil; Farsçada demir anlamında ayen’ den türeme ayine’ den gelir. Arapça karşılığı, görme anlamında rü’yet’ten üretilmiş mir’at’tır . Parlak aynaya Mir’at-ı mücella denir.

Nedim, aynaya sık bakmayı huy haline getiren güzele,

“ neden sık sık bakarsın böyle mir’at-ı mücellaya

meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir” Derken; herhalde narsis’i hatırlatır.

Mitolojide Narkissos (narsis) yani bizim nergis, sudaki yansımasına hayran olunca, narsisizm denilen libidonun benliğe dönmesi şeklinde ruhsal bozukluk çıkıverir.

Olgunlaşma yaşa bağlı bir şey değildir. Gönlünün olgunlaşması her yaşta olabilir, bunu sağlayan etkenler ise erdemlerine bağlı olmaktır. Bir karar esnasında hislerle değil akılla karar vermektir.

Çocukluğunuzu düşünün 1–2 yaşınızdaki kalbinizin saflığına erişmek ne güzel. Hiçbir kötü düşünce, art niyet, fenalık, fesatlık yok, tamamen tertemiz duygular ile dolu bir yaşam. Çocukken düşünün bir soru sorarken hiç o sorunun başka bir anlamlara geldiği aklınıza geliyor muydu?

İşte bizim asıl amacımız, o çocukluktaki gibi kalbimizin saflığını yakalamak, o saflığa erişmek olmalıdır.

Temiz bir ayna baktığınızda görüntünüz nasıl parlak yansıyorsa, gönül aynanız da o şekilde parlamalıdır. Sırları dökülmüş kirli bir aynadaki görüntü gibi gönül aynanız da o halde ise, bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz, hislerinize kapılmış kötülüğe doğru yol alıyorsunuz demektir. Ruhumuzun saflığı gönül aynasının parlaklığı ile eşdeğerdir.

Hz Muhammed’e bir gün Ebubekir bakar bakar sonra dayanamayıp “ne güzel insansın” der. Hz Muhammed “haklısın” der. Bir süre sonra biri öfkesini dile getirir, “ya Muhammed ne kadar itici ve çirkin bir insansın” der. Hz Muhammed ona da “haklısın” der. Ebubekir bunun üzerine sorar ikimizde iki zıt şey söyledik ama ikimize de haklısın dedin, bu ne demek oluyor? “Hz Muhammed “ Ebubekir ben bir aynayım, herkes bana bakar ve kendinde olanı görür. Sen bende, sende olan güzelliği gördün, oda kendinde olanı gördü der.

Herkesin kendinde olan en iyi şeyleri görmesi dileğimizdir.

Erhan Sirekin

Kaynaklar:

Tamer Ayan ; Ham taşın evrimi (kitap)

Berk Yüksel ; Ayna ve görüntü (internet Yazı)

Murat Bilgili ; Batının şövalyeleri & Doğunun fakirleri (kitap)
 
Toplam blog
: 55
: 4108
Kayıt tarihi
: 27.06.08
 
 

Genç emeklilerden olup, hayat denen tiyatro içinde rol alan bir oyuncu gibi yaşamın kıymetini bil..