Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Aynaya Bakmaya Cesur musunuz?

Aynaya Bakmaya Cesur musunuz?
 

resim:http://img.blogcu.com'dan alıntı


Bu yazıdaki tespitler, eğitim yönünden ve ekonomik yönden geri kalmış birey, toplum ve şehirlerin ortak panoramasıdır.

Hangi şehirde yaşarsak yaşayalım, kendimize, şehrimize ve içinde yaşadığımız topluma bir de bu gözle bakmanızı öneririm.

Şehrimin eğitimi, ekonomisi gibi dibe vurmak üzere…
Şehrimin eğitim seviyesi ve sınavlardaki başarısızlığı çok tartışıldı; Ama hep aynı ezberler, tekrarlanmakta…

Ezberlerin en önemlilerinden biri ekonomi…
Bence ilk sorulması ve üzerinde tekrar düşünülmesi gereken sorulardan biri:

Eğitim mi ekonomiden etkileniyor, ekonomi mi eğitimden? Hani “tavuk yumurta ilişkisi” var ya, işte öyle…

Toplumdaki genel kanaatin aksine ben, eğitimin ekonomiden değil, ekonominin eğitimden ve eğitime bağlı olarak dünya görüşünden etkilendiğini düşünmekteyim.

Ekonomisi çok iyi olmayan Burdur’un son yıllarda ÖSS ve OKS başarısında il sıralamasında, Türkiye birincisi olduğunu hatırlatarak… Bu başarı, yakında Burdur’un ekonomisine yansıyacaktır. Bu arada Burdur il milli eğitim müdürü de Erzurumludur.

Kimse bana ekonomisi güçlü olan ülkelerin eğitimi güçlü olur, demesin. Ekonomi bir yere kadar…
Önce bilgi vardır hayatta, sonra ekonomi ve teknoloji. Yani, teknolojiyi aydınlanma ve bilgi üretir. Belli bir noktadan sonra da bilgi elde etmek için teknoloji kullanılabilir. Ama dediğim gibi belli bir seviyeden, yani teknolojiyi kullanabilecek bilgi seviyesine ulaştıktan sonra…

Eğitimli insanların ticari ufuklarının da iyi olduğu yadsınamaz.

Kurumsallaşmasını tamamlayamamış kurumların yöneticilerine bakın, diplomaları en süslü çerçevelerle ofislerinin duvarlarına asılıdır; ancak süslü bir diploma dışında içinde bulundukları sektörün gerektirdiği ufuktan, hedeften ve donanımdan uzaktırlar.

Yöneticilerin, işlerini sevmeleri, sorumluluklarına sahip çıkmaları, hedeflerine uygun planlama ve organizasyon yapmaları, sektörlerinde başarıyı yakalamak için elzemdir.

Başarıyı da ancak eğitimli ve donanımlı insanlar elde ederler.

İletişimin ve teknolojinin bütün nimetlerine kolayca ve ucuz bir şekilde ulaşmanın mümkün olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kişinin, örgün eğitim dışında kendisini yetiştirmesi hiç de zor değil.

Kişi kendisini yetiştirirken öncelikle kendisinin ve toplumun dünya görüşünü, alışkanlıklarını ve ezberlerini sorgulamalıdır. Böylesine yapılacak bir sorgulama, kişiye diplomayla elde edemeyeceği entelektüel nitelik ve gerekli donanımları kazandıracaktır.

Hem özel sektörde hem devlette; okuyan, sosyal ilişkileri gözlemleyen, işi üzerine düşünen, yaptığı işi ve insanları seven her meslek erbabı ve yönetici hedeflediği ve inandığı başarıyı yakalayacaktır.

Ben de, bir eğitimci olarak, özellikle eğitimin içinde bulunan herkesin(veli, öğretmen, öğrenci, idareci) bu sorgulamayı yapması gerektiğine inanıyorum.

Bence “algı ve anlayış kültürü" açısından, kapalı ve geleneksel sosyal yapının hâkim olduğu şehrimizde ilk yapılması gereken iş; ciddi bir özeleştirinin yapılması, dinî ve dünyevî alışkanlıkların ve bu alışkanlıkların biçimlendirdiği ezber yaşantının sorgulanmasıdır. Böylelikle istismar edilen değerler, ihmal edilen yenilik, değişim ve gelişmeler fark edilecek, kavramlar yeniden anlam bulacaktır.

Yine kendimizi sorgulamamız; muhafazakârlığımızın ve muhafaza ettiklerimizin, aslında tarihi misyonuyla, kültür, eğitim ve irfanıyla dillere destan “Erzurumluluk karakterinin dejenere olmuş halinden başka bir şey olmadığını fark ettirecektir.

Hâlâ toplumun önemli bir kısmında hayattan kopuk taassuplarımızın olduğu açığa çıkacaktır.

Acaba, şehrimizden göç edenlerin kaçma gerekçelerinin en önemlisi bu “taassup” değil midir? Bu taassuba başkaldıranlar ve artık bu taassubu çekemeyenler midir, Erzurum’u terk edenler? Ve Erzurum’da kalıp yalnızlaşanlar…

Bilinçten yoksun muhafazakârlık ve taassup, tarafgirliği doğurur. Kalitede ve hizmette liyakatin değil, “taraf” olanın ödüllendirilmesi; niteliksizliği, şekilciliği, miskinliği, başarısızlığı ve geri kalmışlığı tetiklemektedir. Tarafgirlik maalesef gelişmenin en önemli ayaklarından rekabeti ortadan kaldırmaktadır.

Ezber bozmak, aynaya bakmak ve kendimizle yüzleşmek; kısacası sorgulamak cesaret ister! Bu cesareti göstermek en büyük yiğitlik olsa gerek!

Taassubun olduğu, düşüncenin olmadığı yerde, istismar vardır. İstismarın olduğu yerde de düzensizlik, keyfilik ve geri kalmışlık vardır… Düzensizlik, keyfilik ve geri kalmışlık da bir müddet sonra şehrin kaderi olarak kabul edilir. İşte işin varacağı en tehlikeli ve karanlık nokta da burasıdır.

Kendimize bakıp adeta “kral çıplak” demeden, hayat felsefemize, algı ve anlayış geleneğimize başkaldırmadan eğitimde ve ticarette kalkınmanın pek mümkün olmayacağı kanaatindeyim.

Hem birey hem toplum olarak toplumun her kesiminden Erzurumluların kendisini, sorumluluklarını, iş heyecanını, samimiyetini, sosyal ve ticari ilişkilerini; kısacası “hayatı algılama ve anlama” alışkanlıklarını sorgulamaya ihtiyacı var!

Evet, Erzurumlular vakit, aynaya bakma vaktidir.

Var mısınız tozunu alalım aynaların?

 
Toplam blog
: 143
: 2341
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

Bu âlem içinde aileme zaman ayırmak, gezmek, okumak, fotoğraf çekmek, resim çizmek ve iş hayatı h..