Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '08

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Aynı dili konuşmak mı? Aynı duyguları paylaşmak mı ?

Aynı dili konuşmak mı? Aynı duyguları paylaşmak mı ?
 

Yönetim ve kişisel gelişim konusunda en önemli uzmanlardan kabul edilen Stephen Covey, ünlü kitabı ''Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı''nda dördüncü sırayı ''Önce Anlamaya, Sonra Anlaşılmaya Çalış''a verir. Altında yatan prensip ise son derece basittir: ''Benimle iletişime geçebilmek için önce beni anlaman gerekir.''

Günümüzde yaşamın her alanında ihtiyaç duyduğumuz ''kendini başkalarının yerine koyabilme'' yetisi, beraber çalışma, ekip olma, hedeflere ulaşabilme ve başarının tadını birlikte çıkarabilmenin ilk koşulu olarak nitelendirilir. Ancak işletmenin kaçınılmaz olgularından olan çatışma, iyi yönetilmediği takdirde, paylaşılan duyguları azaltır ve aynı dili konuşanlar bile birbirlerini anlamaz duruma gelebilirler.

İş ortamında işbirliği ve başarının ilk adımı olan ''empati'', kendi duygusal ve zihinsel durumunu koruyarak bir başkasının duygularını ve içinde bulunduğu durumu anlayabilmektir. Fonetik olarak benzeştiği ''sempati''de, kişi karşısındakinin duygularını paylaşır ancak bir yandan da o duygu yoğunluğunun içinde kaybolur. Oysa empati, karşımızdaki kişi ile aynı frekansta düşünebilme, onun ne hissettiğini anlayabilme ancak ona yol gösterebilmek için kendi duygusal durumumuzu ve sükunetimizi koruyabilmektir. Bu nedenle empatik kişi, iyi ve kötü günde, duygu paylaşımında aşırıya kaçmadan objektif olarak karşısındakinin sorunu ile başetmesini ya da sevincini yaşamasını kolaylaştırırken, işi ile bağını koparmamasını da sağlar.

Ancak empatinin de dozunun iyi ayarlanması gerekir. Kendi duygularını göstermekten hoşlanmadığı için başkalarının da aynı şekilde davranmasını bekleyen bir yönetici, çalışanları tarafından ''zalim'' olmakla suçlanabilir. Öte yandan fazlaca empati gösteren bir kişinin davranışı da ''acıma'' özelliğine bürünüp gurur kırıcı hale gelebilir ve tepki toplayabilir. Oysa empatinin görevi, insanların duyguları arasında bir köprü kurarak işyerinde birliktelik duygusunu sağlayabilmektir.

Empatik iletişim ile kastedilen, karşınızdaki ile aynı fikirde olmak ve herşeye ''evet'' demek ya da eleştirmekten kaçınmak değildir. Tam tersi, karşınızdakinin kastettiğini anlamak, ancak onun söylediklerine kendini kaptırmadan haklılığınızı savunabilmek, bunu karşınızdakini incitmeden, duygu ve düşüncelerine saygı gösterdiğinizi belli ederek yapmak empatinin ta kendisidir.

Empatik iletişimin hakim olduğu bir iş ortamı sağlamak için yapılması gerekenler aslında oldukça basit:

- Dinlemeyi öğrenin. İletişimde en sık yapılan hata, kendi sırası geldiğinde cevap verme güdüsü ile karşımızdakinin sözünü bitirmesini beklemektir. Bu da iki tarafın birbirini gerçekten anlayamamasına neden olur.

- Amacınız önce karşınızdakini anlamak olsun. Eğer onu anlayabilirseniz, doğru açıklamaları sunarak kendinizin de anlaşılmasını sağlayabilirsiniz.

- İnsan olarak duygusal bir varlık olduğumuzu unutmayın. Olaylara karşı fiziksel ve duygusal tepkilerimizi engellememiz oldukça zordur. Bu nedenle karşınızdakinin duyguları ve tepkileri size mantıklı gelmese bile anlamaya çalışın ve saygı gösterin ki zamanı geldiğinde size de saygı gösterilsin.

- Size söylenen sözleri olduğu gibi almaktansa, o sözleri söyleten duygular üzerine kafa yorun.

- Açık iletişime özen gösterin. Sizin için önemli olan şeyleri en baştan açıkça ifade edin ve karşınızdakinden de aynı şeyi yapmasını isteyin. Böylece, örneğin bir proje üzerinde beraber çalıştığınız iş arkadaşlarınız ile hassas dengeleri gözetebilirsiniz.

- Başkalarının farklı olabileceğini baştan kabul edin ve etrafınızdakilerin de bunu farketmesini sağlayın. Farklılıkların yaratıcı ortamı desteklediğini, çatışan görüşler ile en büyük buluşların gerçekleşebileceğini unutmayın.

- İş konusunda yaşanan çatışmaları kişisel alana taşımayın. Bir konuda görüş ayrılığı yaşayarak önyargı geliştirdiğiniz bir iş arkadaşınızın, çok keyifli bir yolculuk arkadaşı olduğunu keşfedebilirsiniz.

- Başarıları paylaşmayı gelenek haline getirin. Başarılı olan arkadaşlarınızı, çalışanlarınızı kutlayın, takdir edin.

- Hata yapan arkadaşınızı, çalışanınızı rahatlatın ve hatayı beraber analiz etmeyi, düzeltmeyi teklif edin. Satır arasında dahi beceriksiz olduğunu hissettirmek, o kişiyi sadece sizden ve işten uzaklaştırır. Bunun yerine hatanın nereden kaynaklandığını bulun ve bir dahaki sefere dikkat etmesi gereken şeylere odaklanın.

- ''Kazan-kazan'' anlayışı ile karşılıklı saygı prensibine dayalı ilişkiler geliştirmenin yolunun anlayıştan geçtiğini aklınızdan çıkarmayın.

Empatik iletişimin doğal, içten, yapmacıklıktan uzak bir özellik taşıması gerekir. Bu nedenle iletişim kurarken ''aman dikkat'' denilecek noktaları da bir hatırlayalım:

- Empatik olma çabası içinde karşınızdakinin söylediklerini dikkatsizce, papağan gibi tekrarlamayın.

- Yargılamayın, kendi fikrinizin doğruluğuna vurgu yapmayın.

- Karşınızdaki belli bir sınıfa/kategoriye sokarak önyargıya dayalı yorumlar yapmayın.

- Yaşadığınız benzer deneyimi anlatarak ''ben olsam...'' ile başlayan cümleler kurmayın. O durumda olanın siz olmadığını, sadece bir dış gözlemci olduğunuzu unutmayın.

- Sessiz kalmayın, ama ''nasıl hissettiğini çok iyi biliyorum'' ya da ''daha da kötüsü var'' gibi klişe sözlere de başvurmayın.

Ve gönlünüzde, Mevlana’nın, Mesnevi’nin dizelerinden yükselen sesine yer açın :

''Aynı dili konuşanlar değil, ancak aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir''.

Kaynaklar :

Stephen COVEY, ''Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı''

Ferhat ÖZBEK, ''İşyeri İçerisindeki Sorunların Çözümünde Empatik Anlayış''

 
Toplam blog
: 15
: 1202
Kayıt tarihi
: 08.09.07
 
 

1973 İstanbul doğumluyum. Kadıköy Anadolu Lisesi ('91)'nin ardından 1995'te Boğaziçi Üniversitesi..