Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '08

 
Kategori
Spor
 

Aynı Geminin Yolcuları

Aynı Geminin Yolcuları
 

www.milliyet.com.tr


Yıllardır takımlarımızın Avrupa’da kâh başarılı kâh başarısız birçok maçını seyrediyoruz ve aklıselimle düşünen herkesin en büyük dileği bu maçların galibiyetlerle, büyük başarılarla ve nihayetinde kupalarla sonuçlanması. Ancak ülkemizde -dünyada da bunun örneklerine sıkça rastlamak mümkün- herhangi bir takımımız Avrupa’da mücadele ederken bu takımın taraftarları dışındaki futbolseverler, kendi takımları kadar olmasa da büyük bir hüsn-ü kalp ile bu takımı destekleyip onun başarılı olmasını isteyenler ve rakip kim olursa olsun rakibi destekleyip, yurt içindeki rakibin her alanda başarısız olmasını bekleyenler olarak ikiye ayrılıyor. Bu yazıda takımlarımız Avrupa’da mücadele ederken rakip takımların desteklenmesinin her açıdan ne kadar sağlıksız bir düşünce olduğunu belirtmeye çalışmakla birlikte neden bu maçlarda taraftarların birbirlerine empati ile yaklaşmaları gerektiğini tartışacağım.

Öncelikle son 53 yılın Şampiyonlar Ligi (Şampiyon Kulüpler Kupası ile birlikte) şampiyonları ve son 37 yılın UEFA Kupası şampiyonları dikkate alındığında ortaya çıkan tablo çok açık bir mesaj vermektedir, “toplam kalite”. Söz konusu dönemlerde, tek seferlik şampiyonluklar hariç, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu sadece 6, UEFA Kupası şampiyonluğu ise sadece 5 farklı ülkenin takımları arasında el değiştirip durmuş ve bu 5–6 ülke elbette futbol denince akla gelen “Futbol Ülkeleri”nden başkaları değil. Bu lokomotif ülkelerin ligleri bugün yeryüzünde milyonlarca futbolsever tarafından adeta kendi takımlarıymışçasına yakından takip edilen, tüm takımları hakkında genel bir futbol izleyicisinin bilgi sahibi olduğu ve futbolcularımızın oynamaya can attığı kısaca belirli bir standardı yakalamış kaliteli ligler. Bu kaliteli ligleri üst sıralarda bitirme başarısı gösteren ekipler de bu başarılarını uluslar arası arenada tekrarlamakta hiç de zorlanmıyorlar. Bunun en güzel örneği bu sene Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline tam 4 takım sokmayı başaran Premier Lig. Bugün bir İngiliz takımı Avrupa’da başarılı olunca kendisi hem maddi hem manevi açıdan (futbol kültürü, mücadele, kazanma hırsı) büyük kazanımlarla ülkesine dönüyor ve tıpkı yurt dışında tahsil görmüş bir gencin ailesine faydalı olması gibi kendi liginin gelişmesine ister istemez katkıda bulunuyor. Bu takımın başarılarını hedefleyen ve yakalayan diğer takımlar da aynı yollardan gidince ortaya hem her açıdan kaliteli bir lig hem de üst düzey takımlar çıkıyor. Bugün İngiltere dışında İspanya’da, İtalya’da ve Almanya’da olan budur ve bu bu ülkelerin takımlarının neden istikrarlı bir şekilde Avrupa’da başarılı olduklarının en güzel kanıtıdır. Bir ülkenin takımının, içeride ne kadar başarılı olursa olsun, uluslar arsı arenada başarılı olamaması ya da Fransa’da olduğu gibi bu başarının sadece bir takım ile sınırlı kalması bu ülkelerin liglerini kalkındırmayacağından bu liglerde oynayan diğer takımların da büyük başarılara imza atma şansları futboldaki şans oranından bile daha düşük bir seviyeye iniyor.

Bu nedenle hangi takımı tutarsak tutalım eğer takımımızın Avrupa’da başarılı olmasını istiyorsak önce ligimizin kalitesinin artmasını bunu da istiyorsak ligimizde oynayan takımların Avrupa’da başarılı olmasını beklemek ve istemek zorundayız.

Avrupa’daki temsilcilerimizi desteklememizi gerektiren bir diğer önemli olay her zaman söylenen takımlarımızın çıtasının yükselmesidir. 2000 yılına kadar münferit başarılarla sınırlı kalan Avrupa maceralarımız bu tarihte Galatasaray’ın ülkemize bir UEFA Kupası armağan etmesiyle bambaşka bir boyuta taşındı ve sadece Galatasaray değil Avrupa’da mücadele eden tüm takımlarımız artık sahada daha özgüvenli, daha umutlu durmaya her zaman daha ileriyi hedeflemeye başladılar. Bugün bazıları itiraz edebilir ama Fenerbahçe’nin bu sene Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamasında Galatasaray’ın kupasının da önemli bir rolü vardır ve eğer sarı lacivertliler bu sene yakaladığı hava ile bir adım daha ileriye geçebilirse bunun faydası da Beşiktaş’a Sivasspor’a ya da Kayserispor’a mutlaka yansıyacaktır. Zira çıtayı bir yerden daha yukarıya koyan takımlar bu seviyeyi sadece kendileri için değil ligdeki tüm takımlar için belirlemiş olmakta ve her takımın rakibini geçmek için mücadele etmesi takımların gelişmesine müthiş katkı sağlamaktadır. Eğer kısa vadede rakip takımın kaybetmesi bu çıtanın yükselmesine tercih ediliyorsa aslında bu olay desteklenen takımın da gelecek umutlarının daha kurulmadan ortadan kalkmasına neden olmaktadır.

Sonuçta okyanusta seyreden bir geminin yolcuları olarak, aynı ligde mücadele eden ancak uluslar arası arenada birbirlerine rakip olma ve aşamasına gelmemiş; maddi manevi kazançlarını ligimize yatırarak buradaki kalkınmaya ön ayak olan ve bu suretle diğer takımların da büyümelerine katkı sağlayan; yakaladığı başarı çıtasını sadece kendi önüne değil tüm takımların hedefine koyan ve herkesin özgüvenini güçlendiren Avrupa’daki temsilcilerimize, kendi takımını seven herkesin yukarıda sayılan nedenlerden ötürü destek olması gerekmektedir. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz geminin batması tüm takımlarımızın Avrupa’da hiçbir varlık gösterememesine dolayısıyla bizi, zaferlerimizi değil hayal kırıklıklarımızı, mutluluklarımızı değil kısır çekişmelerimizi, objektif değerlendirmelerimizi değil taraflı yorumlarımızı okumaya, konuşmaya ve yaşamaya devam etmek durumunda bırakacaktır.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..