Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Türk Mutfağı
 

Ayran...

Ayran...
 

Hiç içesim olmadığı halde, bir bardak ayran istedim annemden. (Komşumuz ayran getirmiş, oruçlu, oruçlu aklımda kalmıştı) İftarda vücudum asitli içeceklere o kadar alışmıştı ki, şapkasız çıkmam abi hesabı, asitli içeceksiz oruç tutmam abi durumları hasıl olmuştu.

Daha ilk yudum da içtiğim ayranı meğer ne kadar özlemiş, meğer ne kadar unutmuşum! İftarda yemeği bırakıp ayranın dibine vurdum. Karnım davul gibi olsa da, çukulata yiyen çocuklar gibi kocaman gülümsüyordum.

Her yudumda, hep gerilerden anılar sardım beynime. Annemin sabah serinliğinde mutfakta bulunan çengele kolan ile tavana astığı ahşaptan yapılma yayığa, yoğurdu koyup, babamın ellerine emanet edişi, babamın homurdana homurdana “yayık güppek, yayık güppek” yayığı yayması… Yayık abartısız birkaç saat yayılma “hadi buna çalkalama diyelim” ile oluyordu. Yani ayran olup, tereyağın üzerinde birikmesi. Babamda ne kol kalırdı, ne mecal. Bazen annem, bazen abimler… Yazın ise ayraı güzel olsun, yağı bol çıksın diye, değişik kuyulardan, çeşmelerden su taşırdık. Kaç kilometre ötelerden soğuk su getirirdik.

Yağ toplanır. Ayran kaplara boşaltılır, komşularda ağıltısız olanların ( ineği olmayan ya da gebe olanların) hakları ayrılır, geri kalanda tencereye konulup ateşte çökelek olmak için yol alırdı. Tabii biz ayranı hiç sevmezdik o zamanlar. Ne büyük yanılgı!

Eh, her güzel şeyin sonu gibi teknoloji olaya el attı, kolayı bulundu! Yayık makinesi; meğersem çamaşır makinelerini yayık makinesi olarak satmışlar. (gülebilirsiniz) Yıllarca yayık olarak kullandığımız yuvarlak silindir şeklindeki çamaşır makinesi, evimizin en değerli hazinesi olarak kaldı. Elbette tahta yayıkta, “yayık güppek” yayılan ayranın tadını vermese de…

Annemler yaşlandıkça inek yetiştirmeyi bıraktık. O; taze, hormonsuz, ilaçsız, ekolojik bütün hayvansal ürünleri reddedip, (bunlar; ev yapımı süt, peynir, yoğurt, ayran, çökelek vd.) asitli içeceklerde aradık tadı, tuzu! Hâlbuki esas olan milli içeceğimize, kendi ürünlerimize sahip çıkmak yerine yapay, suni tatlar peşinde koştuk!

Ayranın hele ki yayık ayranının lezzetini hiçbir ürünün veremeyeceğini, komşumuzun bize getirdiği ayranda anladım ama acı yüreğimi burktu.

Piyasada satılan ayran’ın tadı bile esas ayrana çok uzak. Evde hemencecik çırptığımız yoğurdun tadı ayranda kalıyor. Bazen doğal maden sodası, bazen soğuk su ile yapsakta. Hâlbuki yoğurt iyice ezilecek, içinden yağ ayrılacak, işte o zaman ayran olacak…

Ayran ne kadar masumsa, onun için söylenen sözlerde hep sade kalmış!

Ömer hayyam'dan şiir.

"Hayat kısa insanoğlu! Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha.
Tanrım niye ekşi ayranı edersin helal de şarabı haram
Bir kerpiçim de olsa, satar yine şarap içerim.
Buraya dilber, şarap dizersen eğer, "

Sözler;

"Ağzı açık ayran delisi..."

"Ayranı yok içmeye, tahtıveranla gider..."

"Ayran gönüllü"

En güzeli Hz. Mevlâna'dan;

"Ayran kasem önümde olduğu sürece Allah'a yemin ederim ki kimsenin balında gözüm yoktur"

Herkesin, yayık ayranı tadına ermesi temennisiyle…

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..