Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayrılık... ayrılık... aman ayrılık

Ayrılık... ayrılık... aman ayrılık
 

Kavuşma anı....!


Ayrılık… ayrılık… aman ayrılık…

TV yi izliyorum.
“… ayrılık… ayrılık… aman ayrılık…
Her bir dertten yaman ayrılık.”

Bir de içli söylüyor ki ünlü tenorumuz...
Kim bilir ayrılığın hangi türü böylesine feryat ettiren yazarı, besteciyi, söyleyeni, söyleteni...

Nedir bu, dünyanın bütün dertlerinden daha zor olan ayrılık.
“…yaralanmayan, yarayla alay edermiş”.
Dinleyip de etkilenmemek elde değil.
Ama ayrılığın hüznünü hissettiğimden mi,
Yoksa ayrılığın hüzünlü ifadesinden mi?

İlk darbe, ritimle bütünleşerek ilahileşen müziğin söylenişinden geliyor.
Daha sonra sözlerin anlamını düşünmeye başlıyorsun.
Birden fark ediyorsun ki çok sıradan birkaç kelimeden oluşan söz dizeleri bir feryadı en güzel şekilde anlatıyor.
Duyguların tetiklenmesi, istem dışı.
Hele bir de bir şeyler varsa derinliklerde…
Ne ürpermeyen ten kalır,
Ne dikenleşmeyen tüy,
Ne de kabarmayan yürek…

Bırakıverirsin kendini hüznün derinliklerine.
Fırsatçıdır, hemen öylesine sarar ki seni, kurtulabilene aşk olsun.
Artık bağımlısındır.
Hüzün olmadan olmaz.
Hiçbir şey kâr etmez.
Yeteneğin varsa seslendirirsin
"…sine-i sad parene ilaç olmayacağını…
bu derde çare bulunmayacağını…”

Yeteneğin yoksa.... kaynayıp kaynayıp taşamayan pınara dönersin.

Hissedersin ama seslendiremezsin.
Duyarsın, ama duyuramazsın.
Yanarsın ama tutuşturamazsın.
Kimse bilmez kavrulduğunu, eridiğini.
Doğal olarak da anlatamadığın için anlaşılmazsın da.

Gelinen noktada ayrılığın feryat ettiren sebebi de kâr etmez derdini çözmeye.
Hele bir düşmeye gör melankolinin sihirli kollarına.
Bir kere sarması yeter.
Tatmaya gör ızdırabın zehrini…
Gerisi kendiliğinden gelir.
Ya şair olursun ya da Mecnun.
Öyle ki, panzehirin artık Leyla da değildir.
Bilirsin ki Leyla, "ben geldim seninim" dese,
Ne Mecnunluğun kalır ne de ölümsüz aşkın…

Boş verirsin Leyla’yı da, aşkını da.
Mecnunluğun tadını
almışsındır artık.

Öyle bulaşıcıdır ki eğer nitelikli yazar,
Estetikli çizer ya da güzel söyleyebilirsen,
Kendini ifade etmek isteyen diğer yananlara da bulaşır feryadın.
Aslında anlaşıldığın nokta, bu bulaşmanın gerçekleştiği andır.
Artık derdinin tetiklediği feryadın, toplumsal histeriye dönüşme evresine girmiştir.
Ne kadar çok yayılırsa, toplumsal melankoli o kadar artar.
Anıtlaşırsın.
Büyük şair, büyük yazar, büyük besteci, ya da büyük icracı olursun.
Bu aşama, bireysel ızdırabın ranta dönüştüğü evredir.
Genelde bu tür acılar, yaşayanı tahrip ederken, seninkisi nemalandırmaya başlar.
Bütün mesele ifade edebilmende.

Ben bilirim, herkesin dağarcığında bir şeyler vardır.
Orada durur. Belki biraz küllenmiştir.
Küçük bir esinti yeter. “...damla nasıl inci olur sedefler içinde gizlenerek”.
Seninkiler de incileşmiştir.
“… sen hele bir kır destileri, gör bak sular nice yol bulur gider”…
Azıcık cesaret. Git üzerine, korkma, bu insani bir şeydir.
Git ki üzerine, biz de nasiplenelim esecek fırtınadan, sıçrayacak kıvılcımdan.
Yeter ki işlemeyi bil.

İşleyebilmen için; daha çok duygu, daha çok fedakarlık, daha çok sevgi, daha çok vericilik gerek.
Sıyırabilirsen kendini dünyanın anlamsızlığından,
Fark edersen insan olduğunu,
Kırabilirsen korkunun utanma duvarlarını,
Biraz ahlaki davranabilirsen duygularına,
Bilirsen saklamanın değil paylaşmanın erdem olduğunu…

Bir kıvılcım da sen çakabilirsin, karanlık dünyamızda parlayacak.
Bize sıradan canlı değil, metafizik ötesi varlık olduğumuzu hatırlatacak.

Hiç denemedim, ben acemiyim deme.
Dante ilahi komedyayı,
Mevlana Mesneviyi,
Shakespeare Hamleti,
Hugo Sefilleri,
Motzart Requemi kaleme ilk sarıldıklarında yazmadı.

Unutma! Diğerlerinin sesi, senin suskunluğunda daha gür çıkar.

Hadi… ne duruyorsun?
Nereye kadar sürecek, başkalarının dediklerinde kendini ulmaya çalışman...
Seni engelleyen ne?
Hiç denemedim deme...
Hele bir dene, o zaman sen de görürsün

“… bu sel yatağına ev dayanmayacağını,
… bu rüzgarlı yer de mum yanmayacağını”.

Sel de sensin… yel de sensin…
Bir de farkında olsan…

Dinleyin:
http://fizy.com/s/102wrn

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..