Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

10 Ağustos '21

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

AYRILIK YATAK ODASINDAN BAŞLAR

Sevmek, bir başkasını olduğu gibi kabul edebilmektir. Aşk ise, kendi hayaline göre şekil verip mükemmel olduğuna inanmaktır. Sevgi çoğalmak, daha da genişlemek, yeni paylaşımlar yaratmak ister… Aşk ise, sadece kendisi için ister. Sevgi paylaşılır. Aşk paylaşılmaz! Seven kişi, sevdiğini olduğu gibi kabul etmeli, değiştirmeye çalışmamalıdır. Seven ya da sevilen kişi, kendi duygularından, yapmak istediklerinden, kendine ait özel yaşamından alışkanlıklarını sırf sevdiği için terk edip sadece onun istediğini gibi yaşamaya başlarsa sonunda ortaya sağlıksız ve hastalıklı bir yapı ortaya çıkar. Yine eşler arasında biri diğerine üstünlük sağlamaya başladığında sıkıntıda başlamış olur. Çünkü her insanın o güne kadar alıştığı bir yaşam şekli vardır ve bunlar kolay kolay terk edilip yenisine alışılması o kadar da kolay değildir. Alışkanlıkları zamanın ihtiyaçlarına göre değiştirip yerine yenisini koyabilirsek ilişkiler devam edebilir.

Ayrılıkların en temel noktası iki ayrı dünyanın oluşmuş olmasıdır. Eşlerden birisi ne kadar doğru, ne kadar net, ne kadar şeffaf olursa olsun, iki ayrı dünya oluştuğunda artık bir şeyler hızla yok olmaya girmiş demektir ve geriye dönüş yoktur. İyi olan her şeyin güzelliği yok olurken, olumsuz olan en ufak şey büyümeye başlar. Ve ilk ayrılık yatak odasından başlar. Cinselliği olabildiğince rahat, düzenli yaşayabilmek aradaki sıcaklığı korumasına destek verirken, mutlu günlerde paylaşılan bir sır ya da özel bir şeyin üstünü açmak olayları çözmek yerine daha da karmaşık hale getirir, öfke doğurur, sevgiden uzaklaşılmasına neden olabilir. Duygusal ayrılık tüm ilişkilerin bittiğini gösterir. Tensel ayrılık ise, gülü dalından kopardıktan sonra ne kadar güzel görünürse görünsün solmaya mahkûm olmasına benzer. Kural olarak, erkek iç dünyası doyduğunda, kadın gönlü ise aç kaldığında farklı duygu arayışlarına yönelir. Aşkın en önemli özelliği, onunla kendini iyi hissetme, onunla mutlu olmaktır. Aşkta yaşın, fiziksel ve psikolojik özelliklerin, yaşam tarzlarının, alışkanlıkların ve sosyal statülerin aynı olması ya da benzer olması aşkın uzun ömürlü ve daha derin yaşanmasına katkısı olacaktır. İlişkilerinin devamını güven duygusu sağlar. İnsanın içinde yeteri kadar güven yoksa hep kuşkulu yaşar. Sevginin ve aşkın en temeli güvenden gelir. İnsanlar güvenmediği kişilerle asla arkadaşlık, dostluk kurmazlar. Örneğin sosyal medyayı birlikte paylaşmak güven duygusu verirken, saklamak güven duygusunu zedeler ve kıskançlık yaratır. Çünkü insanın özünde kıskançlık az da olsa vardır. Birlikte hayatı paylaştığı kişinin her şeyini bilmek ister. Sıkıntılarını aile yakınlarına anlatmak, araya elçiler koymak, yakın arkadaşlara arattırmak, şikâyetçi olmak sağlam kalan diğer yapıyı da bozar. Ve şu da tarihi bir gerçektir ki; kıskançlık ve güvensiz ilişkiler yüzünden kimi aşklar en güzel zamanlarında kavuşulmadan ayrılık acısıyla bitip yok olmuştur. Tıpkı küçük dere sularının denizlere erişemeden yol ortalarında buharlaşıp yok olması gibi...

Birlikte paylaşılan hayatlarda önceki yaşamların sorgulanması da son derece gereksizdir. Daha önce kimleri sevdin? gibi sorular gibi.. Güçlü bağ için, ailenin ilişimleri yeterince ve yatak odaları da renkli olmalıdır. Duygusal yakınlık, fiziksel dokunma, doyum tam olmalıdır. Çünkü yatak odasından alınan haz insanlarda şiddeti azaltıp mutluluk hormonlarını harekete geçirir. Mutlu olan insandan zarar gelmez. Yatak odası yetersiz ise, ne huzur gelir ne de mutluluk. Kadınların da kendi fiziksel özelliklerini önce kendileri beğenmeleri şarttır. İnce, uzun sıfır bedenlerin özendirilmesi, reklamlarda bu tip bedenlerin kullanılması aslında toplumsal bir huzursuzluğa atılan bir adımdır. Bu algı diğer kadın bedenlerinin kıymetsiz hale getiriyor, bu yönde bir algı oluşturuyor. Ahlakı ve dinsel söylemler ise kadının sadece annelik görevinin ağır basmasına neden oluyor. Bu da kadının kendi hayatı, kendi yaşamını bırakıp, evine, çocuklarına, kocasına adaması, sadece onlar için yaşamasına yol açıyor. Yemek yapma, temizlik yapma gibi hayatı sıradan tekdüze hale getiriyor. Oysa her kadın, her insan kendi bedenine bakması, sevmesi, kendini aynada seyretmesi, istedi gibi modern giyimi kadına kendi öz güvenini verir. Yıllarca aynı şeyleri yapmak, zamanla insanı rahatsız eder, bıktırır, zevk vermez hala getirir

Mutlu birliktelikler için kişilik değiştirmeye kalkmayın. Öyle değil böyle olun demeniz zaten fayda sağlamaz. Olduğu gibi kabullenin ki daha fazla mutsuz olmayın. Ve erkekler genel anlamda kendini eleştiren, sürekli geçmişe bağlı kalan, eski kavgaları hatırlatan, duygusal çıkmazlara giren, şüpheyle yaklaşan ve yatak odasında utangaç olan kadınları sevmezler. Erkekler de dokunulmaya, sevilmeyi, öpülmeyi en az kadınlar kadar isterler. Kadınlar daha çok detayı severken, erkekler sonuç odaklıdırlar. Kadınlar toplayıcı, erkekler avcı olmuşlardır. MustafaÇifci AşkYazarı 

 

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..