Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '07

 
Kategori
Komşuluk
 

Ayşe Hanım'ın ölümü (5)

Eskisi kadar sıkboğaz etmiyordu artık kadını. Fakat bu kez evinin odalarına kameralar yerleştirmiş ve oturduğu yerden, hareketlerini rahatça izleyebiliyordu. Temizlikçi kadın, olup bitenden habersiz olduğu için hanımındaki bu değişikliği iyiye yorumlamış ve onun ruh sağlığının düzelmeye başladığını düşünmüştü. Bir akşam evin işlerini bitirdikten sonra Ayşe Hanım’a hazırladığı kahveyi sunarken; "Hanım’ım, yarın akşam oğlumun düğünü vardı da. Acaba şeyy diyorum… Bizimle gelmek ister misiniz?" Ayşe Hanım, "Olur kızım. Tabiî ki gelirim" diye cevapladı kısaca. Ertesi gün işe erken gelen kadına izin vererek o gün çalışmamasını istedi ondan. Fakat düğüne gelemeyeceğini de ekledi sözlerine. Düğün hediyesi olarak geline güzel bir gerdanlık almıştı. Temizlikçi kadın hediyeyi mahcup bir şekilde kabul etti. Hanımının mazeret bile göstermeden düğüne gelmek istememesine içerlemişti ama bunu belli etmemeye çalıştı. Aslında halini pek beğenmese de seviyordu bu yaşlı kadını. Tavırlarında her şeyi kontrolü altında tutmak isteyen titiz bir insanın kararlılığını, disiplinini görüyordu. Mutsuzluğunu, yalnızlığını çevresindekilere biraz kırıcı bir şekilde hissettiriyordu ama ne de olsa yalnız bir kadındı işte.

Bu olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra her şey unutulmuş, eski günlere geri dönülmüştü. Temizlikçi kadın için Ayşe Hanım’ın evinde yine zor günler başlamıştı. Ayşe Hanım, bir gün altın gerdanlığının çalındığını ileri sürmüş ve karakola başvurmuştu. Temizlikçi kadın her ne kadar bu gerdanlığın hanımınca düğün hediyesi olarak verildiğini söylese de bu pek inandırıcı olmamış ve kadın tutuklanmıştı. Bu gün, yaşlı kadının çevresinde bulunan insanlardan birinin daha eksildiği bir gün oldu.

Şule Hanım, "Ağzına sağlık Betülcüğüm" dedi. "Vallahi olacak olanlar sana malum oluyor kız. Geçen hafta da falıma bakmış, “size uzak bir yerden misafir geliyor” demiştin. Bak işte Jülideciğim burada. Tâ Amerika’dan ablasını ziyarete gelmiş. Haydi, sana zahmet bir de onun kahve falına bak, bakarsın buralardan bir yerden bir kısmeti falan çıkar kızcağızın" diyerek tamamladı sözlerini. Sonra göz ucuyla muzipçe kardeşine baktı. Sanki yüzünün alacağı ifadeden bir şeyler anlamak istiyor gibiydi. Betül Hanım rahat bir tavırla çoktandır kapatılmış olan fincanı eline almış, bakmak üzere ağır, ağır çeviriyordu ki kapı zili aralıksız bir şekilde sürekli çalmaya başladı. Şule Hanım, heyecan içinde kalarak kapıyı açmak üzere alt kata koştu. Bu arada Betül Hanım, kısa bir sessizlikten sonra Jülide’ye uzun, uzun kahve falında geleceğine dair gördüklerini anlattı. Söz arasında bu alımlı genç hanımın gönlünün hâla boş olduğunu, idealleri uğruna gece gündüz çalışmaktan etrafında olup bitenleri fark etmediğini anladı. Ona tam yakınlarından olan bir delikanlıyı anlatmak üzereydi ki Şule Hanım’ın öfkeli bağırışı ve ardından gürültüyle kapanan dış kapının sesini işittiler. Şule Hanım yanlarına geldiğinde öfkesinin tesiriyle titriyor ve "Yaşlı bunak seni" diye bağırıyordu. Sonra olayı kısaca özetledi; yan komşuları Ayşe Hanım, Şule Hanım’ın küçük oğlu Ali’nin bahçesine düşen topunu önce keserek parçalamış ve sonrada çocuğu dövmek üzere kapı girişine kadar kovalamıştı onu.

Ayşe Hanım’ın gittikçe garipleşen tavırları, çevresindeki insanların azalmasına neden olmuştu. Komşuları onu "geçimsiz yaşlı bunak" diyerek çağırmaya başlamışlardı.

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..