Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Az ama öz olsun - 40

Az ama öz olsun - 40
 

*Hayata sitem, çaresizliğin bir başka ifade şeklidir.

 

*İhanete uğrayan toplum ya da bireyin küskünlüğü, kolayca intikam alma isteğine dönüşebilir.

*Kendini ödüllendirken veya cezalandırırken bunda aşırıya kaçma.

*Hayat ne kısadır ne de uzundur; yaşadığının farkına vardığın kadardır.

*Yalanı yastık yapanın, yorganı da kabustur.

*Saygı sınırları çiğnenmiş olan her ilişki bitmeye mahkûmdur. Böyle bir ilişki içinde bulunduğunuz ister akrabanız, ister dostunuz, ister anne-babanız, isterse çocuğunuz olsun. Sonuç değişmez!

*Doğanın cömertliğine, alicenaplığına hayran olmamak mümkün mü? Çünkü bize her şeyi hiç kısıtlamadan veriyor ve son nefesini veren insanları da iyi-kötü ayırımı yapmadan bağrına alıyor.

*Öldükten sonra beni toprağın altında arama.Evet ben toprağım; ama toprağın üstündeyim. Karnını doyuran bir ineğin ağzındaki yeşil çimenim. Elma toplamak için bir afacan çocuğun üzerime çıktığı meyve ağacıyım. Oltadan  balığın kaptığı bir solucanım.

*Söylemediğin düşüncelerinden dolayı duyduğun pişmanlık, söylediklerinden dolayı duyduğun pişmanlıktan daha az olacaktır.

*Evreni anlamada zorlanıyor musun? Bir de sevgi ve hayranlıkla denesen!

* Mum; yanıyor, eriyor ve bitiyor. Ama buna rağmen ışığını etrafına cömertce yayıyor. Bir mum kadar bile olamayanlar bundan utansın. Sakladıkları bilgiler bu dünyadan göçtükten sonra ne işlerine yarayacak acaba?

*Gitmene bir şey demiyorum; sitemim gittiğin yeri söylemediğin içindir!

*Ne güzeldir unutmak! İyi ki unutuyoruz. Ya unutamasaydık; tüm ömrümüz geçmişe ah vah etmekle geçmeyecek miydi?

*Gece olmaktan vazgeçti isen, güneş ol. Sonra istersen gene fikrini değiştirip, aydınlık olmaktan vazgecip karanlık olabilirsin.

*Ceplerindeki paraya bakıp da adam olduklarını sananların, bankalardaki kiralık kasalardan farkı ne?

*”Bırak beni!” diyorsa bırak; “Tut beni!” diyorsa tut. Ama sonra, bıraktığını tutma; tuttuğunu da sakın ola ki bırakma.

*Derdini atamıyor musun? Öyleyse biraz bekle, o nasıl olsa seni atacak.

*Sevinci avuçla dağıtabilirsin; kederi ise dirhemle. Buna rağmen bir dirhem keder, onca sevinci yok eder. Tıpkı kazanlar dolusu balın içine damlatılan bir damla zehir gibi…

*Denizi büyük yapan küçücük küçücük su damlacıklarının aynı yerde toplanmasıdır. Toplumları da büyük ve güçlü yapacak olan yetenekli, çalışkan ve dürüst tek tek bireylerin bir araya gelmesidir.

*Tövbeni bozduysan bile gene tövbe  etmekten çekinme. Hatta bozdukların için de tövbe et.

*Güzel, güzel olmasaydı hiç düşmanı olur muydu?

*Güzel sözle, doğru söz aynı şey değildir. Nice güzel söz vardır; ama doğru değildir. Nice doğru söz de vardır, güzel değildir.

*Kafesteki bülbülün sesini dinleyerek zevkten kendinden geçen, bence psikolojik bakımdan hastadır.

*Dilin söylediği her şeyin cezasını ödemeye kalksaydık, tüm ömrümüz hapishanede geçerdi.

*Aşıkları yargılamayacak kaç kişi var şu dünyada?

*Kuru bir ağaç ne işe yarar diye düşünme. O beğenmediğin ağaç, bir kuşa dinlenme  ya da yuva yapma yeri olabilir.

*Neden durmadan  nefsimizi sınamamız gerektiği bize telkin ediliyor; her sınav kaygısının olumsuzlukları daha da artırdığı bilindiği halde.

*Bana “gamlanma” diyen gamlı gönül; sen önce kendine bak!

*Uzaklaştıkça yaklaştıklarım, ama yaklaştıkça da uzaklaştıklarım var.

*Bazen karşımızdakinin anlayışına sığınmaktan başka bir çaremiz kalmaz.Eğer o kişide bu yoksa, vay ki halimize vay!

*Çiği pişmiş, hamı da olgun gibi göstermek karaktersiz insanların en büyük becerilerinden biridir.

*Sevginin çıkarsızı, sevginin safı, sevginin yalansızı diyoruz. Yanlış. Çünkü sevginin çıkarlısı, saf olmayanı, yalanlısı diye bir şey söz konusu değildir.

 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..