Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '12

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Az iş, çok kazanç ve Cemreler

Az iş, çok kazanç ve Cemreler
 

Gökten cemre cemre paralar yağsa...


Vaktiyle “üretim” yapmak onlar için tek meseleyken çalışıp toplumsal kariyerlerini ilerleten memleketler bugün neredeler? Patron koltuğunda olanlar var, yönetici pozisyonlarında olanlar var, sömürüde uzmanlaşanlar var. Bütün bunların arkasında güç aldıkları kitleler, topluluklar ve toplumlar var. Daha önceleri emekleri ile bu ülkeleri var eden ancak artık ununu eleyip eleğini duvara asan bir eski nesil var, ki bu neslin çocukları daha bir patron havasındalar.

İşte bu memleketlerin kentlerindeki düzen bizim bildiğimizden çok farklı. Nizami bir şekilde yaşam sürüyor herkes, standartları yüksek. Bu standartların düşmesini de asla istemiyorlar. Aynı rutin burada da var diyeceksiniz, pek de değil. Bizim kent gündemi karşıdan bakınca öyle görünebilir. Fakat biz çok daha farklı bir formatta çalışıyoruz. Bu konuyu sizin yüksek idrakınıza aşağıdaki fıkra ile sunuyorum. Kim bilir, belki siz de yaşlı amca yerinde olsanız aynı şeyi yapardınız...

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve, “Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim...” der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der; “Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim.” Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları. “Bakın” der, “Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?”... “Olanaksız bayım” der içlerinden biri, “Günde 25 sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz.”

İşi bırakmaları kimin işine geliyor, kimin işine gelmiyor? Düşündüm, düşündüm, bir daha düşündüm... Cemreler düşüyor, bahar yakındır, soğuklar bitti derken ikinci cemrenin düştüğü günün sabahında yağan kar kadar sürpriz şekilde gelen fonlar ile kurulan işletmelerimiz geldi gözümün önüne. Sürdürülebilirliği az, getirisi çok gibi görünen bazı işlere tahsis edilen “bazı” kaynaklar da bu son karlar gibi eriyip gidiyor. Bir de bakıyorsunuz ki az iş yapıp çok kazanalım derken yaşam sevinciniz de gitmiş. Az değil çok çalışarak, hakkını vererek yapılacak işler bizleri yarınlara güçlü şekilde taşıyacak olanlar, birer cemre gibi ekonomik gelişmenin tetikleyicisi olacaklar. Üretimi de tüketimi de sürdürülebilir kalkınmanın eseri olan bir düzen ancak bu şekilde sağlanmaz mı?

Muhabbetle kalınız.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..