Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Futbol
 

Aziz Yıldırım: “On ur”lu değil, “onur”lu adam!..

Aziz Yıldırım: “On ur”lu değil, “onur”lu adam!..
 

3 Temmuz!..

12 Mart, 12 Eylül gibi bir “darbe”dir. Onlardan farkı, futbol odaklı, temelinde Aziz Yıldırım üzerinden Fenerbahçe’ye karşı yapılmış olmasıdır. Onlardan bir başka farkı da, işin içinde askerlerin olmaması...

Hani, “darbe” dendi mi, akla asker gelir ya!..

Zamanla görüldü ki, her şey planlı programlı... Fenerbahçe’ye yapılan bir “operasyon”... Fenerbahçe’yi ele geçirme, söz dinler yapma...

Aziz Yıldırım, her fırsatta üstüne basa basa ne diyordu?

“Bu, şike değil, siyasi bir davadır.”

“Fenerbahçe, son kaledir teslim olmaz.”

"Operasyon", futbol odaklı olmasına karşın, ÖYM’ler, onlara bağlı “özel” ve “yetkili” sıfatı taşıyan polisler, savcılar eliyle başlatıldı, yürütüldü.

Gün geldi, o el üstünde tutulanlar birden “komplocu”, “paralel yapı” oldu. Haklarında denmedik “söz” kalmadı.

(Başbakan’ın 17 Aralık konusunda, “yargıdaki emniyetteki odaklar eliyle, Türkiye’de bir komplo uygulamaya kondu.”, yapılanlar için, “son derece hukuksuz, çirkin, aynı zamanda da son derece karanlık bir tuzak kuruluyor.” demesi, sonra da, yurttaşları uyarması oldukça düşündürücüydü. Çünkü, temelde Fenerbahçe’ye yönelik “operasyon”u yapanlar, aynı odaklardı:

“Birtakım gazetelerin, birtakım ajanların hukuku çiğneyerek yayınladıkları görüntülere, fotoğraflara, attıkları manşetlere, kullandıkları dile, yaptıkları montajla sosyal medyadaki görüntülere asla aldanmayınız.”)


Şimdi?

ÖYM’lerin verdikleri kararlar, “yok” sayılacağına, onlar geçerli sayılıyor.

Yapılması gereken neydi?

Siyasetin, iktidarın, “yeniden”, “adil” yargılanma yolunu açması...

*****

Bilinenleri yinelemeye gerek yok, ama...

Her şey bir “polis fezlekesi”yle başladı. “Fezleke”, geldi savcının “iddianamesi” oldu. Oradan gitti, mahkemenin “hükmü”...

Sonrası?

Yargıtay, alttan geleni, o kadar “yeni delil” niteliği taşıyan söylem/ eylem ortaya çıkmasına karşın onadı. İtirazı yerinde bulmadı. Böyle olunca,  hukuka saygılı olan, ama karar vericilere saygı duymadığını ifade eden Aziz Yıldırım’a yeniden hapishane yolu gözüktü.

Ama hukuk yolları daha tükenmedi.

Oysa davayı başlatan, sürdüren, hükmü veren ÖYM’ler tarihin çöplüğüne gitti.

Ya “fezleke”den “hükme” gelen kadar “özel” ve “yetkili” sıfatlarını taşıyanlar, kararları verenler?

En “tepede”kiler tarafından “istenmez” ilan edildiler!.

Ya kararlar, hükümler?

Geçerli...

(Siyasi irade, ÖYM’leri kapattı, “özel” ve “yetkili” ne kadar etkili “kamu görevlisi” varsa, hakkından geldi. Ardından, “yeniden”, “adil” yargılanma yolu açılacak gibi hava yaratıldı, ama...

Artık, gözler AYM’ye çevrildi; ona umut bağlanıyor.

Yoksa?

Futbol diliyle söylenirse: “Avrupa, Avrupa, duy sesimizi!..”)


*****

Her şey bir “polis fezlekesi”yle başladı.

“Fezleke”,  UEFA/ CAS’ta bile “değer” taşıdı; cezaların kaynağı oldu.

Polis yazdı ya, Allah’ın emri, hâşâ!..

Polis mantığına ne kadar güveneceksiniz?

(Polis, "duyum", “destan”, “fezleke” dendi mi, hep geçmişe gider, çok şey anımsarım, ama bunlardan 25 kadar yıl öncesinden gelen biri, gelir ilk sıraya oturur. Okul dışından lise bitirme sınavlarına giren polislerden birinin, “Namık Kemal’in şiirini kaç evrede inceleriz? Bu evrelerin belirleyici özelliği nedir?” soruna verdiği yanıt...

Garibim ne yapsın, sınav salonun bir köşesinden duymuş bir “üç”... Bunu da, sorunun yanıtı için yeterli görünce soruyu şöyle yanıtlamış:

1. Birinci evre.
2. İkinci evre.
3. Üçüncü.

“Özel yetkili” olmayanların ciddiye almayacağı, gülüp geçeceği bir yanıt...)


*****

Memlekette hukuk mu kaldı?

Adamı olan işin içinde sıyrılıyor. Bu yargı, gün geçtikçe kök salıyor.

Ya adamı olmayan, haklıyken hakkı yenen, onu kim koruyacak?

(Adam, Meclis’e giriyor, Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atıyor!..

Meclis tarihinde ilk kez yaşanan bir olay!..

Sokaktan geçen adama yumruk atsan, polis alsa götürse, savcıya teslim etse, savcı, o saldırganın serbest bırakıldığı süre içinde bırakmaz seni.)


Devleti milleti soyanlar, katiller dışarıda, hepsi özgür!..

Neymiş?

Yasa gereği!..

Vergi kaçıranlar, affı içine ortalığa düşenler; "muteber zat"...

Ama Aziz Yıldırım, yattığı yetmezmiş gibi, haydi yeniden içeri...

Aziz Yıldırım, “şike” yapmış/mış!

Kimle, nasıl?

Karşıdaki yok; Aziz Yıldırım, kendi kendine yapmış!

“Tek kişilik şike”yi icat eden millet olmakla ne kadar övünsek yeridir!

*****

Aziz Yıldırım, “onur”lu adam, onun için “af” istemiyor, “adil yargılanma” istiyor. Ama istekler yanıtsız... Yoksa, “adil yargılanma”da okkanın altına başkaları mı gidecek?

O zaman?

Aziz Yıldırım, içeride yatacağı kadar yatsın, kapansın bu iş!

Memlekette hukuk varmış!

Hadi canım sen de!...

Son söz:

Komplo” kuranlar, “şike davası”na gelince mi doğru iş yaptılar?
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..