Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '13

 
Kategori
Futbol
 

Aziz Yıldırım, nasıl bir “diktatör” ki?..

Aziz Yıldırım, nasıl bir “diktatör” ki?..
 

"Diktatör", siyasal alanda başka, gündelik yaşamda başka anlam taşır.

Siyasal alanda, “bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse”nin sıfatı/ unvanı olur, gündelik yaşamda karşınıza “zorba”, “hoşgörüsüz” anlamıyla dikilir. Böyle olunca, “diktatör”, memlekette ayağa düşer, baba/lar bile bu sözcüğün olumsuz anlamından payını alır. Bazen de, toplumsal bozukluklara isyan eden sıradan yurttaş, “Bize bir diktatör gerekli” der, esip gürler, ardından yol da gösterir:

“Sallayacaksın birkaç kişiyi, gör bakalım...”

“Diktatör”, günlük yaşamda tepki duyulan birinin yakasına “rozet” niyetine takılmak istenir. Sözcüğün asıl alanını görmeyenlerin, başka alanlarda “diktatör” aramalarına ne demeli? O alanlardan birinin adını Saddam, Kaddafi gibi öldürülen devlet başkanlarının adlarıyla yan yana getirerek, onun da ne yaman “diktatör” olduğunu anlatmak ne ölçüde inandırıcı/dır?

Bu, ilgisiz adları yan yana getirmek, sözcükleri yerinde kullanmamanın bir sonucu olsa gerek.

Nerede görüyoruz bunları?

Adına “spor programı” denen, içinde futbolun ancak kırıntısı olan kanallarda. Ne acı ki en çok bağıranın, saldıranın, suçlayanın “otorite” sayıldığı “futbol alemi”nde, televizyon ekranları, tam bir “kanal” oluyor.

“Kanal”a düşen, sözcüklerin önünde sürüklenip gidiyor!

(Hani, “şeytan dürttü” denir ya, bazen beni de kimi sözcükler dürtüyor, önüne katıp sürüklemek istiyor. Üstüme üstüme gelen sözcükler, beni yaz, diyor/lar. Israrcı olunca, sadece yazarım, diyorum. Sözcük bu, “anlamı sınırlandıran” sözcüğü, “sadece”yi duyunca, ısrar ediyor; söz ver, diyor. Yetmez mi, diyorum.

O/nlar inat, ben inat!

Sonunda ben kazanıyorum, çünkü dümen benim elimde.

Yerine göre sözcüklerin tutsağı olacaksın, sözcükler seni sürükleyecek, bir bilinmeze götürecek, ortaya “sanatsal ürün” denen yazılar çıkacak...  Küçük çıkarlar/ hevesler uğruna çıkarsan yola, yolda seni karşılayacak, yönlendirecek “kaba” sözcük çoktur.)

*****

Aziz Yıldırım, nasıl bir diktatör ki?..

Metris Cezaevi’nde tutukluyken aday oluyor, genel kurulda kullanılan 5 bin 271 oydan 5 bin 269’unu alarak, 3 yıllık süre için yeniden Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı oluyor.

(Aziz Yıldırım’a oy verenler, her halde bunun karşılığında “kömür”, makarna”, “harçlık” almadılar! Ayrıca üyeler, bir partinin vekilleri, bir daha listeye konmam anlayışıyla davranan siyasetçiler değil ki...)

14 yıldır başkan olmasına karşın, Fenerbahçe “tesisler”inden hiçbirine kendi adını vermiyor.

“Kültürümüzde biat yok; tarihimizde yenilgi var, ancak teslimiyet yok!” diyebiliyor.

Kuşkusuz, “kültürümüz” dediği, Fenerbahçe’nin geçmişi, geleneği...

“Kültürümüzde biat yok” diyerek, “birinin egemenliğini tanıma”yı reddeden bir kişi, nasıl olur da kendine “biat edilmesi”ni ister?

Bu, yanıtlanacak zor bir soru mu?

Birine, örnekleyerek “diktatör” demek kolay da, ileride bunun hesabından kurtulmak zor. Her sözcüğü, taşıdığı anlamı yok sayarak, yerli yersiz kullanmak, bir zaman gelir, sıkıntı yaratır. İşte bu duruma düşmemek için, öne geçmek için ağza gelen, klavye tuşlarına hücum eden sözcüklere yüz vermemek gerekir.

Sözcükler, yeri gelir, “kışkırtıcı” bir rol üstlenir; oysa onları “yumuşatmak” bizim elimizde.

(Sözcükleri “anlam inceliği”, “gizil gücü”nden yararlanarak kullanmak gerekir. Üslubun sert olması başka, suçlayıcı, hakaret edici olması başka. Kaba sözcükleri bile “yontmak”, “sevimli” yapmak kişinin elindedir. Herkes, önüne konan malzemelerle yemek yapabilir. Ama önemli olan, orta çıkanın adının “yemek” olması değil, “yemek lezzeti” vermesidir.)

Suçu sözcüklerin üstüne atmayalım.

Suçlu olan sözcükler değil, onlara “tetikçilik işlevi” yükleyenlerdir.
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..