Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '11

 
Kategori
Spor
 

Aziz Yıldırım'ın organize suç örgütünün eseri

Önceki hafta işim gereği inceleme yapmak üzere Ülker Arena’yı gezdim.

Ben oradayken devasa skorboard yerine monte edilmek üzereydi. Bir süre bana eşlik edenlerin kalabalık sohbetinden sıyrılarak henüz parkeleri döşenmemiş zeminden yukarı tribünlere doğru baktım. Kısa bir süre sonra da aşağıdan gördüğüm locaların içinden az önce bulunduğum noktayı izledim.

O an düşünebildiğim tek şey bu yapının ortaya çıkması için tüm enerjisini vermiş olan kişinin tıka basa dolmuş tribünlerin coşkusu eşliğinde orada sevenleriyle olabilme ihtimaliydi.

Veya…

Şimdi neden hala özgür olamadığıydı?

Ülker Arena Fenerbahçe’nin basketbol şubesi için çok şey ifade ediyor.

Fenerbahçe futbol takımının Şükrü Saraçoğlu’nda nasıl futbol oynadığını, orada nasıl kimlik değiştirdiğini artık sadece Fenerbahçeliler değil, neredeyse bütün futbol kamuoyu kabul ediyor.

Onun sadece basit bir yapı olmadığı bambaşka anlamlar ifade ettiğini bu sene Fenerbahçe’nin her yaştan kadınları, çocukları tüm dünyaya gösterdi.

Ülker Arena’nın da o anlamı taşıyacağını şimdiden tahmin edebiliyoruz.

Bu hiç kuşkusuz büyük bir organize örgütlenmedir!

Fenerbahçe taraftarı bu örgütün bir parçası mıdır?

Bugün Türkiye’de bir referandum düzenlenmiş olsa bu soruya oybirliği ile “evet” cevabı gelecektir.

Anlamı; “Fenerbahçe'nin ortak değerleri temelinde organize örgüt haline gelmiş olduğudur!”

Biliyor musunuz, bugün İstanbul’da büyük bir deprem olsa çadır kent kuracağınız geniş alanlar yok oldu. İstanbullu için böylesi yerler şehrin ancak 40-50 km uzağında kurulabilecek.

Neden?

Çünkü İstanbul’un her karış toprağı parsellenerek inşaat alanına dönüştürüldü. Bugün birçok kamu arazisinin üzerinde çeşitli AVM’ler yükseliyor. Bu AVM’ler liberal ekonominin işlemesine yardımcı olduğu için “kamu hizmeti” görüyor. Sayısız faydası var!

Sonra, bir takım araziler etrafındaki kamu alanları ile birleştirilerek çok daha büyük inşaatların yapılabilmesi için bekliyor, gün sayıyor.

Bütün bunların geri planında sadece kamu yararı var hiç kuşkusuz!

Bu alanlarda “kamunun” daha büyük kazançlar sağlayabilmesi için yapıcı firmalara, yatırımcılara çeşitli kolaylıklar sağlanıyor. Olmadık "emsallere" izin veriliyor.

Bütün bu organizasyon sonucunda halkımız piknik dahi yapacak bir karış alan bulamazken kamu yararına büyük projeler ortaya çıkıyor.

Bu projelerin parasal boyutunu yaratılan artı değeri tahmin bile edemiyorum.

Sonra…

Neyse...

Tekrar Ülker Arena’ya dönüyorum. Bu projenin hayata geçebilmesi için yapılan mücadeleleri hatırlıyorum.

Bir basketbol salonu inşa ettirmenin kamuya faydası çok sorgulandı. Fazlasıyla usulsüzlükleri ile uğraşıldı.

Hele bu salonun ortaya çıkması için mücadele eden “bir numara” var ki!

Sahi, bir organize suç örgütü bulunuyorsa burada nasıl bir hasılat oluşumu vardır veya olmalıdır ve bu nasıl paylaşılmalıdır?

Fenerbahçe’nin bu sene şampiyon olması sonucu oluşacak parasal değer ve bunun yaratacağı mücavir değer alanının miktarı nedir ve bunun etrafındaki kişilere ne şekilde katkısı olacaktı?

Peki, bütün bu tesisleri yapan kişinin bu paraya ihtiyacı var mıdır?

"Biliyor musunuz? İnandıramazsınız!"

Ortaya attığınız iddiaya eğer kadınları ikna edemiyorsanız başka hiç kimseyi inandırma şansınız yoktur!

Bugün etrafımıza baktığımızda Fenerbahçe’nin en fazla kadınlar tarafından sahiplenildiğini görüyoruz. Hadi biz sadece görüyoruz, UEFA çıkıyor bu kadınları Fair Play’e aday gösteriyor.

Kamuya rağmen ve onun inanmadığı bir davayı yürütmeniz modern toplumlarda imkânsızdır.

Mecliste grubu bulunan tüm partilerin desteği ile Şiddet Yasası değişiyorsa bunun geri planında çok önemli bir kamuoyu desteği veya baskısı vardır, olmalıdır. Bundan iki ay öncesine kadar “yasa yapmak çocuk işi midir ki, her an değiştireceğiz” diyen iktidar sahipleri sözlerinin arkasında duramadılar. Yasalaşma sürecini takip etmede zorlandık.

13 yıllık Fenerbahçe çıkarına adanmış bir hayatın yarattığı etkiyi 4 ayda kişisel bir çıkar hırsı kılıfına sokup insanları ikna edebilmek mümkün değildir. Karşısına en az O'nun kadar bir şey çıkarabilmek, emsal yaratmak durumdasınız!

Hele bunu hayatta hiçbir başarısı olamayan, tek bir değer dahi üretememiş insanlar yoluyla yapmaya çalışmanız çok daha zordur. Aksine o kişilerin varlığı bile yapmaya çalıştığınız şeyin geri tepmesi için yeter sebeptir.

Ülker Arena’yı gezerken bir taraftan da kafamda bunları evirip çeviriyordum.

Sporumuza bu kadar hizmet etmiş kişilere yapılan uygulama bu olmamalıdır; bunu o salon açıldığında orada maç izlemeye gelen herkes içinde daha büyük bir buruklukla hissedecek ve daha büyük bir coşku ile inanmayacaktır. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..