Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '13

 
Kategori
Deneme
 

Bûselik

Bûselik
 

Uzun, dalgalı saçları omzuna dökülüyor, başını gayri ihtiyari sağa veya sola cevirdiğinde saçlarından ıtır kokuları  yayılıyordu. Saçının her teli omzuna değmek için ayrı ayrı can atıyordu. Yıllar önce onu mahallemizde ilk gördüğümde oğlan mı yoksa kız çocuğu mu diye anlamakta zorlandığım geldi aklıma. Adı bile kalmamıştı hafızamda. Kavak yellerinin başımızda duygularımızın hızına bağlı olarak  kah deli deli kah usul usul estiği yıllarda fotoğraf çekme hevesine kapılmıştım. İşte yıllar sonra bu hevestir onu bana getiren. İlçemizde kurduğum Fotokolik isimli fotoğraf  kulübünden arkadaşlarla, yaklaşık on gün önce doğa fotoğrafları yani börtü böcek kelebek filan resimlemek için buluştuk. Yaklaşık 30 kişi kadardık. Arkadaşlardan birisi misafirini evde bırakıp gelmiş olsa yine onun ellerinin naifliğini hissedemeyecek, sesindeki Bûselik tınısını duyamıyor olacaktım. Kimi yerlere uzanarak, kimi çömelerek, kimi avını kaçırmaktan korkar gibi usulca fotoğraf çekerken iki arkadaşın arasında geçen konuşmaya kulak kabarttım. Zira sanki benim doğup büyüdüğüm yerlere ait koku vardı bu konuşmada. Nitekim yanılmamışım. Gezimize misafir olarak getirilen bayan, tanışmaya bile fırsat bulamadığım, erkek mi kız mı olduğunu anlayamadığım o kişiymiş.

 

- 1967 senesinin mart ayıydı yanılmıyorsam, sokağımıza geniş bir aile  taşınmıştı.

 

- Evet, evet Manolya Sokak değil mi ?

 

- Saçlarınız kısaydı. Gözleriniz  aynı kalmış ama…

 

- Teşekkür ederim. Ne tesadüf değil mi ? 

 

Ne diyeceğimi bilemedim ve neden bu kadar heyecanlandığımı. Yüzümdeki tebessümü susturmak istiyordum ama buna mani olamıyordum. Bin bir zahmetle, onu eski günlerden konuşmak için kahve içmeye ikna ettim. Bir hafta sonra Karaköy vapur iskelesinde şükürler olsun göz göze değilsek de yüz yüze idik.Bu arada size söylemedim.Adı Hikmet’miş. Neden Hikmet ? dedim. “ Sen sahi bilmiyorsun. Hiç dikkatini çekmedi mi “dedi. Cevap vermeme müsaade etmeden  başladı anlatmaya.

 

Biz sekiz kardeşiz. Sekizimiz de kızız. Üç ablamın annesi başka diğer iki  ablamın annesi başka, benim ve iki kardeşimin annesi başka. Babamın, hani hatırlarsın Züğürt Ağa  filmindeki yaşlı amca gibi ;

 “ Karı istirem, bu gece istirem.“ diyen biri olduğunu düşünebilrsin ama üç hanım almasının sebebi bu değil illa ki. Gülümsemeye çalıştı. Sustu. Derin bir soluk alıp anlatmaya devam etti. Benim adım Hikmet, ve diğer tüm ablalarımın adı da hep erkek ismi. Hepimiz de babam bizi evden atıncaya kadar erkek gibi giyindik, hatta saçlarımızı bile hep erkek gibi kestirirdi. O erkek olduğunu düşündüğün  her kardeşim benim ablamdı.

 

Bu noktada hikayeyi bitirmem gerekiyor. Şimdilerde bile, dönüp dönüp okuduğum, kitapları elimden düşmeyen bir yazar vardır ki o yazarın çocukluğumu en derinden etkileyen ‘Şimdiki Çocuklar Harika ‘ isimli kitabındaki öykülerden birinin, romandan hayatıma sızan kahramanı ile konuşuyor olmalıyım.

 

Olabilir mi ?

 

Neden olmasın ?

 

 

Semih, 1992

 

Saygılar

 

 

Melike ÇELİK

 

 
Toplam blog
: 78
: 290
Kayıt tarihi
: 02.07.11
 
 

1980 yılının buhranlı Ankara' sında gözlerimi dünyaya açmışım. Babamın işi nedeniyle çocukluk yılla..