Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '20

 
Kategori
Tarih
 

Bab-ı Alide İspanyol Gribi II

Bab-ı Ali'de Salgın II
 
3-Yakup Kadri Gençlik ve edebiyat hatıralarım’da;
 
Edebiyat dünyamızın o dönemde önemli bir isimlerinden biri, iyi bir yazar ve iyi bir insan olarak bilinen Şahabettin Süleyman da İspanyol nezlesinin kurbanları arasındadır. Yakup Kadri, solunum yolu hastalığının tedavisi için 1916’da gittiği İsviçre’de üç yıl kalır. 1919’da İspanyol gribine yakalanır. Fecr-i Ati edebi topluluğunun kurucularından Şahabettin Süleyman ile eşi şair İhsan Raif Hanım da Yakup Kadri ile birliktedir. Yakup Kadri, yakın arkadaşı Şahabettin Süleyman’ın ölümünü, onun kaybına olan üzüntüsünü satırlarına yansıtır:
 
Şahabettin Süleyman, karısıyle birlikte, bir dağ kürü yapmağa geldiği ve birlikte nice neşeli günler geçirdiğimiz İsviçre’nin Davos-Platz kasabasında, henüz otuz beş yaşında ya var ya yokken, dünyaya gözlerini kapamıştı. Burada, benim iki yıldan beri tedavi altında bulunduğum sanatoryuma inmişlerdi. Bu münasebetle hemen her gün geceli gündüzlü bir arada yaşamıştık. (…)
 
4-Cahit Uçuk İmparatorluk çökerken’de;
 
“Hadiye altı aylık hamileydi. Başlarındaki felaketler yetmiyormuş gibi, bir de Avrupa'da başlayan İspanyol nezlesi adlı müthiş öldürücü grip, Balıkesir'e kadar ulaşmıştı. Camilerde ezan seslerinden çok sela sesleri duyulmaktaydı. Hadiye pencereden dışarı bakamıyordu. O kadar peş peşe cenazeler geçiyordu ki korku içindeydi. Dışarı çıkamıyorlardı. Mikrop bulaşabilecek hiçbir harekette bulunmuyorlardı. Fakat yine de İspanyol nezlesi Vehbi Bey ailesinin hepsini birden sardı. Hadiye en sonra yattı. Evin içinde bütün odalarda yataklar doluydu. İştahsızlık, bir haftalık şiddetli yüksek ateş ve sonrasında ölüm her evin kapısını çalmaktaydı.
 
5-Sermet Muhtar Alus, 30 Ocak 1941 tarihli Akşam gazetesinde yayınlanan “İstanbul’da Enflüenza” başlıklı yazısında hastalıkla ilgili anılarına yer verir:
 
“O zamanlar, her sene kara kışta bir veya iki kere başı vurup lâakal [en azından] on beş gün yatak döşek serilmek şarttı. Adı enflüenza’ya tutulmak. Paçavra hastalığı da derlerdi ki sebebi, vücudü paçavraya çevirişi. (O vakit grip kelimesi ortada yok.)
 
İyi hatırımdadır. Enflüenza 315 senesinde İstanbul’a pek acarcasına gelmiş, girmediği kapı baca kalmamış, saygısızca yerleşip nice kimselere duman attırmıştı.
 
Sıvırya [alabildiğine] panik. Az buçuk meraklıya ‘zırdeli’, sarî hastalığa ‘senesi ise geçer’, ahretine kavuşana ‘günü dolmuş’ diyenler bile ‘biz de mi tutulacağız?’ korkusundan bitiyor. Göz açıp kurtulanlarda gene helecan: Ya nüks ediverirse, bu sefer daha dallı budaklı olursa...”
 
 
Toplam blog
: 119
: 225
Kayıt tarihi
: 04.12.17
 
 

İlgi duyduğum alan tarih. Milli mücadele ve Osmanlı tarihine  odaklandım. Gözden kaçan tarihi şah..