Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '15

 
Kategori
Deniz Mahsulleri
 

Babaannemin çiroz salatası

Babaannemin çiroz salatası
 

Dün akşam hazırladığım salataya bol dereotu ekledim. Ben dereotunu çok seviyorum. Özellikle bahar aylarında çok sık kullanıyorum.Dereotu eklenmemiş bakla, enginar, bezelye ve kabak yemeklerini düşünemiyorum bile. Bu arada dereotunu alırken çok dikkat etmek gerekiyor. Zira kokusu anasona benzeyen , şekli aynı dereotu olan bir bitki var  market ve manavlarda dereotu olarak satılabiliyor.Gerçi bu bitkinin de salatalara ilave edildiğini söyledi bazı kişiler ama ben dereotunu tercih ederim.

Tabii bu arada bolca aldığım dereotunu salatalarımda da kullanıyorum. Bir de cacık. Dereotu eklenmemiş bir cacık düşünemiyorum. Börek, mücver gibi yemeklere de kattığımızı düşünürsek dereotunun mutfağımızdaki yeri tartışılmaz.

Dün gece salatadaki dereotu, gene salataya eklenen sirke ile birleşince beni aldı taaa çocukluğuma götürdü.Bundan 60 yıl önce bir Kuzguncuk akşamını anımsadım birden.Yaşım mı ortaya çıktı nedir.Ben küçük bir çocuğum ve çok sevdiğim babaannemin evinde misafirim. Daha önceleri de anlattım. Babaannem Kuzguncuk'ta kocaman bir evde otururdu. Annem de o eve gelin gelmiş , 69 yıl önce ben de o evin bir odasında doğmuşum.

Akşam üzeri hava kararmaya başlarken babaannem ocağı yakar ve kurumuş uskumruları ocağın üstüne koyar , pişirmeye başlardı. İşte o akşam da gene aynen ocağın üstüne konan kurumuş balıklar tütüsülenmeye başlamıştı. Bu balıkları 3,4 dakika tütsüledikten sonra iki kağıt parçası arasında döverek kılçık ve kemiklerinden ayırır, didiklediği balık parçalarını sirkeye yatırırdı babaannem. Bir süre sirkede bekletilen balıklar daha sonra sıkılarak çıkartılır ve üstlerine ince kıyılmış dereotu ve zeytinyağ ilavesi ile masaya servis edilirdi. Her akşam yapılan bu çiroz salatası amcamın, babamın rakı masalarının vazgeçilmez mezesi idi. Tabii biz küçükler de arada tadına bakardık.Ben sirke ve dereotu tadındaki bu kurutulmuş uskumru balıklarını çok severdim.

O tarihlerde İstanbul Boğazında uskumuru akınları olurdu ve evlerin hanımları birbirlerine uskumru dolması tarifleri verirlerdi sık sık. Daha sonraları bu balık cinsi azaldı ve yerini ona benzeyen , fakat tadı hiç de uskumru ile mukayese edilmeyen kolyos adlı bir balığa bıraktı. Çiroz da uskumru yerine kolyostan yapılmaya başlandı. Tabii tadı hiçbir zaman uskumrudan yapılana benzemedi.

Benim çiroz sevdam büyüdüğümde de devam etti. Sanki çocukluğumun mutlu günlerini anımsatıyordu bana dereotlu, sirkeli çiroz salatası. İlk çocuğuma hamile iken çiroza aş erdim. Belki garip gelebilir ama canım fena halde çiroz salatası istiyordu. Sevgili eşim gitti aradı Kadıköy pazarında çiroz bulmuş ,alıp getirdi.Ben hemen babaannemden bildiğim usul deretorlu, sirkeli çiroz salatamı hazırladım. Ama tat eski tat değil. Sonra olayı inceledim.meğer artık uskumru, kolyos bulamadıkları için istavritten yapıyorlarmış çirozları.İstavriti, traçayı çok severim ama kızartmasını. İstavritin çirozu çok tatsız oluyormuş,o gün anladım.

O tarihten sonra çiroz salatası yemedim. Bir ara dondurulmuş çiroz parçacıkları olduğunu duydum ama çocukluğumun uskumrusundan yapılmış çiroz salatasının keyfini hiçbir zaman bulamayacağımı düşündüğümden denemedim.

Şimdi ne zaman dereotu ile sirke tadını aynı anda alsam aklıma çocukluğumun Kuzguncuk akşamları,uskumrudan yapılmış çiroz salataları gelir, üç bir tarafı deniz olan ülkemde o harika balık cinslerini nasıl yok ettiğimizi düşünüp gözlerim yaşarır. Bir de eski mutlu günlerin yok oluşunun hüznü çöker yüreğime.

 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..